İmam Ali’nin hikmetli ve öğüt verici sözlerinden
Bilin ki, hilekâr ve aldatıcı olan ateştedir. Öyleyse, Allah'tan korkun; O'nun kudret ve azametinden sakının
26.01.2025 18:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
"Bilin ki, hilekâr ve aldatıcı olan ateştedir. Öyleyse, Allah'tan korkun; O'nun kudret ve azametinden sakının.
Allah-u Teâla kullarına hücceti tamamladıktan ve onları korkuttuktan sonra onların katından kovulmalarını ve tedricî olarak helake düşmelerini sevmez.
Tedricî olarak helake düşmeden dolayıdır ki, kulun çabası hedeften sapar; ahde vefa etmeyi unutur ve güzel iş yaptığını zanneder; daima batıl evhamlar ve aldatıcı ümitlere kapılarak kendisine gelen semavî haberlerden gaflet içerisinde yaşar, kendi nefsine zorluklar hazırlar ve bütün güç ve gayretiyle kendisini helak eder.
Alınan ahit gereğince Allah'ın verdiği mühleti kullanır. Gaflet ehliyle oturup kalkar. Günahkârlarla sabahlayıp Allah'a itaat etme konusunda müminlerle tartışır; ayyaşların hile ve gösterişlerinden hoşlanır.
İşte bunlar şüpheye dalıp onu ahlâk edinmiş kimselerdir; başkalarına karşı büyüklük taslayarak iftirayla haksızlık ederler ve bunu Allah'a bir yakınlık sanırlar; onlar heva ve hevesleriyle iş görürler; cahillikleri ve körlüklerinden dolayı hekimlerin sözlerini değiştirirler.
Şöhret ve gösteriş için hikmeti öğrenirler. Ama onların, ne hedefe götürecek doğru yolları, ne yürüyecekleri yolda işaretleri ve ne de onlara kılavuzluk edecek ışıkları vardır.
Ecelleri ulaşana ve son menzile varıncaya kadar durumları böyledir. Ama Allah, yaptıkları işlerin neticesini bunlara gösterip gözlerinden gaflet perdesini kaldırınca, sırt çevirdikleri şeylere yönelirler, yöneldiklerine sırt çevirirler ve geride bıraktıkları dünyaya geri dönüp, karşı karşıya bulundukları dünyadan uzaklaşmak isterler.
Kavuştukları arzuları, sağladıkları istekleri, giderdikleri ihtiyaçları onlara bir yarar sağlamaz; bunlar, kendilerine bir vebal olur ve ömürleri boyunca peşinde koştukları şeylerden kaçarlar.
Ben sizi bu uçuruma düşmekten sakındırıyorum. Allah'tan çekinmenizi emrediyorum size. O'ndan başka yarar veren biri yok.
Öyleyse her kim doğru konuşuyorsa, batınını sarmış olan kötülükleri ıslah edip düzeltmek için kendisini çabaya sevk etmelidir.
Çünkü basiretli insan; bir şey işittiğinde düşünen, etrafa bakıp gerçekleri görebilen, ibretlerden yararlanabilen, aydınlık yolda yürüyen, heva ve heves uçurumuna yuvarlanmamak için karanlık yoldan uzak duran, hakkı yanıltarak, sözü değiştirerek ve doğrulukta değişiklik yaparak kendisini saptırmaları için azgınlara yardım etmeyen kimsedir.
Size söylenen sözleri söyleyin (nakledin). Size rivayet edilen sözleri kabul edin. Sizden istenilmeyen şeyleri kendinize yük edinmeyin. Çünkü yaptığınız işlerin, söylediğiniz sözlerin veya yöneldiğiniz her maksadın sonucuna ve cezasına katlanacak olan sizlersiniz.
Şüpheden sakının; çünkü şüphe, fitne için bir vesile kılınmıştır. Daima kolaylığı kastedin ve ona yönelin (kendinizi üstesinden gelemediğiniz şüpheli meselelerin tehlikesine atmayın). Halkla güzel konuşun; onlarla iyi geçinin.
Allah'a boyun eğin, O'na karşı korkulu ve mütevazı olun. Birbirinize karşı tevazu edin; insaflı davranın; bağışta bulunun; öfkenizi yutun; çünkü bu Allah'ın tavsiyesidir.
Haset ve kin beslemekten kaçının; zira bunlar cahiliye döneminin işleri ve özelliklerindendir. "Herkes yarın için ne hazırlamışsa ona baksın. Ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır."
Ey insanlar, şuna kesin inanın ki, kul her ne kadar çok çaba gösteren, tedbirli ve faal biri olursa olsun, Allah-u Teâla "zikr-i hekim"de mukadder kıldığı nasipten fazla ona bir şey vermez. Nitekim kişi her ne kadar güçsüz, aciz ve az tedbirli biri de olsa (Allah-u Teâla) "zikr-i hakîm"de mukadder kıldığı şeyi ondan esirgemez."
Allah-u Teâla kullarına hücceti tamamladıktan ve onları korkuttuktan sonra onların katından kovulmalarını ve tedricî olarak helake düşmelerini sevmez.
Tedricî olarak helake düşmeden dolayıdır ki, kulun çabası hedeften sapar; ahde vefa etmeyi unutur ve güzel iş yaptığını zanneder; daima batıl evhamlar ve aldatıcı ümitlere kapılarak kendisine gelen semavî haberlerden gaflet içerisinde yaşar, kendi nefsine zorluklar hazırlar ve bütün güç ve gayretiyle kendisini helak eder.
Alınan ahit gereğince Allah'ın verdiği mühleti kullanır. Gaflet ehliyle oturup kalkar. Günahkârlarla sabahlayıp Allah'a itaat etme konusunda müminlerle tartışır; ayyaşların hile ve gösterişlerinden hoşlanır.
İşte bunlar şüpheye dalıp onu ahlâk edinmiş kimselerdir; başkalarına karşı büyüklük taslayarak iftirayla haksızlık ederler ve bunu Allah'a bir yakınlık sanırlar; onlar heva ve hevesleriyle iş görürler; cahillikleri ve körlüklerinden dolayı hekimlerin sözlerini değiştirirler.
Şöhret ve gösteriş için hikmeti öğrenirler. Ama onların, ne hedefe götürecek doğru yolları, ne yürüyecekleri yolda işaretleri ve ne de onlara kılavuzluk edecek ışıkları vardır.
Ecelleri ulaşana ve son menzile varıncaya kadar durumları böyledir. Ama Allah, yaptıkları işlerin neticesini bunlara gösterip gözlerinden gaflet perdesini kaldırınca, sırt çevirdikleri şeylere yönelirler, yöneldiklerine sırt çevirirler ve geride bıraktıkları dünyaya geri dönüp, karşı karşıya bulundukları dünyadan uzaklaşmak isterler.
Kavuştukları arzuları, sağladıkları istekleri, giderdikleri ihtiyaçları onlara bir yarar sağlamaz; bunlar, kendilerine bir vebal olur ve ömürleri boyunca peşinde koştukları şeylerden kaçarlar.
Ben sizi bu uçuruma düşmekten sakındırıyorum. Allah'tan çekinmenizi emrediyorum size. O'ndan başka yarar veren biri yok.
Öyleyse her kim doğru konuşuyorsa, batınını sarmış olan kötülükleri ıslah edip düzeltmek için kendisini çabaya sevk etmelidir.
Çünkü basiretli insan; bir şey işittiğinde düşünen, etrafa bakıp gerçekleri görebilen, ibretlerden yararlanabilen, aydınlık yolda yürüyen, heva ve heves uçurumuna yuvarlanmamak için karanlık yoldan uzak duran, hakkı yanıltarak, sözü değiştirerek ve doğrulukta değişiklik yaparak kendisini saptırmaları için azgınlara yardım etmeyen kimsedir.
Size söylenen sözleri söyleyin (nakledin). Size rivayet edilen sözleri kabul edin. Sizden istenilmeyen şeyleri kendinize yük edinmeyin. Çünkü yaptığınız işlerin, söylediğiniz sözlerin veya yöneldiğiniz her maksadın sonucuna ve cezasına katlanacak olan sizlersiniz.
Şüpheden sakının; çünkü şüphe, fitne için bir vesile kılınmıştır. Daima kolaylığı kastedin ve ona yönelin (kendinizi üstesinden gelemediğiniz şüpheli meselelerin tehlikesine atmayın). Halkla güzel konuşun; onlarla iyi geçinin.
Allah'a boyun eğin, O'na karşı korkulu ve mütevazı olun. Birbirinize karşı tevazu edin; insaflı davranın; bağışta bulunun; öfkenizi yutun; çünkü bu Allah'ın tavsiyesidir.
Haset ve kin beslemekten kaçının; zira bunlar cahiliye döneminin işleri ve özelliklerindendir. "Herkes yarın için ne hazırlamışsa ona baksın. Ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır."
Ey insanlar, şuna kesin inanın ki, kul her ne kadar çok çaba gösteren, tedbirli ve faal biri olursa olsun, Allah-u Teâla "zikr-i hekim"de mukadder kıldığı nasipten fazla ona bir şey vermez. Nitekim kişi her ne kadar güçsüz, aciz ve az tedbirli biri de olsa (Allah-u Teâla) "zikr-i hakîm"de mukadder kıldığı şeyi ondan esirgemez."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.