İmam Ali’nin emirnamesi 11: Halktan uzak kalma
Bütün bunlardan sonra derim ki: Buyruğunun altında bulunanlardan uzun müddet gizli kalma; çünkü valilerin halka görünmemeleri sıkıcıdır (halkı sıkar); valilerin işler hakkında bilgisiz kalmasına yol açar
24.01.2025 17:55:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
"Bütün bunlardan sonra derim ki: Buyruğunun altında bulunanlardan uzun müddet gizli kalma; çünkü valilerin halka görünmemeleri sıkıcıdır (halkı sıkar); valilerin işler hakkında bilgisiz kalmasına yol açar.
Onlardan gizlenmek, valilerin birçok şeyi bilmelerine engel olur. Dolayısıyla büyük şeyler onlara küçük görünür; küçük şeylerse gözlerinde büyür; güzel ve iyi, çirkin görünür; çirkinse güzelliğe bürünür; hakla batıl birbirine karışır gider.
Vali de bir insandır ancak; bir işi ondan gizlerlerse bilemez, gizli kalanları göremez.
Sözün üzerinde doğruyu yalandan ayıracak bir alamet bulunmamaktadır. Öyleyse hakların karışmasını önlemek için perdeyi incelt.
Sen iki kişiden birisin ancak: Ya hak yolunda eli açık, cömert birisin; o hâlde gereken hakkı verdikten sonra ve iyi iş gördükten sonra neden gizlenesin?
Ya da cimri birisin; bağışından ümidini kestikten sonra artık halk senden bir şey istemez ki; o hâlde ne diye onlara görünmeyesin? Kaldı ki halkın sana müracaatlarının çoğunun sana bir ağırlığı yoktur; ya zulme uğradıklarından şikâyetçi olur; ya da adalet isterler. Anlattığım şeylerden yararlan; hidayetini, saadetini garantileyen şeyle yetin, inşaallah.
Sonra yöneticilerin kendi reyleriyle hareket eden, tekebbürde bulunan, muamelede insafları az olan bazı adamları olabilir; bunların sebeplerini gidererek onları kökten yok et.
Yakınlarına, yanında bulunanlara özel bir arazi verme veya su kullanma veya yüklerini başkalarına yükledikleri ortak bir işe girişme gibi diğer insanlara zararı dokunacak bir anlaşma yapmaları için destek olma; bunun yararı sana değil, onlara olur; ayıbı ise dünya ve ahirette sana kalır.
İşler sana ulaştığında, adaletle hükmet. Yakın olsun, uzak olsun, kime gerekiyorsa hakkını ver; bu hususta sabırlı ol, mükâfatını Allah'tan iste, akraban ve yakınların hakkında bile haktan ayrılma; işin sonunu düşün; isterse ona ağır gelsin bu iş; hayır olduğu sence malumsa yapmaktan çekinme; hakkını yerine getir.
Her ne zaman (yanlış anlaşılma) sonucu halk zalim olduğun düşüncesine kapılırsa (işin gerçeğini dile getirip yaptığını yorumlayarak) mazeretini onlara açıkla ve sana olan kötümserliği gider.
Bu (halkla yüz yüze gelip meseleyi onlarla ortaya koymak) nefsin için bir riyazet ve buyruğun altındakilere de yumuşaklıkla muamelede bulunmaktır. Bu vesileyle halkı güzel ve yumuşak ahlâk vesilesiyle hak yola hidayet etmekten ibaret olan muradına da erersin."
Onlardan gizlenmek, valilerin birçok şeyi bilmelerine engel olur. Dolayısıyla büyük şeyler onlara küçük görünür; küçük şeylerse gözlerinde büyür; güzel ve iyi, çirkin görünür; çirkinse güzelliğe bürünür; hakla batıl birbirine karışır gider.
Vali de bir insandır ancak; bir işi ondan gizlerlerse bilemez, gizli kalanları göremez.
Sözün üzerinde doğruyu yalandan ayıracak bir alamet bulunmamaktadır. Öyleyse hakların karışmasını önlemek için perdeyi incelt.
Sen iki kişiden birisin ancak: Ya hak yolunda eli açık, cömert birisin; o hâlde gereken hakkı verdikten sonra ve iyi iş gördükten sonra neden gizlenesin?
Ya da cimri birisin; bağışından ümidini kestikten sonra artık halk senden bir şey istemez ki; o hâlde ne diye onlara görünmeyesin? Kaldı ki halkın sana müracaatlarının çoğunun sana bir ağırlığı yoktur; ya zulme uğradıklarından şikâyetçi olur; ya da adalet isterler. Anlattığım şeylerden yararlan; hidayetini, saadetini garantileyen şeyle yetin, inşaallah.
Sonra yöneticilerin kendi reyleriyle hareket eden, tekebbürde bulunan, muamelede insafları az olan bazı adamları olabilir; bunların sebeplerini gidererek onları kökten yok et.
Yakınlarına, yanında bulunanlara özel bir arazi verme veya su kullanma veya yüklerini başkalarına yükledikleri ortak bir işe girişme gibi diğer insanlara zararı dokunacak bir anlaşma yapmaları için destek olma; bunun yararı sana değil, onlara olur; ayıbı ise dünya ve ahirette sana kalır.
İşler sana ulaştığında, adaletle hükmet. Yakın olsun, uzak olsun, kime gerekiyorsa hakkını ver; bu hususta sabırlı ol, mükâfatını Allah'tan iste, akraban ve yakınların hakkında bile haktan ayrılma; işin sonunu düşün; isterse ona ağır gelsin bu iş; hayır olduğu sence malumsa yapmaktan çekinme; hakkını yerine getir.
Her ne zaman (yanlış anlaşılma) sonucu halk zalim olduğun düşüncesine kapılırsa (işin gerçeğini dile getirip yaptığını yorumlayarak) mazeretini onlara açıkla ve sana olan kötümserliği gider.
Bu (halkla yüz yüze gelip meseleyi onlarla ortaya koymak) nefsin için bir riyazet ve buyruğun altındakilere de yumuşaklıkla muamelede bulunmaktır. Bu vesileyle halkı güzel ve yumuşak ahlâk vesilesiyle hak yola hidayet etmekten ibaret olan muradına da erersin."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.