İmam Ali’nin açıklamalarından
Hz. Osman’ın öldürülmesinden sonra kendisine biat edilmek istendiğinde yaptığı bir konuşma
26.04.2023 19:20:00
Hz. Osman'ın öldürülmesinden sonra kendisine biat edilmek istendiğinde yaptığı bir konuşma:
"Beni bırakın da, başkasını arayın. Biz çeşitli yönleri ve renkleri olan bir işe yönelmiş bulunuyoruz. Ne gönüller bu işe sabreder, ne de akıllar onu üstlenmeye dayanır. Ufuklar, bulutlar tarafından kaplanmış, yol ise bilinmez olmuştur.
Bilmiş olun ki; teklifinizi kabul edersem sizi bildiklerimle yönetir, ne söyleyenin sözünü ne de eleştirenin eleştirisini dinlerim.
Beni bırakırsanız, Ben de sizden herhangi birisi gibi olurum. Belki de işinizin başına getirdiğiniz kişiye sizden daha çok itaatkâr, söz dinleyen olurum. Benim size vezir olmam, sizin için emiriniz olmamdan daha hayırlıdır."
"... Hz. Muhammed'in arkadaşlarını gördüm. Aranızda onlara benzeyen kimse görmüyorum. Onlar, saçları darmadağın ve toz toprak içinde sabahlıyorlardı.
Geceyi secde ederek ve kıyam halinde geçiriyorlardı. Alınları ile yanakları arasında münavebe yapıyorlardı. (Bir defa alınları üzerine, bir defa yanakları üstüne secde ediyorlardı.)
Ahiretlerini anmaktan, kor gibi bir şey üzerinde duruyorlar gibiydiler. Secdelerinin uzunluğundan dolayı sanki gözleri arasında keçi dizleri vardı.
Allah zikredildiğinde göğüsleri ıslanıncaya kadar, gözyaşları akardı. Ceza korkusundan ve mükâfat ümidinden, şiddetli rüzgâr estiğinde titreyen ağaçlar gibi titrerlerdi."
Allah'a yemin olsun ki, Ümeyyeoğulları Allah'ın haram kıldıklarından helal etmedikleri bir şey, çözmedikleri bir akit, zulümlerinin girmediği, himayelerinin kötülüğünün uğrayıp, ayrılmadığı köylerde inşa edilmiş bir ev ve çöllerde çadır bırakmayıncaya kadar devam edecektir.
Öyle ki, iki ağlayan ortaya çıkacak, birisi dini için diğeri dünyası için ağlayacak. İçinizden birinin onlardan birine karşı galibiyeti, kölenin efendisine karşı galibiyeti gibi olur.
Gördüğü zaman ona itaat eder, ayrıldığı zaman onu çekiştirir. O fitnede en fazla sıkıntı çekeniniz, Allah hakkında en güzel zanda bulunanızdır. Allah size sağlık verirse, yöneliniz, bir musibetle sınanırsanız, sabrediniz. 'Sonuç sakınanlarındır.'"
Tahkim hakkında yaptığı bir konuşma:
"Biz insanları değil, Kur'an'ı hakem tayin ettik. Kur'an iki kapak arasında, satırlar halinde yazılıdır. O, herhangi bir dili konuşmaz, O'na tercüman gerekir. O'nun hakkında insanlar konuşur.
Topluluk bizi, aramızda Kur'an'ı hakem olarak kabul etmeye davet edince, Yüce Allah'ın Kitabı'ndan yüz çeviren grup olamazdık.
Münezzeh olan Allah, 'Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah'a ve Resulü'ne götürün' buyurmuştur.
Allah'a götürülmesi, O'nun Kitabı'yla hükmetmemiz, Resul'e götürülmesi, O'nun sünnetine uymamızdır. Allah'ın Kitabı'nda doğrulukla hükmedilirse, biz ona insanların en layığıyız. Resulüllah'ın sünnetiyle hükmedilirse, biz buna da onlardan evlayız.
'Neden seninle onların arasında tahkim için belirlenmiş bir za-man kabul ettin?' sözüne gelince; bunu cahil olan ortaya çıksın ve âlim olan ihtiyatlı davransın diye yaptım.
Allah'ın, ümmetin işini bu arada düzeltmesi, boğazlarının sıkılmaması böylece ümmetin, hakkın anlaşılır olması hususunda acele etmesi ve suçun başına yöneltilmesi umulur.
Allah katında insanların en üstünü -ona bir eksiklik getirse ve ağır gelse de- hak ile amel etmenin kendisine daha sevimli geldiği, ona bir çıkar ve kar sağlasa da batıldan sakınmanın daha sevimli geldiği kimsedir."
Rebeze'ye sürgün edildiği zaman Ebu Zer'e hitaben yaptığı bir konuşma:
"Ey Ebuzer! Sen, Allah için kızdın; o halde kendisi için kızdığın Allah'tan um! Topluluk, dünyaları için senden korktu; sen ise dinin için onlardan korktun!
Onlara senden korktukları şeyi bırak. Ve korktuğun şeyle onlardan kaç. Onları menettiğin şeye ne kadar ihtiyaçları var! Seni men ettikleri şey için ne kadar zenginsin!
Yarın kimin kazançlı, kimin daha çok hasetçi olduğunu bileceksin. Gökler ve yerler bir kulun üzerinde birleşse ve o kul Allah'tan korksa, Allah onun için göklerden ve yerlerden bir çıkış meydana getirir.
Sana ancak Hak arkadaşlık yapar, seni ancak batıl yalnız bırakır. Onların dünyalarını kabul edersen seni severler, ondan alırsan sana güven verirler."
"... Allah'ım! Sen yaptığımız şeyin otoriteyi kendimiz için ele geçirmek ya da yıkıntının artıklarından dilemek için olmadığını biliyorsun.
Ancak yaptıklarımız dininin ilkelerini yerine getirmek ve memleketlerinde iyiliği ortaya çıkarmak içindir. Böylece kullarından mazlum olanlar güvenlik içinde olacak, had cezalarından kaldırılanlar da uygulanacak.
Allah'ım! Ben, ilk yönelen, işiten ve icabet edenim. Beni namazda sadece Resulüllah geçmiştir.
Namuslar, kanlar, ganimetler, hükümler ve Müslümanların önderliği üzerinde yetkili olacak kişinin, onların mallarında arzusu olan cimri, onları cehaletiyle saptıracak cahil, onları kabalığıyla kesecek kaba kimse, toplulukları peş peşe ele geçirecek zâlim, hakları ortadan kaldıracak ve onları Allah'ın belirlediği sınırların dışında tutacak hüküm için rüşvet alan ve sünneti iptal edip ümmeti helak edecek kimse olmasının uygun olmadığını biliyorsunuz."
"... Bana biatınız bir oldu-bitti olmasın. Benim işimle sizin işiniz bir değildir. Ben sizi Allah için istiyorum, siz ise Beni kendiniz için istiyorsunuz.
Nefislerinize karşı Bana yardım ediniz. Allah'a yemin ederim ki, mazlumun hakkını ona zulmedenden alacağım, istemese de -onu hakkın pınarına ulaştırıncaya kadar- zâlimi burun halkasıyla bağlayacağım..."
Talha ve Zübeyir'in durumu hakkında yaptığı bir konuşma:
"Allah'a yemin olsun ki, Bana karşı yapılan bir kötülüğü reddetmediler; Benimle kendi aralarına insaf ölçüsünü koymadılar. Şimdi terk ettikleri hakkı ve kendilerinin akıttığı kanı (Hz. Osman'ın katillerinin cezalandırılması taleplerini kastediyor) istiyorlar.
O kanın akıtılmasında ortakları olduysam, onların da bunda payları vardır. Yok, onu Benim dışımda üstlendilerse, intikam almak bu durumda asıl onlara karşı olmalıdır.
Ortaya koyacakları ilk âdetleri, kendi nefisleri aleyhine hüküm vermek olmalıdır. Benim yanımda basiretim var. Ne karıştırdım, ne de işler Bana karıştırıldı!
O isyan etmiş bir fırka olup onda siyah balçık, zehir ve hakkı örten bir şüphe vardır. İş ise açıktır. Bâtıl, kaynağından uzaklaştı. Dili, kargaşadan kesildi.
Allah'a yemin ederim ki, suyunu kendim çekeceğim bir havuzu onlar için tıka basa dolduracağım. Kanarak ondan dışarı çıkamayacaklar, ardından su bulunan bir çukurdan kana kana içemeyecekler." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
"Beni bırakın da, başkasını arayın. Biz çeşitli yönleri ve renkleri olan bir işe yönelmiş bulunuyoruz. Ne gönüller bu işe sabreder, ne de akıllar onu üstlenmeye dayanır. Ufuklar, bulutlar tarafından kaplanmış, yol ise bilinmez olmuştur.
Bilmiş olun ki; teklifinizi kabul edersem sizi bildiklerimle yönetir, ne söyleyenin sözünü ne de eleştirenin eleştirisini dinlerim.
Beni bırakırsanız, Ben de sizden herhangi birisi gibi olurum. Belki de işinizin başına getirdiğiniz kişiye sizden daha çok itaatkâr, söz dinleyen olurum. Benim size vezir olmam, sizin için emiriniz olmamdan daha hayırlıdır."
"... Hz. Muhammed'in arkadaşlarını gördüm. Aranızda onlara benzeyen kimse görmüyorum. Onlar, saçları darmadağın ve toz toprak içinde sabahlıyorlardı.
Geceyi secde ederek ve kıyam halinde geçiriyorlardı. Alınları ile yanakları arasında münavebe yapıyorlardı. (Bir defa alınları üzerine, bir defa yanakları üstüne secde ediyorlardı.)
Ahiretlerini anmaktan, kor gibi bir şey üzerinde duruyorlar gibiydiler. Secdelerinin uzunluğundan dolayı sanki gözleri arasında keçi dizleri vardı.
Allah zikredildiğinde göğüsleri ıslanıncaya kadar, gözyaşları akardı. Ceza korkusundan ve mükâfat ümidinden, şiddetli rüzgâr estiğinde titreyen ağaçlar gibi titrerlerdi."
Allah'a yemin olsun ki, Ümeyyeoğulları Allah'ın haram kıldıklarından helal etmedikleri bir şey, çözmedikleri bir akit, zulümlerinin girmediği, himayelerinin kötülüğünün uğrayıp, ayrılmadığı köylerde inşa edilmiş bir ev ve çöllerde çadır bırakmayıncaya kadar devam edecektir.
Öyle ki, iki ağlayan ortaya çıkacak, birisi dini için diğeri dünyası için ağlayacak. İçinizden birinin onlardan birine karşı galibiyeti, kölenin efendisine karşı galibiyeti gibi olur.
Gördüğü zaman ona itaat eder, ayrıldığı zaman onu çekiştirir. O fitnede en fazla sıkıntı çekeniniz, Allah hakkında en güzel zanda bulunanızdır. Allah size sağlık verirse, yöneliniz, bir musibetle sınanırsanız, sabrediniz. 'Sonuç sakınanlarındır.'"
Tahkim hakkında yaptığı bir konuşma:
"Biz insanları değil, Kur'an'ı hakem tayin ettik. Kur'an iki kapak arasında, satırlar halinde yazılıdır. O, herhangi bir dili konuşmaz, O'na tercüman gerekir. O'nun hakkında insanlar konuşur.
Topluluk bizi, aramızda Kur'an'ı hakem olarak kabul etmeye davet edince, Yüce Allah'ın Kitabı'ndan yüz çeviren grup olamazdık.
Münezzeh olan Allah, 'Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah'a ve Resulü'ne götürün' buyurmuştur.
Allah'a götürülmesi, O'nun Kitabı'yla hükmetmemiz, Resul'e götürülmesi, O'nun sünnetine uymamızdır. Allah'ın Kitabı'nda doğrulukla hükmedilirse, biz ona insanların en layığıyız. Resulüllah'ın sünnetiyle hükmedilirse, biz buna da onlardan evlayız.
'Neden seninle onların arasında tahkim için belirlenmiş bir za-man kabul ettin?' sözüne gelince; bunu cahil olan ortaya çıksın ve âlim olan ihtiyatlı davransın diye yaptım.
Allah'ın, ümmetin işini bu arada düzeltmesi, boğazlarının sıkılmaması böylece ümmetin, hakkın anlaşılır olması hususunda acele etmesi ve suçun başına yöneltilmesi umulur.
Allah katında insanların en üstünü -ona bir eksiklik getirse ve ağır gelse de- hak ile amel etmenin kendisine daha sevimli geldiği, ona bir çıkar ve kar sağlasa da batıldan sakınmanın daha sevimli geldiği kimsedir."
Rebeze'ye sürgün edildiği zaman Ebu Zer'e hitaben yaptığı bir konuşma:
"Ey Ebuzer! Sen, Allah için kızdın; o halde kendisi için kızdığın Allah'tan um! Topluluk, dünyaları için senden korktu; sen ise dinin için onlardan korktun!
Onlara senden korktukları şeyi bırak. Ve korktuğun şeyle onlardan kaç. Onları menettiğin şeye ne kadar ihtiyaçları var! Seni men ettikleri şey için ne kadar zenginsin!
Yarın kimin kazançlı, kimin daha çok hasetçi olduğunu bileceksin. Gökler ve yerler bir kulun üzerinde birleşse ve o kul Allah'tan korksa, Allah onun için göklerden ve yerlerden bir çıkış meydana getirir.
Sana ancak Hak arkadaşlık yapar, seni ancak batıl yalnız bırakır. Onların dünyalarını kabul edersen seni severler, ondan alırsan sana güven verirler."
"... Allah'ım! Sen yaptığımız şeyin otoriteyi kendimiz için ele geçirmek ya da yıkıntının artıklarından dilemek için olmadığını biliyorsun.
Ancak yaptıklarımız dininin ilkelerini yerine getirmek ve memleketlerinde iyiliği ortaya çıkarmak içindir. Böylece kullarından mazlum olanlar güvenlik içinde olacak, had cezalarından kaldırılanlar da uygulanacak.
Allah'ım! Ben, ilk yönelen, işiten ve icabet edenim. Beni namazda sadece Resulüllah geçmiştir.
Namuslar, kanlar, ganimetler, hükümler ve Müslümanların önderliği üzerinde yetkili olacak kişinin, onların mallarında arzusu olan cimri, onları cehaletiyle saptıracak cahil, onları kabalığıyla kesecek kaba kimse, toplulukları peş peşe ele geçirecek zâlim, hakları ortadan kaldıracak ve onları Allah'ın belirlediği sınırların dışında tutacak hüküm için rüşvet alan ve sünneti iptal edip ümmeti helak edecek kimse olmasının uygun olmadığını biliyorsunuz."
"... Bana biatınız bir oldu-bitti olmasın. Benim işimle sizin işiniz bir değildir. Ben sizi Allah için istiyorum, siz ise Beni kendiniz için istiyorsunuz.
Nefislerinize karşı Bana yardım ediniz. Allah'a yemin ederim ki, mazlumun hakkını ona zulmedenden alacağım, istemese de -onu hakkın pınarına ulaştırıncaya kadar- zâlimi burun halkasıyla bağlayacağım..."
Talha ve Zübeyir'in durumu hakkında yaptığı bir konuşma:
"Allah'a yemin olsun ki, Bana karşı yapılan bir kötülüğü reddetmediler; Benimle kendi aralarına insaf ölçüsünü koymadılar. Şimdi terk ettikleri hakkı ve kendilerinin akıttığı kanı (Hz. Osman'ın katillerinin cezalandırılması taleplerini kastediyor) istiyorlar.
O kanın akıtılmasında ortakları olduysam, onların da bunda payları vardır. Yok, onu Benim dışımda üstlendilerse, intikam almak bu durumda asıl onlara karşı olmalıdır.
Ortaya koyacakları ilk âdetleri, kendi nefisleri aleyhine hüküm vermek olmalıdır. Benim yanımda basiretim var. Ne karıştırdım, ne de işler Bana karıştırıldı!
O isyan etmiş bir fırka olup onda siyah balçık, zehir ve hakkı örten bir şüphe vardır. İş ise açıktır. Bâtıl, kaynağından uzaklaştı. Dili, kargaşadan kesildi.
Allah'a yemin ederim ki, suyunu kendim çekeceğim bir havuzu onlar için tıka basa dolduracağım. Kanarak ondan dışarı çıkamayacaklar, ardından su bulunan bir çukurdan kana kana içemeyecekler." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)