İmam Ali çarşı esnaflarının ve tüccarların denetlenmesi
Hz. Ali çarşı ve pazarları sıkı bir kontrole tâbi tutardı. Bir defasında polis teşkilatı başkanı El-Esbuğ b. Nebate ile birlikte Kûfe çarşısını kontrole çıkmıştı
16.04.2023 19:07:00
Hz. Ali çarşı ve pazarları sıkı bir kontrole tâbi tutardı. Bir defasında polis teşkilatı başkanı El-Esbuğ b. Nebate ile birlikte Kûfe çarşısını kontrole çıkmıştı.
Esnafların daha önceden bazı yerleri işgal ettiklerini görünce bunun doğru olmadığını belirtti ve şöyle dedi:
"Müslümanların pazarı onların mabedi gibidir. Kim bir yere daha önce yetişirse, orası ancak satışını bitireceği âna kadar onundur."
Hz. Ali'nin bir tüccara öğüdü de şöyledir: "Önce ticaret hakkında geniş kültüre sahip ol. Sonra bu işle uğraş. Zira dürüstçe alıp, dürüstçe satmayan tacir günahkâr sayılır."
Kadı Şureyh, Hz. Ali'nin çarşı, pazar kontrolleri hakkında şunları söyledi:
"Ali b. Ebi Talib ile Kûfe çarşısını kontrol ediyorduk. O, tüccarlara şöyle sesleniyordu: 'Ey ticaret erbabı, dürüstçe alıp, dürüstçe verirseniz selamet bulursunuz!'
Sonra bir kıssacıya (geçmişteki insanların kahramanlıklarını anlatan kişi) rastladı.
Ona iki soru soracağını, bilemediği takdirde kendisini fena halde döveceğini söyledi. O da, 'Sorabilirsin ey Mü'minlerin Emiri' dedi.
Halife ona, 'İmanın bekâsı ve kaybolması ne ile mümkündür?' diye sordu.
Kıssacı, 'İmanın bekâsı, günah ve suçlardan uzak durmakla, kaybolması da aşırı kâr aramakla gerçekleşir' diye cevap verdi. Bunu duyan Ali o kişiye, 'Anlat, ancak senin gibiler anlatabilir' diyerek aldığı cevaptan duyduğu memnuniyetini dile getirdi."
Hz. Ali çarşıda dolaşırken esnaf ve tüccarlara Allah'tan korkmalarını, alıcılara iyi muamelede bulunmalarını söyler, kasaplara da eti şişirmemelerini tavsiye ederdi.
"Ali b. Ebi Tâlib'i gördüm. Devlet konağından çıktı. Üzerinde ridası ve izarı vardı. İzarı baldırlarına kadar uzanıyordu. Ridasını da onun üzerine bürümüştü.
Elinde kırbacı vardı. Çarşıya gitti. Çarşıdakilere Allah'tan korkmalarını ve şer'i şerife uygun alışveriş yapmalarını emrediyordu. Şöyle diyordu: Kileyi ve tartıyı tam yapın. Etli kemiğin iliğini çıkarıp satmayın."
"Mescitten çıkmıştım. Arkamdan birinin bağırdığını işittim, 'İzarını yukarı tut. Zira bu elbisen için daha temiz, Rabb'ine karşı da daha takvalıdır. Müslüman isen saçından da al (kısalt)' diyordu. Ardından yürüdüm. Üzerinde izarı vardı. Ve ridası ile de örtünmüştü. Elinde kırbaç vardı. Bedeviye benziyordu.
'Bu kim?' diye sordum. Bir adam bana, 'Buranın yabancısısın galiba' dedi. 'Evet, Basralı'yım' dedim. Adam, 'Bu, Mü'minlerin Emiri Ali b. Ebi Tâlib'dir' dedi.
Sonunda İbn-i Ebi Muayt'ın evine vardı. O, develerini sevk ediyordu, ona, 'Satın, ancak yemin etmeyin. Zira yemin malı sattırır. Ancak bereketi giderir' dedi.
Daha sonra hurma sahipleri geldiler. Hizmetçi bir kadın ağlıyordu. Ona, 'Niçin ağlıyorsun?' diye sordu.
Kadın, 'Bu adam bana bir dirheme hurma sattı. Efendim onu geri çevirdi. Ancak bu satıcı onu geri almayı kabul etmiyor' dedi.
Bunun üzerine Hz. Ali, 'Hurmanı geri al, dirhemini geri ver' dedi. 'Çünkü onun yapacak bir şeyi yok.'
Adam onu itti. Ben, 'Bu şahsı tanıyor musun?' diye sordum adam, 'Hayır' dedi.
Ben, 'Bu, Mü'minlerin Emiri Ali b. Ebi Tâlib'dir' dedim. Kadın hurmaları, satıcı da dirhemleri geri verdi.
Daha sonra satıcı, 'Beni affetmeni diliyorum ey Mü'minlerin Emiri' dedi. Hz. Ali, 'İnsanlara haklarını verirsen seni affederim' dedi. Sonra da hurma satıcılarının yanlarına uğradı. Onlara, 'Ey hurma satıcıları, miskinlere infakta bulunun ki kazancınız artsın' dedi.
Sonra bir grup Müslümanla birlikte balık satıcılarının yanlarına gitti. Ve şöyle dedi:
'Kendiliğinden ölmüş balıkları bizim pazarımızda satmayın.'
Ardından pamuklu kumaşların satıldığı yere gitti. Zazan anlatıyor:
"Ali pazarda tek başına yürüyor, yoldan çıkmış insanları uyarıyor, halkı irşad ediyor ve zayıflara yardım ediyordu. Satıcılara ve dükkanlara uğruyor, onlara Kur'an'dan ayetler okuyordu. 'İşte ahiret yurdu. Biz onu, yeryüzünde böbürlenmeyen ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz' (Kasas: 83) ayetini okuyor, sonra da, 'Bu ayet, adalet ve tevazu sahibi idarecilerle sair insanlardan kudret sahibi kişiler hakkında nâzil olmuştur' diyordu."
Hallal, Ebu Said'den senediyle şöyle naklediyor:
"Ali pazara gelir ve 'Ey pazar ehli, Allah'tan korkun ve yemin etmekten sakının. Muhakkak ki yemin malı sattırır, ancak bereketi giderir. Hakkıyla alıp satan dışındaki tüccar günahkârdır' der, sonra da onlara selam vererek oradan ayrılırdı. Daha sonra tekrar gelir bir önceki söylediklerini tekrar ederdi."
Ebu's Sahba anlatıyor: "Ali b. Ebi Tâlib'in ot satıcılarının yanına uğradığını ve fiyatları kontrol ettiğini gördüm."
Hz. Ali alışverişin hak ve hukukuna riayet edilmesine çok önem vermiştir. Zira Allah şöyle buyurur:
"Ölçü ve tartıda hile yapanın vay haline! Onlar, insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman (ölçü ve tartıyı) eksik yaparlar."
Hz. Ali hayvan kesicilerine yönelik bir kararname çıkarmış ve kesim işlemi hakkında bilgi vererek, ineklerden ancak ön ayağı oyukluğundan ayrılan, bir veya iki gözü kör olan, yaşlanan, boynu kırılan, deliren, tırnakları yarılan ve vücudunun herhangi bir yerinde sakatlığı veya belli bir hastalığı bulunan hayvanların kesilmesini serbest bırakmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam ali eserinden)
Esnafların daha önceden bazı yerleri işgal ettiklerini görünce bunun doğru olmadığını belirtti ve şöyle dedi:
"Müslümanların pazarı onların mabedi gibidir. Kim bir yere daha önce yetişirse, orası ancak satışını bitireceği âna kadar onundur."
Hz. Ali'nin bir tüccara öğüdü de şöyledir: "Önce ticaret hakkında geniş kültüre sahip ol. Sonra bu işle uğraş. Zira dürüstçe alıp, dürüstçe satmayan tacir günahkâr sayılır."
Kadı Şureyh, Hz. Ali'nin çarşı, pazar kontrolleri hakkında şunları söyledi:
"Ali b. Ebi Talib ile Kûfe çarşısını kontrol ediyorduk. O, tüccarlara şöyle sesleniyordu: 'Ey ticaret erbabı, dürüstçe alıp, dürüstçe verirseniz selamet bulursunuz!'
Sonra bir kıssacıya (geçmişteki insanların kahramanlıklarını anlatan kişi) rastladı.
Ona iki soru soracağını, bilemediği takdirde kendisini fena halde döveceğini söyledi. O da, 'Sorabilirsin ey Mü'minlerin Emiri' dedi.
Halife ona, 'İmanın bekâsı ve kaybolması ne ile mümkündür?' diye sordu.
Kıssacı, 'İmanın bekâsı, günah ve suçlardan uzak durmakla, kaybolması da aşırı kâr aramakla gerçekleşir' diye cevap verdi. Bunu duyan Ali o kişiye, 'Anlat, ancak senin gibiler anlatabilir' diyerek aldığı cevaptan duyduğu memnuniyetini dile getirdi."
Hz. Ali çarşıda dolaşırken esnaf ve tüccarlara Allah'tan korkmalarını, alıcılara iyi muamelede bulunmalarını söyler, kasaplara da eti şişirmemelerini tavsiye ederdi.
"Ali b. Ebi Tâlib'i gördüm. Devlet konağından çıktı. Üzerinde ridası ve izarı vardı. İzarı baldırlarına kadar uzanıyordu. Ridasını da onun üzerine bürümüştü.
Elinde kırbacı vardı. Çarşıya gitti. Çarşıdakilere Allah'tan korkmalarını ve şer'i şerife uygun alışveriş yapmalarını emrediyordu. Şöyle diyordu: Kileyi ve tartıyı tam yapın. Etli kemiğin iliğini çıkarıp satmayın."
"Mescitten çıkmıştım. Arkamdan birinin bağırdığını işittim, 'İzarını yukarı tut. Zira bu elbisen için daha temiz, Rabb'ine karşı da daha takvalıdır. Müslüman isen saçından da al (kısalt)' diyordu. Ardından yürüdüm. Üzerinde izarı vardı. Ve ridası ile de örtünmüştü. Elinde kırbaç vardı. Bedeviye benziyordu.
'Bu kim?' diye sordum. Bir adam bana, 'Buranın yabancısısın galiba' dedi. 'Evet, Basralı'yım' dedim. Adam, 'Bu, Mü'minlerin Emiri Ali b. Ebi Tâlib'dir' dedi.
Sonunda İbn-i Ebi Muayt'ın evine vardı. O, develerini sevk ediyordu, ona, 'Satın, ancak yemin etmeyin. Zira yemin malı sattırır. Ancak bereketi giderir' dedi.
Daha sonra hurma sahipleri geldiler. Hizmetçi bir kadın ağlıyordu. Ona, 'Niçin ağlıyorsun?' diye sordu.
Kadın, 'Bu adam bana bir dirheme hurma sattı. Efendim onu geri çevirdi. Ancak bu satıcı onu geri almayı kabul etmiyor' dedi.
Bunun üzerine Hz. Ali, 'Hurmanı geri al, dirhemini geri ver' dedi. 'Çünkü onun yapacak bir şeyi yok.'
Adam onu itti. Ben, 'Bu şahsı tanıyor musun?' diye sordum adam, 'Hayır' dedi.
Ben, 'Bu, Mü'minlerin Emiri Ali b. Ebi Tâlib'dir' dedim. Kadın hurmaları, satıcı da dirhemleri geri verdi.
Daha sonra satıcı, 'Beni affetmeni diliyorum ey Mü'minlerin Emiri' dedi. Hz. Ali, 'İnsanlara haklarını verirsen seni affederim' dedi. Sonra da hurma satıcılarının yanlarına uğradı. Onlara, 'Ey hurma satıcıları, miskinlere infakta bulunun ki kazancınız artsın' dedi.
Sonra bir grup Müslümanla birlikte balık satıcılarının yanlarına gitti. Ve şöyle dedi:
'Kendiliğinden ölmüş balıkları bizim pazarımızda satmayın.'
Ardından pamuklu kumaşların satıldığı yere gitti. Zazan anlatıyor:
"Ali pazarda tek başına yürüyor, yoldan çıkmış insanları uyarıyor, halkı irşad ediyor ve zayıflara yardım ediyordu. Satıcılara ve dükkanlara uğruyor, onlara Kur'an'dan ayetler okuyordu. 'İşte ahiret yurdu. Biz onu, yeryüzünde böbürlenmeyen ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz' (Kasas: 83) ayetini okuyor, sonra da, 'Bu ayet, adalet ve tevazu sahibi idarecilerle sair insanlardan kudret sahibi kişiler hakkında nâzil olmuştur' diyordu."
Hallal, Ebu Said'den senediyle şöyle naklediyor:
"Ali pazara gelir ve 'Ey pazar ehli, Allah'tan korkun ve yemin etmekten sakının. Muhakkak ki yemin malı sattırır, ancak bereketi giderir. Hakkıyla alıp satan dışındaki tüccar günahkârdır' der, sonra da onlara selam vererek oradan ayrılırdı. Daha sonra tekrar gelir bir önceki söylediklerini tekrar ederdi."
Ebu's Sahba anlatıyor: "Ali b. Ebi Tâlib'in ot satıcılarının yanına uğradığını ve fiyatları kontrol ettiğini gördüm."
Hz. Ali alışverişin hak ve hukukuna riayet edilmesine çok önem vermiştir. Zira Allah şöyle buyurur:
"Ölçü ve tartıda hile yapanın vay haline! Onlar, insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman (ölçü ve tartıyı) eksik yaparlar."
Hz. Ali hayvan kesicilerine yönelik bir kararname çıkarmış ve kesim işlemi hakkında bilgi vererek, ineklerden ancak ön ayağı oyukluğundan ayrılan, bir veya iki gözü kör olan, yaşlanan, boynu kırılan, deliren, tırnakları yarılan ve vücudunun herhangi bir yerinde sakatlığı veya belli bir hastalığı bulunan hayvanların kesilmesini serbest bırakmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam ali eserinden)