Başbakan Erdoğan Paris'e 30 milyar dolarlık rüşvet paketi ile uçmuştu.
Türkiye'nin AB üyeliği için destek karşılığında Fransa'yı ballı ihalelere boğan AKP hükümeti, tüccar zihniyetini diplomasiye taşıdı.
Ancak daha önce olduğu gibi bu defa da AKP'nin tüccar zihniyetli politika iddiası Nasrettin Hoca'nın ticaretine benzedi.
Hani Hoca bir iş kurmuş. Halk "Hocam nasıl gidiyor işler" deyenice, Hoca; "İyi iyi, müşterimiz bol, kazancımız yerinde, 10'a alıp 9'a satıyoruz" demiş.
AKP'ninki de o hesap...
Diplomaside "win-win=kazan-kazan" mantığı ile hareket ettiklerini iddia eden başbakanın, pratikte izlediği siyaset tam aksi ile neticeleniyor: Kazan-kaybet. Ne hikmetse kaybeden hep Türkiye oluyor.
İsrail'e güya mesafeli duran iktidar daha geçen hafta ağırladığı İsrail başkanına da ballı özelleştirme paketi sunmadı mı?
İsrail, karşılığında ne verdi?
Filistinliye kurşun, Türkiye'ye Kuzey Irak'ta ihanet...
Fransa'da yürütülen diplomasinin neticesi de bundan farksız... Fransa, uçak, helikopter, nükleer santral gibi ballı ihaleleri kapıyor, Ankara'ya ise "müzakere tarihi için başarılar" dilemekle yetiniyor.
İhaleleri kapmak için Fransız basınının sırt sıvazlamaları, yağ çekmeleri ise, iktidarın yağdanlığı kartel medyasına lojistik destekten ibaret.
Olayı dışardan seyreden İngiliz Financal Times ise Paris fotoğrafını objektif olarak yansıtıyor: "Aralık'taki AB zirvesinin zamanlaması Fransız hükümeti için daha kötü bir zaman olamazdı.
Türkiye, Avrupa Anayasası referandumu üzerinde büyük bir gölge gibi duracak. Fransa'da yapılan son 20 kamuoyu yoklaması halkın yüzde 60'ının Türkiye'nin üyeliğine karşı olduğunu gösterdi.
Fransa, Avrupa Konseyi'nin toplanacağı Aralık ayında Türkiye ile müzakerelerin başlamasını bloke etmeyecek, ancak büyük bir olasılıkla müzakerelerin gelecek yılın ikinci yarısında yapılacak Avrupa Anayasası referandumu sonrasına dek ertelenmesini isteyecek."
Türkiye'nin gönlünü almaya özen gösteren Chirac'ın diplomatik reveranslarına değil muhalefetin, partisinin bile tahammülü yok.
Sanal Avrupa yolculuğu AKP iktidarını gerçeklerden koparmak dışında bir işe yaramıyor. AKP, AB rüyasından uyanmazsa tez zamanda gerçeklerin duvarına çarpacaktır.
Türkiye'nin AB üyeliği için destek karşılığında Fransa'yı ballı ihalelere boğan AKP hükümeti, tüccar zihniyetini diplomasiye taşıdı.
Ancak daha önce olduğu gibi bu defa da AKP'nin tüccar zihniyetli politika iddiası Nasrettin Hoca'nın ticaretine benzedi.
Hani Hoca bir iş kurmuş. Halk "Hocam nasıl gidiyor işler" deyenice, Hoca; "İyi iyi, müşterimiz bol, kazancımız yerinde, 10'a alıp 9'a satıyoruz" demiş.
AKP'ninki de o hesap...
Diplomaside "win-win=kazan-kazan" mantığı ile hareket ettiklerini iddia eden başbakanın, pratikte izlediği siyaset tam aksi ile neticeleniyor: Kazan-kaybet. Ne hikmetse kaybeden hep Türkiye oluyor.
İsrail'e güya mesafeli duran iktidar daha geçen hafta ağırladığı İsrail başkanına da ballı özelleştirme paketi sunmadı mı?
İsrail, karşılığında ne verdi?
Filistinliye kurşun, Türkiye'ye Kuzey Irak'ta ihanet...
Fransa'da yürütülen diplomasinin neticesi de bundan farksız... Fransa, uçak, helikopter, nükleer santral gibi ballı ihaleleri kapıyor, Ankara'ya ise "müzakere tarihi için başarılar" dilemekle yetiniyor.
İhaleleri kapmak için Fransız basınının sırt sıvazlamaları, yağ çekmeleri ise, iktidarın yağdanlığı kartel medyasına lojistik destekten ibaret.
Olayı dışardan seyreden İngiliz Financal Times ise Paris fotoğrafını objektif olarak yansıtıyor: "Aralık'taki AB zirvesinin zamanlaması Fransız hükümeti için daha kötü bir zaman olamazdı.
Türkiye, Avrupa Anayasası referandumu üzerinde büyük bir gölge gibi duracak. Fransa'da yapılan son 20 kamuoyu yoklaması halkın yüzde 60'ının Türkiye'nin üyeliğine karşı olduğunu gösterdi.
Fransa, Avrupa Konseyi'nin toplanacağı Aralık ayında Türkiye ile müzakerelerin başlamasını bloke etmeyecek, ancak büyük bir olasılıkla müzakerelerin gelecek yılın ikinci yarısında yapılacak Avrupa Anayasası referandumu sonrasına dek ertelenmesini isteyecek."
Türkiye'nin gönlünü almaya özen gösteren Chirac'ın diplomatik reveranslarına değil muhalefetin, partisinin bile tahammülü yok.
Sanal Avrupa yolculuğu AKP iktidarını gerçeklerden koparmak dışında bir işe yaramıyor. AKP, AB rüyasından uyanmazsa tez zamanda gerçeklerin duvarına çarpacaktır.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014