Hz. Zeynep ve Hz. Masume
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a (c.c.) sonsuz hamd ü senâlar olsun...
10.08.2024 08:32:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Âlemlerin Rabbi olan Allah'a (c.c.) sonsuz hamd ü senâlar olsun...
İki cihan güneşi, Fahr-i Kâinat Efendimiz Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) ve O'nun pâk Ehl-i Beyt'ine sayısız salât ve selam olsun...
Cenab-ı Hakk'a ne kadar hamd etsek azdır. Lütfetti; O'nun, kulları arasından sevip seçtiği, Kur'an'da pek çok âyetle övdüğü, Habibi Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) vâris kıldığı Ehl-i Beyt'inin iki kıymetli mensubu hakkında daha eser vücuda getirmek nasip oldu.
Başta yüce Peygamberimiz hakkında kaleme aldığımız 'Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v.)' olmak üzere, 'İmam Ali (a.s.)', 'Hz. Fâtıma (a.s.)', 'İmam Hasan (a.s.)', 'İmam Hüseyin (a.s.)', 'İmam Zeynelâbidin (a.s.)', 'İmam Muhammed Bâkır (a.s.)', 'İmam Ca'fer es-Sâdık (a.s.)', 'İmam Mûsâ Kâzım (a.s.)', 'İmam Rıza (a.s.)', 'İmam Muhammed Takî (a.s.)', 'İmam Hâdi (a.s.)', 'İmam Hasan el-Askerî ve İmam Mehdî (a.s.)' eserlerimizle oluşan Ehl-i Beyt Külliyatı'na bir eser daha ekliyoruz: 'Hz. Zeyneb ve Hz. Mâsume (a.s.).'
Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'in iman ve aşk ocağında yetişen bu iki İslam kadınının hayatını incelerken bir kez daha gördük ki; Allah'ın tertemiz kıldığı, mü'minlere örnek olarak gösterdiği ve onlara rehber olarak tayin ettiği Ehl-i Beyt'in her bir ferdi çok üstün özelliklerle tezyin edilmiştir.
Hz. Zeyneb Annemiz; Allah'ın Arslanı İmam Ali ve İslam kadınlarının hanımefendisi Hz. Fâtıma'nın kızları, Allah'ın Sevgilisi'nin torunudur.
O doğduğunda Resûlullah (s.a.v.) kundaktaki Hz. Zeyneb'i kucağına alıp öptükten sonra şöyle buyurmuştu: "Hazırda ve gaybda olan ümmetime tavsiye ediyorum ki, bu kızı koruyup saygı göstersinler. Hakikaten bu kız, Hatice Kübra gibidir."
Hz. Zeyneb dünyaya geldiğinde Resûlullah (s.a.a.) seferdeydi. Hz. Fâtıma, Hz. Ali'ye, dünyaya yeni gelen kızları için bir isim seçmesini önerince, Hz. Ali, "Ben bu konuda Resûlullah'tan öne geçmem" buyurdu.
Resûlullah (s.a.v.) seferden dönüp de durum kendisine iletildiğinde, "Fâtıma'nın çocukları Benim çocuklarımdır. Ama onların isimlerini ancak Allah-u Teâlâ tayin eder" dedi.
Bu sırada Cebrail (a.s.) inerek Hak Teâlâ'nın selamını Resûlullah'a ve Ehl-i Beyt'ine iletti ve şöyle dedi: "Hak Teâlâ, 'Bu kıza Zeyneb ismini verin; zira bu ismi Levh-i Mahfuz'da yazmışız' buyurmaktadır."
Mübarek ismi bizzat Cenab-ı Hak tarafından belirlenen bu eşsiz kadın; Kerbela'da, canından çok sevdiği ağabeyi İmam Hüseyin'in vahşice şehit oluşuna şahit olmak gibi büyük bir imtihanı yaşamış; gerek o esnada, gerek sonraki hadiselerde ortaya koyduğu imanıyla, kendisinden sonraki tüm zamanlara örnek olmuştur.
Eserimizin ikinci kısmında ele aldığımız Hz. Mâsume (a.s.) ise, İmam Mûsâ Kâzım'ın (a.s.) mübarek kızıdır ve unvanı 'İkinci Fâtıma'dır.
Hz. Mâsume, her Ehl-i Beyt mensubu gibi iffeti, takvası ve özellikle ilmiyle meşhurdur. Doğacağını bizzat İmam Ca'fer (a.s.) müjdelemiştir.
Küçük yaşta babasını kaybettiğinden ağabeyi İmam Rıza'nın (a.s.) himayesinde yetişmiştir.
İmam Rıza (a.s.) Horasan'a mecburi bir yolculuk yapmış, ağabeyinin hasretine dayanamayan Hz. Mâsume de O'nun peşinden gitmiştir.
Ne hazin bir tecellidir ki; O da diğer Ehl-i Beyt mensuplarının çektiğine benzer çilelere mâruz kalmış ve Horasan'a yolculuğu esnasında kervanı Ehl-i Beyt'e düşmanlıklarıyla bilinen Save halkı tarafından hücuma uğramış; bu saldırıda Hz. Mâsume'nin kardeşleri ve yeğenleri şehit olmuşlardır.
Hz. Mâsume onların parçalanmış bedenlerini görünce çok üzülüp hastalanmış ve Horasan'a vardıktan kısa bir süre sonra da ebedi âleme rıhlet etmiştir.
En önemli İslam kaynaklarından istifade ederek kaleme aldığımız eserimizin; Yüce Peygamberimiz tarafından 'Nuh'un gemisi' olarak tarif edilen Ehl-i Beyt'in kıymetinin anlaşılmasında bir vesile olmasını Cenab-ı Vacibü'l-Vücud Hazretlerinden niyaz ediyorum.
Eserimizin siz kıymetli okuyucularımıza ulaşmasında emeği geçen başta muhterem eşim olmak üzere, herkese teşekkür ediyorum... Prof. Dr. Haydar Baş Akçaabat / Ocak-2018
İki cihan güneşi, Fahr-i Kâinat Efendimiz Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) ve O'nun pâk Ehl-i Beyt'ine sayısız salât ve selam olsun...
Cenab-ı Hakk'a ne kadar hamd etsek azdır. Lütfetti; O'nun, kulları arasından sevip seçtiği, Kur'an'da pek çok âyetle övdüğü, Habibi Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) vâris kıldığı Ehl-i Beyt'inin iki kıymetli mensubu hakkında daha eser vücuda getirmek nasip oldu.
Başta yüce Peygamberimiz hakkında kaleme aldığımız 'Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v.)' olmak üzere, 'İmam Ali (a.s.)', 'Hz. Fâtıma (a.s.)', 'İmam Hasan (a.s.)', 'İmam Hüseyin (a.s.)', 'İmam Zeynelâbidin (a.s.)', 'İmam Muhammed Bâkır (a.s.)', 'İmam Ca'fer es-Sâdık (a.s.)', 'İmam Mûsâ Kâzım (a.s.)', 'İmam Rıza (a.s.)', 'İmam Muhammed Takî (a.s.)', 'İmam Hâdi (a.s.)', 'İmam Hasan el-Askerî ve İmam Mehdî (a.s.)' eserlerimizle oluşan Ehl-i Beyt Külliyatı'na bir eser daha ekliyoruz: 'Hz. Zeyneb ve Hz. Mâsume (a.s.).'
Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'in iman ve aşk ocağında yetişen bu iki İslam kadınının hayatını incelerken bir kez daha gördük ki; Allah'ın tertemiz kıldığı, mü'minlere örnek olarak gösterdiği ve onlara rehber olarak tayin ettiği Ehl-i Beyt'in her bir ferdi çok üstün özelliklerle tezyin edilmiştir.
Hz. Zeyneb Annemiz; Allah'ın Arslanı İmam Ali ve İslam kadınlarının hanımefendisi Hz. Fâtıma'nın kızları, Allah'ın Sevgilisi'nin torunudur.
O doğduğunda Resûlullah (s.a.v.) kundaktaki Hz. Zeyneb'i kucağına alıp öptükten sonra şöyle buyurmuştu: "Hazırda ve gaybda olan ümmetime tavsiye ediyorum ki, bu kızı koruyup saygı göstersinler. Hakikaten bu kız, Hatice Kübra gibidir."
Hz. Zeyneb dünyaya geldiğinde Resûlullah (s.a.a.) seferdeydi. Hz. Fâtıma, Hz. Ali'ye, dünyaya yeni gelen kızları için bir isim seçmesini önerince, Hz. Ali, "Ben bu konuda Resûlullah'tan öne geçmem" buyurdu.
Resûlullah (s.a.v.) seferden dönüp de durum kendisine iletildiğinde, "Fâtıma'nın çocukları Benim çocuklarımdır. Ama onların isimlerini ancak Allah-u Teâlâ tayin eder" dedi.
Bu sırada Cebrail (a.s.) inerek Hak Teâlâ'nın selamını Resûlullah'a ve Ehl-i Beyt'ine iletti ve şöyle dedi: "Hak Teâlâ, 'Bu kıza Zeyneb ismini verin; zira bu ismi Levh-i Mahfuz'da yazmışız' buyurmaktadır."
Mübarek ismi bizzat Cenab-ı Hak tarafından belirlenen bu eşsiz kadın; Kerbela'da, canından çok sevdiği ağabeyi İmam Hüseyin'in vahşice şehit oluşuna şahit olmak gibi büyük bir imtihanı yaşamış; gerek o esnada, gerek sonraki hadiselerde ortaya koyduğu imanıyla, kendisinden sonraki tüm zamanlara örnek olmuştur.
Eserimizin ikinci kısmında ele aldığımız Hz. Mâsume (a.s.) ise, İmam Mûsâ Kâzım'ın (a.s.) mübarek kızıdır ve unvanı 'İkinci Fâtıma'dır.
Hz. Mâsume, her Ehl-i Beyt mensubu gibi iffeti, takvası ve özellikle ilmiyle meşhurdur. Doğacağını bizzat İmam Ca'fer (a.s.) müjdelemiştir.
Küçük yaşta babasını kaybettiğinden ağabeyi İmam Rıza'nın (a.s.) himayesinde yetişmiştir.
İmam Rıza (a.s.) Horasan'a mecburi bir yolculuk yapmış, ağabeyinin hasretine dayanamayan Hz. Mâsume de O'nun peşinden gitmiştir.
Ne hazin bir tecellidir ki; O da diğer Ehl-i Beyt mensuplarının çektiğine benzer çilelere mâruz kalmış ve Horasan'a yolculuğu esnasında kervanı Ehl-i Beyt'e düşmanlıklarıyla bilinen Save halkı tarafından hücuma uğramış; bu saldırıda Hz. Mâsume'nin kardeşleri ve yeğenleri şehit olmuşlardır.
Hz. Mâsume onların parçalanmış bedenlerini görünce çok üzülüp hastalanmış ve Horasan'a vardıktan kısa bir süre sonra da ebedi âleme rıhlet etmiştir.
En önemli İslam kaynaklarından istifade ederek kaleme aldığımız eserimizin; Yüce Peygamberimiz tarafından 'Nuh'un gemisi' olarak tarif edilen Ehl-i Beyt'in kıymetinin anlaşılmasında bir vesile olmasını Cenab-ı Vacibü'l-Vücud Hazretlerinden niyaz ediyorum.
Eserimizin siz kıymetli okuyucularımıza ulaşmasında emeği geçen başta muhterem eşim olmak üzere, herkese teşekkür ediyorum... Prof. Dr. Haydar Baş Akçaabat / Ocak-2018
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.