Türkiye Cumhuriyeti'n de birilerinin batının isteği ve bizzat desteğiyle oynadığı oyunlarla, attıkları iftiralarla "ya Atatürkçüsün ya da Müslümansın" fitnesini yeşerttiler. Halbuki Çanakkale'de, İstiklal Savaşı'nda bağımsızlık uğruna imkansız zaferler kazanıp ülkemizin işgalden kurtulmasına vesile olacak kahramanlığı ortaya koyan, milletin imanını ortaya koymasına vesile olan eşsiz lider Mustafa Kemal Atatürk'tür. O Peygamberine ve dinine sımsıkı bağlı, mübarek bir soydan gelen ve dindar bir annenin oğludur. Ve Atatürk'ün her konuda örnek aldığı Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa hakkında sayısız övgüsü vardır.
"Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler." (Atatürk, Nedim Senbai, A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Yay. s. 102, 1979).
M. Şemseddin Günaltay bir hatıratında şöyle demiştir: "Atatürk masanın üzerinde serili haritaya dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip parmağını bir noktaya dikti. Bu, kendi elleriyle çizdikleri bir askeri harita idi ve Hz. Muhammed'in büyük Bedir Cengi'ni adım adım gösteriyordu. Hz. Muhammed'e ve O'nun peygamberliğine kadar, büyük askeri dehasına hayran olan eşsiz Sakarya galibi, Bedir Galibi'ni göklere çıkarırken, 'O'nun hak Peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar' diye heyecanlandı. Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların kârı değildir, O'nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır." (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.28).
"Büyük bir inkılap yaratan Hazreti Muhammed'e karşı beslenilen sevgi, ancak O'nun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir." (Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, s. 4).
Atatürk, 1926 yılında Hazreti Muhammed'in adının unutulmayacağını vurgulayan konuşmasında: "O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinden bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir fakat sonsuza kadar O, ölümsüzdür" ifadelerini kullanmıştır.
Atatürk 1 Kasım 1924'te yaptığı konuşmada, Hz. Muhammed'i şöyle anlatmıştır: "Son peygamber olan Muhammed Mustafa, 1394 sene evvel Rumi nisan içinde rebiülevvel ayının on ikinci pazartesi gecesi sabaha doğru tan yeri ağarırken doğdu. Hazreti Muhammed eyyam-ı sabavet (çocukluk günleri) ve şebabeti (gençliği) geçirdi. Fakat henüz peygamber olmadı. Yüzü nuranî (ışıklı, saygı uyandıran) sözü ruhanî, reşit, rüiyette bibedel (görünüşte emsalsiz), sözüne sadık ve halim, mürüvvetçe (iyilikseverlikte) saire faik (başkalarına üstün) olan Muhammed Mustafa, evvela bu evsaf-ı mahsusa (özel nitelik) ve mütemayizesiyle (sivrilmesiyle...) kabilesi içinde Muhammed'ül-Emîn (güvenilir Muhammed) oldu.
Muhammed Mustafa, peygamber olmadan evvel kavminin muhabbetine, hürmetine, itimadına mazhar oldu. Ondan sonra ancak 40 yaşında nübüvvet ve 43 yaşında risalet (peygamberlik) geldi. Fahr-i âlem Efendimiz namütanahî (sonsuzca) tehlikeler içinde, bipayan (tükenmez) mihnetler ve meşakkatler karşısında 20 sene çalıştı ve din-i İslam'ı tesise ait vazife-i peygamberisini ifaya muvaffak olduktan sonra vasıl-ı ala-yı illiyyin (cennetin en yüce yerine erişen) oldu."
Atatürk'ün dinine sımsıkı bağlı olduğu ve Müslüman Türk milletini esaret altında yaşamaktan kurtardığı bu kadar bariz ortada iken ve onun Peygamber'ine bu derece hayranlığı varken ona dinsiz iftirası atmak onu şüphesiz daha çok yüceltiyor.
Güneşin balçıkla sıvanmayacağını herkes bilir. Bazıları çatlasa da patlasa da dindar Atatürk'ü, gerçek Atatürk'ü Müslüman Türk milleti öğrenecektir. Buna engel olamayacaklar. Bu milletin mayasında iki Mustafa vardır. Biri Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa, diğeri ise O'nun ismini hakkıyla, şerefiyle, namusuyla taşıyan Mustafa Kemal Atatürk'tür. Biri İslam dinini müjdeleyen, Allah'ın sevgilisi olan son peygamberdir. Diğeri ise Müslüman Türk milletini esaret altında kalmaktan kurtaran, dinine sımsıkı bağlı, Ehl-i Beyt'in soyundan gelen Atatürk'tür. Hz. Peygamber'e inanmak imanın şartıdır. Vatan sevgisi de imandan gelir. Atatürk de Türkiye'dir, vatandır. Onu sevmek de milli şuurumuzun gereğidir.
"Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler." (Atatürk, Nedim Senbai, A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Yay. s. 102, 1979).
M. Şemseddin Günaltay bir hatıratında şöyle demiştir: "Atatürk masanın üzerinde serili haritaya dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip parmağını bir noktaya dikti. Bu, kendi elleriyle çizdikleri bir askeri harita idi ve Hz. Muhammed'in büyük Bedir Cengi'ni adım adım gösteriyordu. Hz. Muhammed'e ve O'nun peygamberliğine kadar, büyük askeri dehasına hayran olan eşsiz Sakarya galibi, Bedir Galibi'ni göklere çıkarırken, 'O'nun hak Peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar' diye heyecanlandı. Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların kârı değildir, O'nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır." (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.28).
"Büyük bir inkılap yaratan Hazreti Muhammed'e karşı beslenilen sevgi, ancak O'nun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir." (Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, s. 4).
Atatürk, 1926 yılında Hazreti Muhammed'in adının unutulmayacağını vurgulayan konuşmasında: "O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinden bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir fakat sonsuza kadar O, ölümsüzdür" ifadelerini kullanmıştır.
Atatürk 1 Kasım 1924'te yaptığı konuşmada, Hz. Muhammed'i şöyle anlatmıştır: "Son peygamber olan Muhammed Mustafa, 1394 sene evvel Rumi nisan içinde rebiülevvel ayının on ikinci pazartesi gecesi sabaha doğru tan yeri ağarırken doğdu. Hazreti Muhammed eyyam-ı sabavet (çocukluk günleri) ve şebabeti (gençliği) geçirdi. Fakat henüz peygamber olmadı. Yüzü nuranî (ışıklı, saygı uyandıran) sözü ruhanî, reşit, rüiyette bibedel (görünüşte emsalsiz), sözüne sadık ve halim, mürüvvetçe (iyilikseverlikte) saire faik (başkalarına üstün) olan Muhammed Mustafa, evvela bu evsaf-ı mahsusa (özel nitelik) ve mütemayizesiyle (sivrilmesiyle...) kabilesi içinde Muhammed'ül-Emîn (güvenilir Muhammed) oldu.
Muhammed Mustafa, peygamber olmadan evvel kavminin muhabbetine, hürmetine, itimadına mazhar oldu. Ondan sonra ancak 40 yaşında nübüvvet ve 43 yaşında risalet (peygamberlik) geldi. Fahr-i âlem Efendimiz namütanahî (sonsuzca) tehlikeler içinde, bipayan (tükenmez) mihnetler ve meşakkatler karşısında 20 sene çalıştı ve din-i İslam'ı tesise ait vazife-i peygamberisini ifaya muvaffak olduktan sonra vasıl-ı ala-yı illiyyin (cennetin en yüce yerine erişen) oldu."
Atatürk'ün dinine sımsıkı bağlı olduğu ve Müslüman Türk milletini esaret altında yaşamaktan kurtardığı bu kadar bariz ortada iken ve onun Peygamber'ine bu derece hayranlığı varken ona dinsiz iftirası atmak onu şüphesiz daha çok yüceltiyor.
Güneşin balçıkla sıvanmayacağını herkes bilir. Bazıları çatlasa da patlasa da dindar Atatürk'ü, gerçek Atatürk'ü Müslüman Türk milleti öğrenecektir. Buna engel olamayacaklar. Bu milletin mayasında iki Mustafa vardır. Biri Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa, diğeri ise O'nun ismini hakkıyla, şerefiyle, namusuyla taşıyan Mustafa Kemal Atatürk'tür. Biri İslam dinini müjdeleyen, Allah'ın sevgilisi olan son peygamberdir. Diğeri ise Müslüman Türk milletini esaret altında kalmaktan kurtaran, dinine sımsıkı bağlı, Ehl-i Beyt'in soyundan gelen Atatürk'tür. Hz. Peygamber'e inanmak imanın şartıdır. Vatan sevgisi de imandan gelir. Atatürk de Türkiye'dir, vatandır. Onu sevmek de milli şuurumuzun gereğidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Furkan Talay / diğer yazıları
- Atatürk’ün en büyük düşmanını açıklıyorum / 22.12.2020
- Haydar Baş’ın gizli mirası / 18.12.2020
- Hüseyin Baş’a destek değil yaren olacağız / 02.05.2020
- ‘İdeal delikanlı modeli Mustafa Kemal’ / 21.01.2019
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-II / 04.07.2018
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-I / 03.07.2018
- Atatürk camileri yıktı mı? / 29.06.2018
- Atatürk'ün partisi / 27.05.2018
- Atatürk Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli / 11.05.2018
- Atatürk'süz Çanakkale kutlaması olmaz / 21.03.2018
- Haydar Baş’ın gizli mirası / 18.12.2020
- Hüseyin Baş’a destek değil yaren olacağız / 02.05.2020
- ‘İdeal delikanlı modeli Mustafa Kemal’ / 21.01.2019
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-II / 04.07.2018
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-I / 03.07.2018
- Atatürk camileri yıktı mı? / 29.06.2018
- Atatürk'ün partisi / 27.05.2018
- Atatürk Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli / 11.05.2018
- Atatürk'süz Çanakkale kutlaması olmaz / 21.03.2018