Hz. Fatıma’nın Hz. Ali’ye vasiyeti ve vefatı
Kendisine cenaze namazı kılmalarına izin verilmemesini vasiyet etmesi
13.02.2023 20:50:00





Kendisine cenaze namazı kılmalarına izin verilmemesini vasiyet etmesi
"Emirü'l-mü'minin Ali hakkında Allah'ın ve Peygamberin ahdini bozan, hakkımdan dolayı Bana zulmeden, mirasımı gasp eden, Babamın Bana yazdığı Fedek'in malikiyet senedini yakan ve tanıklarımı yalanlayan kimseler Bana namaz kılmasınlar.
Allah'a and olsun ki, o tanıklar Cebrail, Mikail, Emirü'l-mü'minin Ali ve Ümmü Eymen'di.
Bize yardım edilmesi gerektiğinde onlar (ashap) evlerine çekildiler. Oysa Emirü'l-mü'minin Ali, Beni, Hasan ve Hüseyin'le birlikte gece ve gündüz onların (Muhacir ve Ensar'ın) evlerine götürüyordu.
Allah'ı, Peygamberi onlara hatırlatıyordum; 'Biz, Ehl-i Beyt'e zulmetmeyin, Allah'ın, bize verdiği hakkı gasp etmeyin' diyordum.
Gerçi; 'Size yardım edeceğiz' diye olumlu cevap veriyorlardı ama gündüz olunca bize yardım etmekten vazgeçiyorlardı. Nihayet bizim eve saldırdılar, kapımızın önüne yığınla odun topladılar, o odunları yakarak bizi yakmak İstediler. Böyle bir ümmet mi Bana namaz kılacak!"
Bu konuda Sünni ve Ehl-i Beyt alimleri arasında ihtilaf vardır.
Sünni kaynaklar Hz. Fâtımâ'nın miras meselesi ve diğer konular sebebiyle Ebu Bekir ve Ömer'e bir kırgınlığının olmadığını, hakkını helal ederek bu dünyadan ayrılmış olduğunu yazmaktadırlar.
Ancak, Hz. Fâtımâ hakkını helal etmemiş ve namazını kılmalarını istememiştir. Bu sebeple Hz. Fâtımâ'nın namazını Hz. Ali yalnız başına kılmıştır.
Hz. Ali'ye vasiyeti
"Ya Ali! Ben öldüğümde Sen, Bana cenaze guslü ver, kefenleme işlerimi Sen üstlen, (cenaze) namazımı Sen kıl. Beni kabrime koyarak defnet, kabrimin üzerindeki toprağı dümdüz et, yüzüme taraf başucumda otur.
Çok Kur'an ve dua oku. Çünkü bu anlar, ölünün dirilerle üns etmeye (birlikte olmaya) muhtaç olduğu anlardır. Ben Seni Allah'a ısmarlıyor, evlatlarım hakkında güzel davranmayı ise Sana tavsiye ediyorum."
Yazılan Vasiyetname:
Hz. Fâtımâ (a.s.) vefat ettikten sonra Hz. Ali (a.s.) camiden gelerek, O'nun yüzündeki örtüyü açınca başucunda bir mektup gördü; o mektupta (vasiyetnamede) şöyle yazılmıştı:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla…
Bu, Resulüllah'ın kızı Fâtımâ'nın vasiyetnamesidir. O (Fâtımâ), Allah'tan başka bir ilahın olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna, cennet ve cehennemin hak olduğuna, kıyamet gününün geleceğine ve onun gelmesinde bir şüphe olmadığına ve Allah'ın kabirdekileri dirilteceğine tanıklık ediyor.
Ya Ali! Ben Muhammed'in kızı Fâtımâ'yım, dünya ve ahirette Seninle olmam için Allah Beni Seninle evlendirdi.
Sen, başkalarından Bana daha yakınsın. Geceleyin cenazemi yıka, secde uzuvlarıma hanut koy ve Beni kefenle. Geceleyin (cenaze) namazımı kıl ve hemen defnet, kimseye de haber verme. Seni, Allah'a ısmarlıyorum; kıyamet gününe dek evlatlarımı selamlıyorum."
Hz. Fatıma'nın vefatı
Allah Resulü'nün vefatından sonra Hz. Fâtımâ oldukça sıkıntılı günler geçirdi. Çoğu zaman Resulüllah'ın kabrini ziyaret ederek, hüngür hüngür ağlardı.
Öyle ki, Hz. Ali, Baki Kabristanı'na Fâtımâ için Beytü'l Ahzan (Hüzünler Evi) olarak anılan çardağı yapmak zorunda kalmıştı.
Hz. Fâtımâ her gün erkenden yanına Hasan ve Hüseyin'i de alarak oraya gider, akşama kadar kabirlerin arasında dolaşarak ağlardı.
Akşam olunca İmam Ali gider ve onları eve getirdi. Hz. Fâtımâ hastalanıncaya kadar bu böyle sürdü.
Hz. Fâtımâ bir yandan Allah Resulü'nden ayrılmanın ıstırabı, diğer yandan yaşadığı sıkıntı ve eziyetler sebebiyle yatağa düştü. Hicret'in on birinci yılında, cemaziyülevvel ayının 13'ünde veya cemaziyülahir ayının 3'ünde Allah Resulü'nün vefatından 75 veya 95 gün sonra dünyadan göçtü.
Hz. Ali O'nu defnederken şunları söylemiştir:
"Ey Allah'ın Resulü! Benden ve yakınına inecek, Sana yetişmekte acele eden Kızından Sana selam olsun. Ey Allah'ın Resulü!
Seçkin Kızın için sabrım azaldı. O'nun için tahammülüm kalmadı. Ancak Senden ayrılığın büyüklüğü ve musibetinin ağırlığının tesellisi, bu üzücü olay için Bana sabır kaynağıdır.
'Biz Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz.' Emanet iade edildi, rehin geri alındı.
Allah, Senin ikamet ettiğin yurdu, Benim için seçinceye kadar hüznüm sonsuz, gecem uykusuzdur.
Kızın Sana, ümmetinin zulme yardımcı olduğunu haber verecek. O'na sor ve durumu O'ndan öğren.
Üstelik bu, çok zaman geçmeden, Senin anılman daha sona ermeden meydana geldi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
"Emirü'l-mü'minin Ali hakkında Allah'ın ve Peygamberin ahdini bozan, hakkımdan dolayı Bana zulmeden, mirasımı gasp eden, Babamın Bana yazdığı Fedek'in malikiyet senedini yakan ve tanıklarımı yalanlayan kimseler Bana namaz kılmasınlar.
Allah'a and olsun ki, o tanıklar Cebrail, Mikail, Emirü'l-mü'minin Ali ve Ümmü Eymen'di.
Bize yardım edilmesi gerektiğinde onlar (ashap) evlerine çekildiler. Oysa Emirü'l-mü'minin Ali, Beni, Hasan ve Hüseyin'le birlikte gece ve gündüz onların (Muhacir ve Ensar'ın) evlerine götürüyordu.
Allah'ı, Peygamberi onlara hatırlatıyordum; 'Biz, Ehl-i Beyt'e zulmetmeyin, Allah'ın, bize verdiği hakkı gasp etmeyin' diyordum.
Gerçi; 'Size yardım edeceğiz' diye olumlu cevap veriyorlardı ama gündüz olunca bize yardım etmekten vazgeçiyorlardı. Nihayet bizim eve saldırdılar, kapımızın önüne yığınla odun topladılar, o odunları yakarak bizi yakmak İstediler. Böyle bir ümmet mi Bana namaz kılacak!"
Bu konuda Sünni ve Ehl-i Beyt alimleri arasında ihtilaf vardır.
Sünni kaynaklar Hz. Fâtımâ'nın miras meselesi ve diğer konular sebebiyle Ebu Bekir ve Ömer'e bir kırgınlığının olmadığını, hakkını helal ederek bu dünyadan ayrılmış olduğunu yazmaktadırlar.
Ancak, Hz. Fâtımâ hakkını helal etmemiş ve namazını kılmalarını istememiştir. Bu sebeple Hz. Fâtımâ'nın namazını Hz. Ali yalnız başına kılmıştır.
Hz. Ali'ye vasiyeti
"Ya Ali! Ben öldüğümde Sen, Bana cenaze guslü ver, kefenleme işlerimi Sen üstlen, (cenaze) namazımı Sen kıl. Beni kabrime koyarak defnet, kabrimin üzerindeki toprağı dümdüz et, yüzüme taraf başucumda otur.
Çok Kur'an ve dua oku. Çünkü bu anlar, ölünün dirilerle üns etmeye (birlikte olmaya) muhtaç olduğu anlardır. Ben Seni Allah'a ısmarlıyor, evlatlarım hakkında güzel davranmayı ise Sana tavsiye ediyorum."
Yazılan Vasiyetname:
Hz. Fâtımâ (a.s.) vefat ettikten sonra Hz. Ali (a.s.) camiden gelerek, O'nun yüzündeki örtüyü açınca başucunda bir mektup gördü; o mektupta (vasiyetnamede) şöyle yazılmıştı:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla…
Bu, Resulüllah'ın kızı Fâtımâ'nın vasiyetnamesidir. O (Fâtımâ), Allah'tan başka bir ilahın olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna, cennet ve cehennemin hak olduğuna, kıyamet gününün geleceğine ve onun gelmesinde bir şüphe olmadığına ve Allah'ın kabirdekileri dirilteceğine tanıklık ediyor.
Ya Ali! Ben Muhammed'in kızı Fâtımâ'yım, dünya ve ahirette Seninle olmam için Allah Beni Seninle evlendirdi.
Sen, başkalarından Bana daha yakınsın. Geceleyin cenazemi yıka, secde uzuvlarıma hanut koy ve Beni kefenle. Geceleyin (cenaze) namazımı kıl ve hemen defnet, kimseye de haber verme. Seni, Allah'a ısmarlıyorum; kıyamet gününe dek evlatlarımı selamlıyorum."
Hz. Fatıma'nın vefatı
Allah Resulü'nün vefatından sonra Hz. Fâtımâ oldukça sıkıntılı günler geçirdi. Çoğu zaman Resulüllah'ın kabrini ziyaret ederek, hüngür hüngür ağlardı.
Öyle ki, Hz. Ali, Baki Kabristanı'na Fâtımâ için Beytü'l Ahzan (Hüzünler Evi) olarak anılan çardağı yapmak zorunda kalmıştı.
Hz. Fâtımâ her gün erkenden yanına Hasan ve Hüseyin'i de alarak oraya gider, akşama kadar kabirlerin arasında dolaşarak ağlardı.
Akşam olunca İmam Ali gider ve onları eve getirdi. Hz. Fâtımâ hastalanıncaya kadar bu böyle sürdü.
Hz. Fâtımâ bir yandan Allah Resulü'nden ayrılmanın ıstırabı, diğer yandan yaşadığı sıkıntı ve eziyetler sebebiyle yatağa düştü. Hicret'in on birinci yılında, cemaziyülevvel ayının 13'ünde veya cemaziyülahir ayının 3'ünde Allah Resulü'nün vefatından 75 veya 95 gün sonra dünyadan göçtü.
Hz. Ali O'nu defnederken şunları söylemiştir:
"Ey Allah'ın Resulü! Benden ve yakınına inecek, Sana yetişmekte acele eden Kızından Sana selam olsun. Ey Allah'ın Resulü!
Seçkin Kızın için sabrım azaldı. O'nun için tahammülüm kalmadı. Ancak Senden ayrılığın büyüklüğü ve musibetinin ağırlığının tesellisi, bu üzücü olay için Bana sabır kaynağıdır.
'Biz Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz.' Emanet iade edildi, rehin geri alındı.
Allah, Senin ikamet ettiğin yurdu, Benim için seçinceye kadar hüznüm sonsuz, gecem uykusuzdur.
Kızın Sana, ümmetinin zulme yardımcı olduğunu haber verecek. O'na sor ve durumu O'ndan öğren.
Üstelik bu, çok zaman geçmeden, Senin anılman daha sona ermeden meydana geldi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.