Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Hz. Fâtıma eserinde, Hz. Ali'nin hilafet konusundaki sabrının hikmetlerini şöyle anlatıyor:
"Hz. Ali (a.s.)'ın hilafet kendi hakkı olduğu halde neden sabrettiğiyle ilgili olarak şu hadis meşhurdur: Sünni El-Cezerî'nin eserinden;
İmam Ali (a.s.) buyurdu ki: "Resûlullah (s.a.v.) Bana hitaben buyurdu ki: Sen Kâbe'nin menzilindesin, Sana gelirler, Sen gitmezsin. Şayet bu toplum Sana gelip hilafeti teslim ederse kabul et, vermezler ise bırak yanlarına gitme ta ki onlar Sana gelsin." (Usdü'l-Gabe fi Ma'rifet el-Sahabe, el-Cezerî, s. 112).
Neden sabrettiği ile ilgili görüşlerini O'nun Şıkşıkiye Hutbesi'nden verelim: "Allah'a and olsun ki, falan kimse hilafete göre yerimin, değirmen taşının mili gibi olduğunu bildiği halde hilafeti bir gömlek gibi giyindi. Oysa sel Benden akar ve hiçbir kuş benim uçtuğum yerlere uçamazdı. Ben de hilafetle arama bir perde çektim, ondan yüz çevirdim. Başladım düşünmeye; kesilmiş elimle atağa mı geçeyim, yoksa kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim? Öyle bir karanlık ve körlük ki, bu büyüğü tamamıyla yıpratır, küçüğü tümüyle ihtiyarlatır, mü'min kimse de Rabbine ulaşıncaya dek bu karanlık körlükte zahmetten zahmete düşer.
Gördüm ki sabretmek akla daha yatkın, sabrettim. Ama gözümde diken vardı, boğazımda kemik. Mirasımın yağmalandığını görüyordum, tâ ki birincisi yolunu tamamlayıp, onu kendinden sonraki falana verdi, gitti. (Hz. Ali (a.s.) daha sonra A'şa'nın şu beytini okudu: Câbir'in kardeşi Hayyan nezdinde yaşadığım hayat ile/Şimdiki hayatım arasında ne benzerlik var! Ben bugün sıcak havada bir lokma ekmek için uzun çölleri kat ediyorum. Câbir'in kardeşi Hayyan ile birlikte yaşadığım dönemlerde ise nimetler içinde yaşıyordum).
Ne kadar ilginç! Yaşarken halkın kendini bırakmasını isterdi. Ama ölümden sonra yerine öbürünün geçmesini sağladı. Bu iki kişi hilafeti aralarında paylaştılar. Hilafeti öyle sert ve kaba bir yere attı ki sertliği insanı derinden yaralar, oldukça kaba davranırdı. Hilafeti boyunca oldukça düştü, sürçtü. Habire sürçtükçe özür diledi, hilafet sahibi huysuz bir deveye binmişe benzerdi. Öyle bir deve ki yularını çekse burnu yırtılır, yaralanırdı, dizginlerini salsa nefsini yokluğa, helake atardı. Allah'ın bekâsına (varlığına) and olsun ki, insanlar onun zamanında ihtilafa düştü, huysuzlaştı, renkten renge büründü ve birbirini suçladı."
(devam edecek…)
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020