




Bir kimse veli kulların yolunu tutar, onların yardımıyla Hakk'a kavuşursa, ins, cin ve melek ona hizmetçi olur. Veli kullar, bir yandan kaybeder, bir yandan bulurlar; ta Hakk'a varıncaya kadar. Ta dünya sevgisinden doğan ateş sönünceye kadar… Bu hâller ki oldu, cümle varlık onların hizmetinde durur. Lütuf, sevgi bu yoldadır.
Hak yakınlığı kapısına girme izni verildiği zaman, o zatları afetler karşılar. O afetler nefislerini eritip bitirir. O afetler Celâl sıfatının tecellisidir. Bu tecelli sayesinde, hem nefis erir, hem de bir benlik duygusu varsa yok olup gider.
O afetlerin geliş şekilleri çeşitli olur. Bazen zahiri nimetler kısılır. Bazen zahirde giyilen libas cinsi yok olur. Bunlara tahammül edilince kalp her kirden temizlenir ve saf bir iç âlemi olarak kalır. Ülfet şarabı verilir ve fazilet taamı yedirilir. Keramet tacı ve minnet libası giydirilir. Ledünnî ilim ve hikmet bol bol gelir. Sonra şah, o verilen ledünnî ilimle hikmetlerin isimlerini bir bir öğretir. Hak Teâlâ gelmişte ve gelecekte verilen cümle nimetleri ayrı ayrı o kullara tanıtır.
Hak Teâlâ, bütün nimetleri birer isme bürür ve sevdiği kulların ıslahı için varlık âlemine çıkarır. Dolayısıyla onlar da hidayeti bulur, Hakk'ın sefiri, delili olurlar. Daha sonra o kulların kalbine Tekvin sıfatı tecellisi hakkını yerleştirir. Dillerine dua ettirir ve icabet husule getirir.
Bu zaman âhir zaman oldu. Nifak ve daimi bir kibir devri oldu. Herkes kendini beğenmekte. Her yerden küfür kokusu geliyor.
Kendini beğenme perdesine bürünmen, seni Hakk'ın gözünden düşürür. Küfürle kibir bu yolun zıddıdır. Her ikisi de Hakk'ın kutsî tecellisinden alıkoyar.
Bir kimse sana nifakın ne olduğunu sorarsa, ona, Peygamber (s.a.v) Efendimiz'in şu hadis-i şerifini oku: "Münafık, emanete karşı hıyanet eder. Konuşmalarına yalan katar. Verdiği sözde durmaz."
İman sahibini, Hak'tan alıkoyacak tek şey yoktur. Onun için ne libasın önemi, ne yemeğin değeri, ne de evliliğin kıymeti vardır. Ona göre sevinç ve muayyen bir hâlde karar da yoktur. O, manevi âlemdeki yerini görüp orada lakabını işitinceye kadar sükûn bulamaz ve rahat edemez. Onun rahat edebilmesi için ezeldeki hâlini görmesi, halvet hâlinde ismini işitmesi icap eder.
'AŞAĞIDAKİ VİDEOLAR İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR'
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.