Hükümetin AB ve Ortadoğu fiyaskosu

Şu iktidarı takip edip de kafası allak bullak olmayacak bir Allah kulu var mı acaba?

Bir konuda bir kaç saat içinde taban tabana zıt açıklamalar duymak artık sıradan bir durum haline geldi.

Bu sefer ki konumuz Avrupa Birliği.

Kahramanlarımız Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Avrupa Birliği (AB) Bakanı Volkan Bozkır.

* * *

Şimdi sizlere 23 Aralık gününden bir tablo aktaracağım.

Önce Bakan Bozkır konuşuyor ve "Avrupa Birliği Türkiye'yi üye yapmama gibi bir karar alırsa, Türkiye'nin umurunda olmaz" diyor.

Bozkır'ın AB Bakanı olduğunu hatırlatmak isterim.

Bu ifadeyi kullanan bir AB bakanının yapması gereken ilk şey istifa etmek değil midir!

Bakanın yapması gereken şey istifa hükümetin yapması gereken de AB Bakanlığı'nı feshetmektir!

Çünkü "AB bizi almaz ise umurumuzda olmaz" demek AB politikasının çöküşünün ve artık bu üyelikten umudun kesildiğinin itirafıdır.

Azınlıklara verilen haklardan, Kıbrıs meselesindeki tavizlere kadar aklınıza gelecek tüm alanlarda Brüksel'in talimatları doğrultusunda ulusal çıkarları tehlikeye atan adımlar atan ve hatta bir 29 Ekim günü, haçlı seferlerini başlatan Papa heykelinin altında AB anayasasına imza atan hükümetin geldiği bu nokta koskoca bir fiyasko değildir de nedir!

* * *

Gelelim Cumhurbaşkanı Erdoğan'a.

Erdoğan AB Bakanı'nın "AB Türkiye'yi almaz ise umurumuzda olmaz" diye efelendiği basın toplantısından birkaç saat sonra AB Konseyi Başkanlığı'na seçilen Donald Tusk'ı arayıp tebrik etti ve "Türkiye olarak AB'ye üyelik sürecinde ilerleme konusunda kararlıyız" dedi.

Sayın Erdoğan bu açıklamasından birkaç gün önce ise "Acaba AB ne der, acaba bizi alır mı almaz mı?' Bizim böyle bir derdimiz yok." demişti.

* * *

Şimdi biz kimin hangi sözüne inanalım?

Bir kaç saat içinde AB Bakanı ile Cumhurbaşkanından ve aynı şekilde Cumhurbaşkanından birkaç gün içinde gelen 180 derece zıt açıklamalardan hangisine inanacağız?

Şimdi siz söyleyin;

bu kadroyu takip edip de kafası allak bullak olmayacak kimse yoktur derken haksız mıyız!

 

Bir fiyasko itirafı da Ortadoğu'da

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun AB politikası gibi Ortadoğu politikası da çöktü.

Hem de ne çöküş!

Esad birkaç hafta içinde gidecek demelerinin üzerinden birkaç hafta değil, ay değil, yıl değil, yıllar geçti.

İsyancı gruplara destek, sınırda yapılanlar ve bu sayede akan yüz binlerce Müslüman kanı.

Gelinen noktada ise ABD bile Esad'ın devrilmesi imkânsız diyor.

Bizimkiler ise ortada kala kaldılar.

Şimdi el altından ilişkileri düzeltmeye çalışıyorlar. Hükümetin 2 numaralı ismi Bülent Arınç'ın açıklamalarına dikkat.

Suriye ile ilişkileri ıslak bir tülbendin kuruması kadar bir süre içinde düzeltmek istediklerini söyleyen Arınç şimdi de Sisi'nin Mısırı'na göz kırptı.

El Cezire TV'ye yaptığı açıklamada şunları söylüyor, "Türkiye hala seçilmiş bir insanın ve hükümetin darbe yoluyla görevden uzaklaştırılmasını prensip olarak kabul etmediğini söylüyor. Fakat fiili bir durum da var. Bu fiili durumu da bütün dünya adeta normal kabul ediyor. Yani bugün Sisi Amerika'yı da ziyaret edebiliyor, batı ülkelerini de ziyaret edebiliyor. Bu konuda bizim Mısır ile süratle ilişkilerimizi sağlıklı bir zeminde götürmemiz gerekir. Özetle şudur, Türkiye olarak bizim özellikle Mısır'la da, Körfez ülkeleriyle de, Kuveyt ile de, Ortadoğu'daki tüm ülkelerle iyi, dostane, anlayışa dayanan bir beraberliğe, dış politika bakımından ihtiyacımız var."

* * *

Uzun lafın kısası; Büyük Ortadoğu Projesi ve bu projedeki Eş Başkanlık hem Türkiye'yi hem de bölgeyi ateşe attı.

Artık uyanma vakti gelmedi mi?

Fiyaskolarla anılan bu iktidara sandıkta artık yeter demenin vakti değil mi!