Hicret genel olarak bir yerden bir başka yere göç etme olarak tanımlanır. Zaman zaman hepimiz keyfiyetten veya mecburiyetten kendi evimizi, toprağımızı, sevdiklerimizi, bırakıp hayatımıza başka bir yerde devam edebiliriz. Ayrılık çok zor; alıştığımız yeri, insanları bırakıp ardına bakmadan koyup gitme düşüncesi bile insanın ağzının tadını kaçırmaya yetiyor. Ten canda iken ayrılmak ve başka bir yere gitmek zor da olsa pek mümkün.
Esas zor olan hicret dünyada iken bizi dünyaya bağlayan geçici heveslerden ayrılmaktır. Yani bizi uhrevi dünyadan daha doğrusu ebedi olan manevi hazlardan alıkoyan nefsin heva ve heveslerini bırakmak bir yerden başka bire taşınmaktan daha zor. Bu bağlamda asıl hicret dünyada iken dünyayı ve dünyaya ait günahları tam anlamıyla bırakmak, asıl zor olan her türlü haramı işlemeye kudretin var iken terk etmek ve asıl zor olan dünyada yaşar iken dünyaya ait geçici hevesleri, günahları terk edip samimiyetle hemen ölecekmiş gibi ahrete yönelmek.
Bunu söylerken bütün işi gücü bırakıp dünyadan elimizi eteğimizi çekip "bir post-bir hırka" misali yaşayalım demiyorum. Asıl mesele dünya işlerini yaparken dahi Hakkın rızasını kazanmaya çalışmak. Bu anlamda değerli üstadım Sayın Haydar Baş Hocam bir sohbetlerinde şu ifadeyi dile getirmişlerdi. Hatırımda kaldığı kadar aktarmaya çalışacağım:
"Dünyada iken her ne işle uğraşırsanız uğraşın bu işi gönlünüze koymayın, o işe muhabbetle sevgi ile bağlanmayın, dünyanın geçiciliğini, çok kısa oluşunu unutmayın, helal yollardan dünyayı kazanın, para kazanın ama bunların hiçbirini gönlünüze koymayın. Paranın dünyalığın yeri ceptir; ahreti kazanma mücadelesinin, Hak ve Resul sevgisinin yeri ise gönüldür."
Nasıl olsa gün gelince ömrümüz bitecek, bize bu âlemde, dünyada ayrılan zaman son bulacak ve bizim için dünya saati bir daha asla ses vermeyecek. Hâl böyle iken bitecek, geçecek, bir an gibi kısa olan dünyayı ve ona ait zevk ve hevesleri gönlümüze alıp hayatımızın amacı haline getirmek neden? Çünkü nefis var, neden çünkü yaratıcı bizi yaratırken içimize dünya sevgisini ve sonsuzluk, ölümsüzlük duygusunu da koymuş. Bütün bunlara rağmen siz bana gelin, bana layık olun diyor. Esasen asıl mesele; Hz. Allah; "Ben sizi yaratırken tertemiz yarattım, size kendi ruhumdan üfledim. Siz dünyadaki günah kirlerinizden temizlenip benim sizi yarattığım gibi temizlenip öylece Bana gelin" diyor.
Bu nedenle hicret edelim efendim, hicret edelim azizim, hicret edelim. Bizi Rabbimizden ayıran günahlardan, bizi ebedi huzurdan, cennetten ayıran dünya heva ve heveslerinden, ardı arkası gelmeyen günahlardan hicret edelim.
Hicret edelim secdenin huzuruna, hicret edelim orucun bereketine, hicret edelim zikrin feyzine, hicret edelim kul hakkı yememenin, dosdoğru olmanın azim ve kararlılığına, hicret edelim dosta yane yane yürümenin aşk adımlarına ve hicret edelim sevgiliğe kavuşmanın, ona sımsıkı sarılmanın mutluluğuna.
Şairin dediği gibi; "Veda edip masivaya, yalvarıp yüce Mevla'ya ve şefaati Mustafa'ya Hicret edelim."
Esas zor olan hicret dünyada iken bizi dünyaya bağlayan geçici heveslerden ayrılmaktır. Yani bizi uhrevi dünyadan daha doğrusu ebedi olan manevi hazlardan alıkoyan nefsin heva ve heveslerini bırakmak bir yerden başka bire taşınmaktan daha zor. Bu bağlamda asıl hicret dünyada iken dünyayı ve dünyaya ait günahları tam anlamıyla bırakmak, asıl zor olan her türlü haramı işlemeye kudretin var iken terk etmek ve asıl zor olan dünyada yaşar iken dünyaya ait geçici hevesleri, günahları terk edip samimiyetle hemen ölecekmiş gibi ahrete yönelmek.
Bunu söylerken bütün işi gücü bırakıp dünyadan elimizi eteğimizi çekip "bir post-bir hırka" misali yaşayalım demiyorum. Asıl mesele dünya işlerini yaparken dahi Hakkın rızasını kazanmaya çalışmak. Bu anlamda değerli üstadım Sayın Haydar Baş Hocam bir sohbetlerinde şu ifadeyi dile getirmişlerdi. Hatırımda kaldığı kadar aktarmaya çalışacağım:
"Dünyada iken her ne işle uğraşırsanız uğraşın bu işi gönlünüze koymayın, o işe muhabbetle sevgi ile bağlanmayın, dünyanın geçiciliğini, çok kısa oluşunu unutmayın, helal yollardan dünyayı kazanın, para kazanın ama bunların hiçbirini gönlünüze koymayın. Paranın dünyalığın yeri ceptir; ahreti kazanma mücadelesinin, Hak ve Resul sevgisinin yeri ise gönüldür."
Nasıl olsa gün gelince ömrümüz bitecek, bize bu âlemde, dünyada ayrılan zaman son bulacak ve bizim için dünya saati bir daha asla ses vermeyecek. Hâl böyle iken bitecek, geçecek, bir an gibi kısa olan dünyayı ve ona ait zevk ve hevesleri gönlümüze alıp hayatımızın amacı haline getirmek neden? Çünkü nefis var, neden çünkü yaratıcı bizi yaratırken içimize dünya sevgisini ve sonsuzluk, ölümsüzlük duygusunu da koymuş. Bütün bunlara rağmen siz bana gelin, bana layık olun diyor. Esasen asıl mesele; Hz. Allah; "Ben sizi yaratırken tertemiz yarattım, size kendi ruhumdan üfledim. Siz dünyadaki günah kirlerinizden temizlenip benim sizi yarattığım gibi temizlenip öylece Bana gelin" diyor.
Bu nedenle hicret edelim efendim, hicret edelim azizim, hicret edelim. Bizi Rabbimizden ayıran günahlardan, bizi ebedi huzurdan, cennetten ayıran dünya heva ve heveslerinden, ardı arkası gelmeyen günahlardan hicret edelim.
Hicret edelim secdenin huzuruna, hicret edelim orucun bereketine, hicret edelim zikrin feyzine, hicret edelim kul hakkı yememenin, dosdoğru olmanın azim ve kararlılığına, hicret edelim dosta yane yane yürümenin aşk adımlarına ve hicret edelim sevgiliğe kavuşmanın, ona sımsıkı sarılmanın mutluluğuna.
Şairin dediği gibi; "Veda edip masivaya, yalvarıp yüce Mevla'ya ve şefaati Mustafa'ya Hicret edelim."
Ahmet Benlioğlu / diğer yazıları