Her konudaki iddia mutlaka ispatla değer kazanır. İspat edilmeyen hiçbir sözün değeri yoktur. Bir şey iddia eden, iddiasını mutlaka ispat etmelidir. İddiasını İspat etmeyen bir yerde de yalancı konumuna düşmektedir.
Kendini Müslüman kabul eden hemen herkes imanının gereği olan şeyleri daha çok söz yani iddia olarak savunur. Çoğu zaman da savunduklarıyla avunur?
Sıra eyleme gelince iddiada kalan sözlerin yerinde çoğu zaman yeller eser. Bunun hiçbir değeri olmadığı gibi manevi cezayı da gerektirir.
Yüce Allah, sadece sözde kalıp eyleme dönüşmeyen iddia sahiplerini şu şekilde uyarmıştır: "Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir gazaba sebep olur." (Saf Suresi 2?3 Ayet)
Bu Ayet kapsamında söz ve davranışlarımızı gözden geçirdiğimizde başarılı olanların pek az olduğunu göreceksiniz. Hâlbuki Yüce Allah kulundan sözden çok eylem istemektedir. Kulluk şuuruna ermek de budur; iman edecek, sonra da gereğini yerine getireceksiniz.
Asr Suresinde verilmek istenen mesajda bu gerçek çok açık bir vaziyete biz kullara buyrulmuştur: "Asra yemin olsun ki, İnsan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır." (Asr Suresi 1?3 Ayetler)
Yüce Allah, insanların zararda olduğuna yemine ederek, zarardan kurtulmanın yolunu adım adım izah etmektedir. Öncelikle iman edecek. Sonra imanın gereği olan güzel işleri yerine getirecek. Sonra da Hakkı ve sabrı başkalarına tavsiye edecektir. Dikkat edersek imandan hemen sonra imanın gereği olan salih amel istenmektedir. Yani önce iddia, sonra da ispatın gerekli olduğu emir ferman buyurulmaktadır.
Zariyat suresi 56 Ayet?i Kerimede de Yüce Allah "Ben, cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım" buyurmakla, hayatın yegâne gayesinin kendisine kulluk olduğunu bildirmiştir. Kulluk müşahhas anlamda ibadet hayatıyla yaşanır. İbadet kulluk iddiasının şahididir. Nasıl ki hâkim, iddia makamından şahit isterse; kulluk iddiasında bulunan kişiden de iddiasının ispatı için şahit istenir, yani ibadet istenir." Aslında bu buyruk; "dünyaya imtihan için gönderildiğimizin de teyididir." (Prof. Dr. Haydar Baş / Makalat)
Bu bilgiler ışığında diyebiliriz ki; insan inanmak gibi bir işe kalkıştığı zaman "inancının getirdiği sorumlulukları da üslenir" Çünkü iman tekliftir. Teklifi kabul edenden; tasdik ve tatbik istenir. "Hem tasdik ettim hem de tatbik etmiyorum" demek; tasdik etmedeki samimiyetsizliği gösterir.
Kendini Müslüman kabul eden hemen herkes imanının gereği olan şeyleri daha çok söz yani iddia olarak savunur. Çoğu zaman da savunduklarıyla avunur?
Sıra eyleme gelince iddiada kalan sözlerin yerinde çoğu zaman yeller eser. Bunun hiçbir değeri olmadığı gibi manevi cezayı da gerektirir.
Yüce Allah, sadece sözde kalıp eyleme dönüşmeyen iddia sahiplerini şu şekilde uyarmıştır: "Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir gazaba sebep olur." (Saf Suresi 2?3 Ayet)
Bu Ayet kapsamında söz ve davranışlarımızı gözden geçirdiğimizde başarılı olanların pek az olduğunu göreceksiniz. Hâlbuki Yüce Allah kulundan sözden çok eylem istemektedir. Kulluk şuuruna ermek de budur; iman edecek, sonra da gereğini yerine getireceksiniz.
Asr Suresinde verilmek istenen mesajda bu gerçek çok açık bir vaziyete biz kullara buyrulmuştur: "Asra yemin olsun ki, İnsan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır." (Asr Suresi 1?3 Ayetler)
Yüce Allah, insanların zararda olduğuna yemine ederek, zarardan kurtulmanın yolunu adım adım izah etmektedir. Öncelikle iman edecek. Sonra imanın gereği olan güzel işleri yerine getirecek. Sonra da Hakkı ve sabrı başkalarına tavsiye edecektir. Dikkat edersek imandan hemen sonra imanın gereği olan salih amel istenmektedir. Yani önce iddia, sonra da ispatın gerekli olduğu emir ferman buyurulmaktadır.
Zariyat suresi 56 Ayet?i Kerimede de Yüce Allah "Ben, cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım" buyurmakla, hayatın yegâne gayesinin kendisine kulluk olduğunu bildirmiştir. Kulluk müşahhas anlamda ibadet hayatıyla yaşanır. İbadet kulluk iddiasının şahididir. Nasıl ki hâkim, iddia makamından şahit isterse; kulluk iddiasında bulunan kişiden de iddiasının ispatı için şahit istenir, yani ibadet istenir." Aslında bu buyruk; "dünyaya imtihan için gönderildiğimizin de teyididir." (Prof. Dr. Haydar Baş / Makalat)
Bu bilgiler ışığında diyebiliriz ki; insan inanmak gibi bir işe kalkıştığı zaman "inancının getirdiği sorumlulukları da üslenir" Çünkü iman tekliftir. Teklifi kabul edenden; tasdik ve tatbik istenir. "Hem tasdik ettim hem de tatbik etmiyorum" demek; tasdik etmedeki samimiyetsizliği gösterir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025