İktidar ve medyaya bakarsak memleketimiz adeta gülistan. Her alanda büyüyoruz. Arada da terör belası ve adı bir türlü açıklanmayan dış güçler ile mücadele ediyoruz. Ama merak etmemeliymişiz! Çünkü bunların hepsinin üstünden gelinecekmiş! Neyse OHAL'deyiz, bakarsın alınırlar!
Bugün biraz sağlık sistemiyle ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Geçen hafta ne haftasıydı bilmiyorum, haberlerde ve programlarda birkaç gün ülkemizdeki sağlık harcamaları ve ilaç tüketimi konu edildi. Tabi sıkıcı (!) bir konu olduğu için ben bile çok az izledim.
Aslında sağlık çok önemli bir konu... Ama insanımız, ülkemizdeki yaşanan sorunların merkezinde olduğunun farkında değil. İyi bir şey yapıldıysa seviniyor, kötü bir şey olmuşsa 'aman bana ne' moduna geçiyor. Hâlbuki doğruda senin doğrun, yanlışta senin yanlışın...
OECD'nin 2013 sağlık verilerine Türkiye'de bütçeden kişi başına düşen sağlık harcama miktarı 767 dolar. Yani sonuncu. 2014'te de sonunculuğu yine kimseye kaptırmamışız. 2015'te ise yine son sıradayız. Kısaca istikrar sürüyor.
Bu ne demek? Hani yöneticilerimiz, 'bizim felsefemiz, insanı yaşat ki devlet yaşasın, felsefesidir' diyorlardı ya! Bunun sadece felsefeden (düşünceden) ibaret olduğu demektir.
Hani biz büyük devletiz ya! Meğer Meksika bizden daha büyükmüş ve insana daha çok değer veriyorlarmış. Meksika insan sağlığı için bütçesinden düşen miktar kişi başına 977 dolar, Polonya'da 1689 dolar, Yunanistan ise 2000 dolar üzerinde. Bunlar 2013'ün rakamları.
2015 rakamlarında ise Türkiye'de kişi başına düşen sağlık harcama miktarı artmış ve 941 dolara çıkmış. İşte iktidarın büyüdük dediği bu herhalde. Kendimize muhatap veya rakip kabul ettiğimiz ülkelerin durumu nedir? Batan Yunanistan'daki rakam 2,366 dolar. Fransa 4 bin 124, ABD'de ise 8 bin 713 dolar.
Ama olsun! Koca koca hastaneler yapıldı ya, sağlık sistemimiz gelişiyor. Di mi?
Hapçı olmuşuz
Tabi sağlık denince ilk aklımıza gelen şeylerden biri de ilaçtır. Maalesef bu konuda da hem siyaset olarak, hem vatandaş olarak, hem de hasta olarak bilinçsiz bir haldeyiz.
İlaç sektöründe de dışa bağımlıyız. Bu sektörü kontrol eden birkaç firma veya holding var. İlaç patentlerine dikkat edin hep yabancı. Oysa tıp alanında da tarihe yön vermiş bir medeniyetin çocuklarıyız.
Ülkemizdeki ilaçların pazar payı 2009'da 13,2 milyar TL iken, 2015'te 16,86 milyar TL çıkmış. Böyle bir büyümeye sevinsek mi, üzülsek mi?
Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde 2014 yılında 1 milyar 969 milyon kutu olan ilaç tüketimi, 2015 yılında 2 milyar 46 milyona yükselmiş. Kişi başına yılda ortalama 26 kutu ilaç tüketiyoruz.
Bu iyi bir şey mi? İlaç üretici ve satıcıları açısından çok iyi bir şey. Ama ilacı hasta tükettiğine göre millet hasta demek ki. İyi mi, kötü mü, sen karar ver.
Neden bu kadar fazla ilaç tüketiyoruz?
Bu soruya uzmanların verdiği cevap ülkemizdeki insan sağlığı ve sağlık sisteminin çıplak olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.
Neden fazla ilaç tüketiyoruz?
Kişi vücudunda bir ağrı hissediyor. Randevu alıyor, aile hekimine veya hastaneye gidiyor. O da ne! Onlarca kişi çoktan sıraya germiş. Bekle bekle nihayet sıra geliyor. Doktor soruyor; Neyin var? "Başım ağrıyor, uyuyamıyorum, midemde yanma var, boğazımda hırıltı var" vs.
Doktor ne yapsın! Onlarca hastanın derdini dinlemiş. Hastaneler yeni yapılmış ama doktor eksik, hemşire eksik, laboratuar eksik, teknisyen vs. eksik. Yani bina var, yetiştirilmiş insan yok.
Haliyle doktor alıyor reçeteyi ve başlıyor yazmaya; Baş ağrısı için şunu, boğaz ve mide yanması şunları, uyku içinde şunları kullan 10-15 gün sonra yine. Geçmiş olsun. Sıradaki."
Ülke ve insanımızın tablosu bu değil mi? Ama olsun! Hastane yaptılar ya, yeter sana.
Bugün biraz sağlık sistemiyle ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Geçen hafta ne haftasıydı bilmiyorum, haberlerde ve programlarda birkaç gün ülkemizdeki sağlık harcamaları ve ilaç tüketimi konu edildi. Tabi sıkıcı (!) bir konu olduğu için ben bile çok az izledim.
Aslında sağlık çok önemli bir konu... Ama insanımız, ülkemizdeki yaşanan sorunların merkezinde olduğunun farkında değil. İyi bir şey yapıldıysa seviniyor, kötü bir şey olmuşsa 'aman bana ne' moduna geçiyor. Hâlbuki doğruda senin doğrun, yanlışta senin yanlışın...
OECD'nin 2013 sağlık verilerine Türkiye'de bütçeden kişi başına düşen sağlık harcama miktarı 767 dolar. Yani sonuncu. 2014'te de sonunculuğu yine kimseye kaptırmamışız. 2015'te ise yine son sıradayız. Kısaca istikrar sürüyor.
Bu ne demek? Hani yöneticilerimiz, 'bizim felsefemiz, insanı yaşat ki devlet yaşasın, felsefesidir' diyorlardı ya! Bunun sadece felsefeden (düşünceden) ibaret olduğu demektir.
Hani biz büyük devletiz ya! Meğer Meksika bizden daha büyükmüş ve insana daha çok değer veriyorlarmış. Meksika insan sağlığı için bütçesinden düşen miktar kişi başına 977 dolar, Polonya'da 1689 dolar, Yunanistan ise 2000 dolar üzerinde. Bunlar 2013'ün rakamları.
2015 rakamlarında ise Türkiye'de kişi başına düşen sağlık harcama miktarı artmış ve 941 dolara çıkmış. İşte iktidarın büyüdük dediği bu herhalde. Kendimize muhatap veya rakip kabul ettiğimiz ülkelerin durumu nedir? Batan Yunanistan'daki rakam 2,366 dolar. Fransa 4 bin 124, ABD'de ise 8 bin 713 dolar.
Ama olsun! Koca koca hastaneler yapıldı ya, sağlık sistemimiz gelişiyor. Di mi?
Hapçı olmuşuz
Tabi sağlık denince ilk aklımıza gelen şeylerden biri de ilaçtır. Maalesef bu konuda da hem siyaset olarak, hem vatandaş olarak, hem de hasta olarak bilinçsiz bir haldeyiz.
İlaç sektöründe de dışa bağımlıyız. Bu sektörü kontrol eden birkaç firma veya holding var. İlaç patentlerine dikkat edin hep yabancı. Oysa tıp alanında da tarihe yön vermiş bir medeniyetin çocuklarıyız.
Ülkemizdeki ilaçların pazar payı 2009'da 13,2 milyar TL iken, 2015'te 16,86 milyar TL çıkmış. Böyle bir büyümeye sevinsek mi, üzülsek mi?
Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde 2014 yılında 1 milyar 969 milyon kutu olan ilaç tüketimi, 2015 yılında 2 milyar 46 milyona yükselmiş. Kişi başına yılda ortalama 26 kutu ilaç tüketiyoruz.
Bu iyi bir şey mi? İlaç üretici ve satıcıları açısından çok iyi bir şey. Ama ilacı hasta tükettiğine göre millet hasta demek ki. İyi mi, kötü mü, sen karar ver.
Neden bu kadar fazla ilaç tüketiyoruz?
Bu soruya uzmanların verdiği cevap ülkemizdeki insan sağlığı ve sağlık sisteminin çıplak olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.
Neden fazla ilaç tüketiyoruz?
Kişi vücudunda bir ağrı hissediyor. Randevu alıyor, aile hekimine veya hastaneye gidiyor. O da ne! Onlarca kişi çoktan sıraya germiş. Bekle bekle nihayet sıra geliyor. Doktor soruyor; Neyin var? "Başım ağrıyor, uyuyamıyorum, midemde yanma var, boğazımda hırıltı var" vs.
Doktor ne yapsın! Onlarca hastanın derdini dinlemiş. Hastaneler yeni yapılmış ama doktor eksik, hemşire eksik, laboratuar eksik, teknisyen vs. eksik. Yani bina var, yetiştirilmiş insan yok.
Haliyle doktor alıyor reçeteyi ve başlıyor yazmaya; Baş ağrısı için şunu, boğaz ve mide yanması şunları, uyku içinde şunları kullan 10-15 gün sonra yine. Geçmiş olsun. Sıradaki."
Ülke ve insanımızın tablosu bu değil mi? Ama olsun! Hastane yaptılar ya, yeter sana.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025