Nasûhî Üsküdârî Hz.
Draman Dergâhı şeyhi olan İsâ Efendinin kızı hastalanmıştı. Hastalık o dereceye ulaşmıştı ki, etrafında bulunanlar ondan ümit kesmişlerdi. İsâ Efendi de tam bir ümitsizliğe düşmüştü. Bir an Nasûhî Efendi ile kardeşlik derecesinde sevgileri olduğunu düşünüp, evlad-ı mânevisi olan Zâkir Ahmed Efendiyi Üsküdar'a gönderdi. Zâkir Ahmed Efendiye; "Nasuhi Efendi Hazretlerine git, selamımı söyleyip halimi arzet. Ömrümün meyvesi biricik kızım çok hastadır. Kardeşliğini bugün için beklerim. Himmet buyurup kızımın sıhhate kavuşması için Allah-u Teâlâ'ya yalvarıp dua etmelerini istiyorum" dedi. Zâkir Ahmed Efendi hemen Üsküdar'a gidip Nasûhi Efendi Hazretlerinin dergâhına vardı. Huzurlarına çıkıp ellerini öptükten sonra geliş maksadını arzetti. Nasûhi Efendi bir miktar durakladıktan sonra; "İsâ Efendiye selam söyle. Cenab-ı Hak kerimdir, bağışlar. Çok üzülmesinler" buyurdu ve müjde verdi. Ahmed Efendi, İsâ Efendinin dergâhına döndüğü zaman, selam verip içeri girdi. Ona hastanın kalkıp çorba içtiğini ve biraz kendisine geldiğini söylediler. Ahmed Efendi, Nasûhî Efendi Hazretlerinin selamını tebliğ edip, müjdelerini bildirdi. İsâ Efendinin kızı kendisinin sıhhate kavuştuğu kanâatine vardı. Dergahta bir bayram havası vardı ve herkes seviniyordu. Bu sırada, Nasûhî Efendinin ergenlik çağına ulaşmış olan kızı hastalandı. Kendisine haber verdiklerinde; "Onun için gerekli hazırlıkları yapın, vefat edecektir" buyurdu. Techiz ve kefeni hazırlanıp diğer hazırlıkları yapıldı. O gece kızı vefat etti. Ertesi günü defnedildi.
Lodosun şiddetle estiği fırtınalı bir günde talebeleri Nasûhî Efendiyi ziyarete gittiler. Bir miktar sohbet ettikten sonra, Harem İskelesine doğru geldiler. Sonra Nasûhî Efendi; "Harem'den Galata'ya cenaze namazına kim gider?" dedi. orada bulunanlar: "Ey Sultanımız! Bu fırtınalı havada kırşıya geçmek mümkün müdür?" dediklerinde; "Aslına sonra vakıf olursunuz. Sevaba ihtiyacı olan gider" buyurdu.
Draman Dergâhı şeyhi olan İsâ Efendinin kızı hastalanmıştı. Hastalık o dereceye ulaşmıştı ki, etrafında bulunanlar ondan ümit kesmişlerdi. İsâ Efendi de tam bir ümitsizliğe düşmüştü. Bir an Nasûhî Efendi ile kardeşlik derecesinde sevgileri olduğunu düşünüp, evlad-ı mânevisi olan Zâkir Ahmed Efendiyi Üsküdar'a gönderdi. Zâkir Ahmed Efendiye; "Nasuhi Efendi Hazretlerine git, selamımı söyleyip halimi arzet. Ömrümün meyvesi biricik kızım çok hastadır. Kardeşliğini bugün için beklerim. Himmet buyurup kızımın sıhhate kavuşması için Allah-u Teâlâ'ya yalvarıp dua etmelerini istiyorum" dedi. Zâkir Ahmed Efendi hemen Üsküdar'a gidip Nasûhi Efendi Hazretlerinin dergâhına vardı. Huzurlarına çıkıp ellerini öptükten sonra geliş maksadını arzetti. Nasûhi Efendi bir miktar durakladıktan sonra; "İsâ Efendiye selam söyle. Cenab-ı Hak kerimdir, bağışlar. Çok üzülmesinler" buyurdu ve müjde verdi. Ahmed Efendi, İsâ Efendinin dergâhına döndüğü zaman, selam verip içeri girdi. Ona hastanın kalkıp çorba içtiğini ve biraz kendisine geldiğini söylediler. Ahmed Efendi, Nasûhî Efendi Hazretlerinin selamını tebliğ edip, müjdelerini bildirdi. İsâ Efendinin kızı kendisinin sıhhate kavuştuğu kanâatine vardı. Dergahta bir bayram havası vardı ve herkes seviniyordu. Bu sırada, Nasûhî Efendinin ergenlik çağına ulaşmış olan kızı hastalandı. Kendisine haber verdiklerinde; "Onun için gerekli hazırlıkları yapın, vefat edecektir" buyurdu. Techiz ve kefeni hazırlanıp diğer hazırlıkları yapıldı. O gece kızı vefat etti. Ertesi günü defnedildi.
Lodosun şiddetle estiği fırtınalı bir günde talebeleri Nasûhî Efendiyi ziyarete gittiler. Bir miktar sohbet ettikten sonra, Harem İskelesine doğru geldiler. Sonra Nasûhî Efendi; "Harem'den Galata'ya cenaze namazına kim gider?" dedi. orada bulunanlar: "Ey Sultanımız! Bu fırtınalı havada kırşıya geçmek mümkün müdür?" dediklerinde; "Aslına sonra vakıf olursunuz. Sevaba ihtiyacı olan gider" buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.