Hasan-ı Basri
İlimde, rivayetlerine en çok başvurulan alimlerden ve fazilet sahibi yüksek velilerden oldu. İlim aldığı kaynağın sağlamlığı ve asr-ı saadete yakınlığı sebebiyle ilimde çok yüksek seviyeye ulaştıktan sonr fetva vermeye ve talebe yetiştirmeye başladı. İlimdeki şöhreti, ahlakı, ders vermekteki üstünlüğü her tarafa yayıldı. Derslerine ve vâzlarına pekçok insan toplanırdı. Hatta evi, sohbetinden istifade etmek için gelenlerle dolup taşardı.
İlim ve faziletlerinden istifade ettiği ashab-ı kiram ile kendi içinde bulunduğu nesli kıyas ederek:
"Siz onları görseydiniz mecnûn (deli) zannederdiniz. Onlar sizin iyilerinizi görseler; "Bunlar iyilik ve hayırdan nasipsiz kimselerdir", kötülerinizi görseler; "Bunlar da müslüman mı?" derlerdi" buyururdu.
Allah-ü Teala'nın rızasına kavuşmanın yanında, dünya ve dünyadakilerin tamamen boş olduğunu anlayan Hasan-ı Basri hazretleri, elinde bulunanları fakir ve ihtiyaç sahiplerine tasadduk etti. Tamamen ilim ve ibadetle meşgul oldu. Dünyadan yüz çevirip zahid bir hayat yaşamaya devam etti.
Hasan-ı Basri hazretleri, zamanın halifesi Ömer bin Abdülaziz'e yazdığı mektupta da dünyanın boş olduğunu şöyle anlattı:
"Şüphesiz ki dünya, geçip gidilecek bir konaktır. Ebedi kalınacak yer değildir. Dünyada zenginlik ona dalmamaktır. Üzerinde yaşayanlar her an birer birer ölmektedir. Onu üstün tutan zillete, toplayan fakirliğe düşer. Dünya zehir gibidir. Onu bilmeyen yer, o da onu helak eder (öldürür). Dünyada, yaralı olup da yarasını tedavi ile uğraşan kimse gibi ol. Yaralı kimse yarasının azmasından korkarak perhiz yapar, daha şiddetli acıya düşmemek için çektiği acıya sabreder. Tuzakları süsler altında gizlenmiş olan şu gaflet dünyasından sakın. Ona dalma! Bitmeyen arzularla gönüller çeken sözlerle süslenmiş, nicelerini aldatıp, kendine meftun etmiştir. Süslenmiş gelin gibidir. Gözler ona bakmakta, kalbler ona hayran, nefsler ona aşık, o ise aşıklarını helak ediyor. Yaşayanlar ölenlerden, sonrakiler öncekilerden ibret almıyor. Arif olanlar bile bu hususta dalgındır. Ona düşkün olan, ondan dünyalık elde eder. Fakat aşırı giden aldanır, ahirete gideceğini, dönüşünü unutur. Kalbi dünyaya dalar ve ayağı kayar. Sonra da büyük bir pişmanlığa ve derin bir hasrete düşer.
Dünyaya düşkün kimse, muradına kavuşamaz. Bir gün olsun rahat nefes alamaz. Her gün, ayrı bir düşünce, keder getirir. Derken dünyaya o kadar dalar. Ömür biter de ecel bir gün onu yakalayıverir. Sonunda, azıksız ahiret yolculuğuna çıkmak zorunda kalır. İşte böyle duruma düşmekten sakın.
Ey müminler emiri! Dünyadan kendini muhafaza edebildiğin müddetçe, sevinçli ol. Yoksa, ne kadar üzülsen yeridir. Dünya kimi sevindirirse, sonunda mutlaka beğenilmeyen bir şey vardır. Dünyada sevinen aldanmıştır. Bugün faydalı görünen dünya yarın zarar verir. Dünyada, ümit, bela beraberdir. Dünyada kalmanın sonu yok olmaya gider. Onun sevinci hüzün ile karışıktır. Dünyada ne geleceği belli olmaz ki, beklenip tedbir alınsın. Dünyadaki arzular, yalancıdır. Emelleri boştur. Onun iyiliği kederdir. Eğer iyi düşünürse, Ademoğlu, onda her an tehlike ile karşı karşıyadır. İnsan, rahatlık halinde de, musibet zamanında da , tehlikeli durumlara düşmemeye gayret göstermelidir. İnsana öleceğini Allah-ü Teala ve peygamberleri aleyhimüsselam bildirmemiş olsa bile, dünya onu uykudan mutlaka uyaracaktır. Bununla beraber, yine Allah-ü Teala'dan azab ile korkutan, Cennet ile müjdeleyen rehberler geldi.
Devam Edecek
İlimde, rivayetlerine en çok başvurulan alimlerden ve fazilet sahibi yüksek velilerden oldu. İlim aldığı kaynağın sağlamlığı ve asr-ı saadete yakınlığı sebebiyle ilimde çok yüksek seviyeye ulaştıktan sonr fetva vermeye ve talebe yetiştirmeye başladı. İlimdeki şöhreti, ahlakı, ders vermekteki üstünlüğü her tarafa yayıldı. Derslerine ve vâzlarına pekçok insan toplanırdı. Hatta evi, sohbetinden istifade etmek için gelenlerle dolup taşardı.
İlim ve faziletlerinden istifade ettiği ashab-ı kiram ile kendi içinde bulunduğu nesli kıyas ederek:
"Siz onları görseydiniz mecnûn (deli) zannederdiniz. Onlar sizin iyilerinizi görseler; "Bunlar iyilik ve hayırdan nasipsiz kimselerdir", kötülerinizi görseler; "Bunlar da müslüman mı?" derlerdi" buyururdu.
Allah-ü Teala'nın rızasına kavuşmanın yanında, dünya ve dünyadakilerin tamamen boş olduğunu anlayan Hasan-ı Basri hazretleri, elinde bulunanları fakir ve ihtiyaç sahiplerine tasadduk etti. Tamamen ilim ve ibadetle meşgul oldu. Dünyadan yüz çevirip zahid bir hayat yaşamaya devam etti.
Hasan-ı Basri hazretleri, zamanın halifesi Ömer bin Abdülaziz'e yazdığı mektupta da dünyanın boş olduğunu şöyle anlattı:
"Şüphesiz ki dünya, geçip gidilecek bir konaktır. Ebedi kalınacak yer değildir. Dünyada zenginlik ona dalmamaktır. Üzerinde yaşayanlar her an birer birer ölmektedir. Onu üstün tutan zillete, toplayan fakirliğe düşer. Dünya zehir gibidir. Onu bilmeyen yer, o da onu helak eder (öldürür). Dünyada, yaralı olup da yarasını tedavi ile uğraşan kimse gibi ol. Yaralı kimse yarasının azmasından korkarak perhiz yapar, daha şiddetli acıya düşmemek için çektiği acıya sabreder. Tuzakları süsler altında gizlenmiş olan şu gaflet dünyasından sakın. Ona dalma! Bitmeyen arzularla gönüller çeken sözlerle süslenmiş, nicelerini aldatıp, kendine meftun etmiştir. Süslenmiş gelin gibidir. Gözler ona bakmakta, kalbler ona hayran, nefsler ona aşık, o ise aşıklarını helak ediyor. Yaşayanlar ölenlerden, sonrakiler öncekilerden ibret almıyor. Arif olanlar bile bu hususta dalgındır. Ona düşkün olan, ondan dünyalık elde eder. Fakat aşırı giden aldanır, ahirete gideceğini, dönüşünü unutur. Kalbi dünyaya dalar ve ayağı kayar. Sonra da büyük bir pişmanlığa ve derin bir hasrete düşer.
Dünyaya düşkün kimse, muradına kavuşamaz. Bir gün olsun rahat nefes alamaz. Her gün, ayrı bir düşünce, keder getirir. Derken dünyaya o kadar dalar. Ömür biter de ecel bir gün onu yakalayıverir. Sonunda, azıksız ahiret yolculuğuna çıkmak zorunda kalır. İşte böyle duruma düşmekten sakın.
Ey müminler emiri! Dünyadan kendini muhafaza edebildiğin müddetçe, sevinçli ol. Yoksa, ne kadar üzülsen yeridir. Dünya kimi sevindirirse, sonunda mutlaka beğenilmeyen bir şey vardır. Dünyada sevinen aldanmıştır. Bugün faydalı görünen dünya yarın zarar verir. Dünyada, ümit, bela beraberdir. Dünyada kalmanın sonu yok olmaya gider. Onun sevinci hüzün ile karışıktır. Dünyada ne geleceği belli olmaz ki, beklenip tedbir alınsın. Dünyadaki arzular, yalancıdır. Emelleri boştur. Onun iyiliği kederdir. Eğer iyi düşünürse, Ademoğlu, onda her an tehlike ile karşı karşıyadır. İnsan, rahatlık halinde de, musibet zamanında da , tehlikeli durumlara düşmemeye gayret göstermelidir. İnsana öleceğini Allah-ü Teala ve peygamberleri aleyhimüsselam bildirmemiş olsa bile, dünya onu uykudan mutlaka uyaracaktır. Bununla beraber, yine Allah-ü Teala'dan azab ile korkutan, Cennet ile müjdeleyen rehberler geldi.
Devam Edecek
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.