11-Eylül-2001'in Dünya tarihinde yeni bir milad olabileceğini düşünmüyoruz. Ancak bununla beraber, bu tarihin özellikle ABD stratejisinde, kendi kamuoyunun ruh sağlığında, imajında ve tarihinde bir dönüm noktası olacağı kesin...
Kim ne kadar güçlü olursa olsun, bütün dünyaya fiziki ve psikolojik gücünü dikte ettirebilsin; stratejinin, oparatif seviyenin ve taktiğin inceliklerine malik olsun, sıcak ve soğuk savaşın, devletler arası güç ve rekabet mücadelesinin tartışılmayan lideri olsun; hiç kimse görmediği düşmanla savaşamıyor.
Terörizmin kurallarını iyi işleyebilen bir "güç", dünya tarihinde olmamış bir eylemi gerçekleştirmekle, savunma stratejilerinin kaidesini yerinden oynatmakla kalmadı... Aynı zamanda ABD'yi kaybedeceği bir savaşın içine de soktu.
Terör terminolojisinin en başına yazılan düstur bakın ne diyor:
"Terörizm yapmış olduğu mücadeleyi hiçbir zaman kazanamaz, ancak terörle mücadele eden, her zaman kaybetmiştir."
Amerikan kamuoyunun ruhunda açılan gedik, terörle mücadele için harcanacak olan milyarlarca dolar para, ortaya çıkacak olan emek, iş gücü, zaman ve prestij kaybı ile, bu yolda verilebilecek canların ortaya koyacağı kamuoyunda ve görevlilerdeki olumsuz etki, artık ABD'yi kaybedeceği ve kaçamayacağı bir savaşın içinde olmaya zorlayacak.
Öyleyse artık birileri, ABD'nin kaybetmesini, kaybolmasını, etkinliğini yitirmesini ve "bilinmez ama" bugüne değin bayraktarlığını yaptığı globalizmin önünden, "ulusal devlet" kimliğiyle beraber çekilmesini istiyor. Ve bir de yaralı bir boğa yaratılarak, onun karşı konulmaz gücünden yararlanılmak isteniyor.
Bir diğer seçenekte ise globalizmin hedef alındığı varsayımı var. Küreselleşmeyi ve küreselleşmeyi kollayan gücü ifade eden ikiz kulelerle, Pentagon binasına saldırılması bunu ifade ediyor.
Evet... Bu çok kuvvetli bir olasılık... Ancak yönlendirme, hedef şaşırtma, infiale sürükleme gibi niyet ve maksatların olabileceğini de değerlendirmek gerekiyor.
Sonuçta birileri; "bir örgüt, bir devlet, bir devletler topluluğu ya da kendini devletler üstü gören bir güç" bu eylemleri gerçekleştirirken, kanaatimizce, ABD'yi terör ve teröre karşı koyma yoluyla hırpalamayı, zayıflatmayı ve nihayetinde süper güç tahtından ederek, dünya etkinliğinden çekilmesini amaçlıyor.
Ve bu öyle bir güç ki; dünyadaki radikalizmi destekleyen ve desteklemekle kalmayıp, kendi hedefleri doğrultusunda yönlendirebiliyor.
Herkesçe malumdur ki; kendini reklam etmek isteyen bazı terör örgütleri hariç, hiç kimse bu olayın failliğini üstlenmeyecek. Hatta bu işten, en çok gerçek fail uzak duracak. Ancak intikam hırsı ve Dünya Ticaret Merkezi gibi yıkılan prestijini kurtarmak isteyen ABD belki de bir günah keçisi arayacak. Ve belki de, gerçek faillere isabet ettirilemeyen her bomba, bir başka terör saldırılarına dönüşebilecek.
İşte bizim asıl endişemiz de budur.
Bizi böyle düşünmeye iten şey, bu tarz bir eylemi gerçekleştiren gücün, "kendini gizleme" ve "hedef şaşırtma" konularında da, yüksek derecede mahir olduğudur.
Eylemi yapan gücün adını koyamıyoruz ama; eylemin nitelik ve niceliğine, kullanmış olduğu teknik ve taktiğe, eğitim ve "eylem sırasında, öncesinde ve sonrasında kullandığı" personel, kontrol ve koordinasyona, organizasyona, planlamaya ve lojistik desteğe, istihbarat, keşif, gözlem, istihbarata karşı koyma, kendini örtme ve maskeleme imkan ve kabiliyetlerine bakıldığında, eylemi yapan güce ait bir tanımlama ortaya çıkıyor.
İkinci tanımlamada davasına inanmışlık var. Dünyada kaç kişi, edindiği dava uğruna canını vermesinin yüzde yüzde olduğu bir eylem içinde yer alabilir? Dahası bunu yaparken, onbinlerce insanın ölümüne neden olabilecek bir dehşet ateşine sahip olabilir?
Bu eylem terörizmin genel amaçlarından olan korkutma, yıldırma, baskı altına alma ve hata yapmaya zorlamadan çok, tamamıyla bir imha planını yürürlüğüne koyduğuna göre bir karşı saldırı niteliği taşıdığını görmek gerekiyor. Ve bu karşı saldırıyı kimin yapabileceğini...
Bu nedenle değerlendirme yaparken faili de, ABD'nin "zaman ve mekan derinliğinde" kimlerle davalı olduğuna bakmak gerekiyor.
Bütün bu dediklerimizin uhdesinde, bir şey daha söylemek gerekiyor ki; ortaya çıkmayacak olsa da, ortaya çıkmaması ve hatta çıkartılmaması muhtemel de olsa, bu işin ardındaki güç; bundan sonra şekillenecek konjonktürden "fayda" temin edecek olanlardır.
Bu olay bizi, son olarak şunu demeye zorluyor. Amerika içindeki dinamikleri de kullanabilen bir güç, artık sanıyoruz ABD'yi de devreden çıkartmak istiyor.
Ve bu güç, ABD'nin ortaya koyacağı tepkiyi de kullanarak, bir taşla birkaç kuşu vurmak istiyor.
Olay Türkiye'ye uzak gibi duruyor ama, eninde sonunda Türkiye'yi de etkileyeceği anlaşılıyor.
Bu yeni savaş türü, insanlık tarihinin en eski ve en köklü savaşının yeni bir türevini ortaya koyacak.
Abdullah A?ARO?LU
Kim ne kadar güçlü olursa olsun, bütün dünyaya fiziki ve psikolojik gücünü dikte ettirebilsin; stratejinin, oparatif seviyenin ve taktiğin inceliklerine malik olsun, sıcak ve soğuk savaşın, devletler arası güç ve rekabet mücadelesinin tartışılmayan lideri olsun; hiç kimse görmediği düşmanla savaşamıyor.
Terörizmin kurallarını iyi işleyebilen bir "güç", dünya tarihinde olmamış bir eylemi gerçekleştirmekle, savunma stratejilerinin kaidesini yerinden oynatmakla kalmadı... Aynı zamanda ABD'yi kaybedeceği bir savaşın içine de soktu.
Terör terminolojisinin en başına yazılan düstur bakın ne diyor:
"Terörizm yapmış olduğu mücadeleyi hiçbir zaman kazanamaz, ancak terörle mücadele eden, her zaman kaybetmiştir."
Amerikan kamuoyunun ruhunda açılan gedik, terörle mücadele için harcanacak olan milyarlarca dolar para, ortaya çıkacak olan emek, iş gücü, zaman ve prestij kaybı ile, bu yolda verilebilecek canların ortaya koyacağı kamuoyunda ve görevlilerdeki olumsuz etki, artık ABD'yi kaybedeceği ve kaçamayacağı bir savaşın içinde olmaya zorlayacak.
Öyleyse artık birileri, ABD'nin kaybetmesini, kaybolmasını, etkinliğini yitirmesini ve "bilinmez ama" bugüne değin bayraktarlığını yaptığı globalizmin önünden, "ulusal devlet" kimliğiyle beraber çekilmesini istiyor. Ve bir de yaralı bir boğa yaratılarak, onun karşı konulmaz gücünden yararlanılmak isteniyor.
Bir diğer seçenekte ise globalizmin hedef alındığı varsayımı var. Küreselleşmeyi ve küreselleşmeyi kollayan gücü ifade eden ikiz kulelerle, Pentagon binasına saldırılması bunu ifade ediyor.
Evet... Bu çok kuvvetli bir olasılık... Ancak yönlendirme, hedef şaşırtma, infiale sürükleme gibi niyet ve maksatların olabileceğini de değerlendirmek gerekiyor.
Sonuçta birileri; "bir örgüt, bir devlet, bir devletler topluluğu ya da kendini devletler üstü gören bir güç" bu eylemleri gerçekleştirirken, kanaatimizce, ABD'yi terör ve teröre karşı koyma yoluyla hırpalamayı, zayıflatmayı ve nihayetinde süper güç tahtından ederek, dünya etkinliğinden çekilmesini amaçlıyor.
Ve bu öyle bir güç ki; dünyadaki radikalizmi destekleyen ve desteklemekle kalmayıp, kendi hedefleri doğrultusunda yönlendirebiliyor.
Herkesçe malumdur ki; kendini reklam etmek isteyen bazı terör örgütleri hariç, hiç kimse bu olayın failliğini üstlenmeyecek. Hatta bu işten, en çok gerçek fail uzak duracak. Ancak intikam hırsı ve Dünya Ticaret Merkezi gibi yıkılan prestijini kurtarmak isteyen ABD belki de bir günah keçisi arayacak. Ve belki de, gerçek faillere isabet ettirilemeyen her bomba, bir başka terör saldırılarına dönüşebilecek.
İşte bizim asıl endişemiz de budur.
Bizi böyle düşünmeye iten şey, bu tarz bir eylemi gerçekleştiren gücün, "kendini gizleme" ve "hedef şaşırtma" konularında da, yüksek derecede mahir olduğudur.
Eylemi yapan gücün adını koyamıyoruz ama; eylemin nitelik ve niceliğine, kullanmış olduğu teknik ve taktiğe, eğitim ve "eylem sırasında, öncesinde ve sonrasında kullandığı" personel, kontrol ve koordinasyona, organizasyona, planlamaya ve lojistik desteğe, istihbarat, keşif, gözlem, istihbarata karşı koyma, kendini örtme ve maskeleme imkan ve kabiliyetlerine bakıldığında, eylemi yapan güce ait bir tanımlama ortaya çıkıyor.
İkinci tanımlamada davasına inanmışlık var. Dünyada kaç kişi, edindiği dava uğruna canını vermesinin yüzde yüzde olduğu bir eylem içinde yer alabilir? Dahası bunu yaparken, onbinlerce insanın ölümüne neden olabilecek bir dehşet ateşine sahip olabilir?
Bu eylem terörizmin genel amaçlarından olan korkutma, yıldırma, baskı altına alma ve hata yapmaya zorlamadan çok, tamamıyla bir imha planını yürürlüğüne koyduğuna göre bir karşı saldırı niteliği taşıdığını görmek gerekiyor. Ve bu karşı saldırıyı kimin yapabileceğini...
Bu nedenle değerlendirme yaparken faili de, ABD'nin "zaman ve mekan derinliğinde" kimlerle davalı olduğuna bakmak gerekiyor.
Bütün bu dediklerimizin uhdesinde, bir şey daha söylemek gerekiyor ki; ortaya çıkmayacak olsa da, ortaya çıkmaması ve hatta çıkartılmaması muhtemel de olsa, bu işin ardındaki güç; bundan sonra şekillenecek konjonktürden "fayda" temin edecek olanlardır.
Bu olay bizi, son olarak şunu demeye zorluyor. Amerika içindeki dinamikleri de kullanabilen bir güç, artık sanıyoruz ABD'yi de devreden çıkartmak istiyor.
Ve bu güç, ABD'nin ortaya koyacağı tepkiyi de kullanarak, bir taşla birkaç kuşu vurmak istiyor.
Olay Türkiye'ye uzak gibi duruyor ama, eninde sonunda Türkiye'yi de etkileyeceği anlaşılıyor.
Bu yeni savaş türü, insanlık tarihinin en eski ve en köklü savaşının yeni bir türevini ortaya koyacak.
Abdullah A?ARO?LU
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.