Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erman Artun, teknik ve teknolojik gelişmeden önce insanların, ihtiyaçlarını gidermek için kendi takvimlerini oluşturduğunu ve bu geleneklerin halen devam ettiğini söyledi Artun, meteorolojinin atmosfer tabakası içinde oluşan tüm olayları ve bunlarla ilgili değişmeleri konu edinen bilim dalı olduğunu, atmosfer tabakası içindeki olayların basınç, sıcaklık, yağış, buharlaşma, bulut ve bulutluluk, güneşlenme ve rüzgarlar olarak sıralanabileceğini, halk meteorolojisinin ise geleneksel yöntemlerle hava tahmini yapılması olduğunu ifade etti. İnsanların hayatlarını düzenlemesinde hava şartlarının çok büyük bir önemi olduğunu, yola, bağa, bahçeye, tarlaya, çeşitli ziyaretlere gidecek olan veya çeşitli işleri yapma durumunda olan insanların, yapacakları işlerle ilgili planlamalarını yaparken mutlaka hava şartlarını göz önünde bulundurduklarını belirten Artun, "Teknik ve teknolojik yetersizlik içindeki toplumlarda, yüzyıllara dayalı yerel deneyim, görgü ve tahminlerle atmosfer olaylarına ilişkin önceden bilinebilirlik oranı yüksek denebilecek bir düzeye ulaşmıştır. Bu tür toplumlar, çoğunlukla atalarından öğrendikleri hava tahmini yöntemleriyle hava tahmini yaparlar. Yaşama savaşının verildiği toplumlarda doğa acımasız ve yıkıcı olabilmektedir. Bu nedenle geleneksel yapılı toplumlarda, doğa karşısındaki yetersizliğin, zayıflığın giderilebilmesi onun insanoğlu için hazırladığı tuzakların önceden tahmin edilebilmesiyle imkan kazanmaktadır. Meteoroloji biliminden önce insanlar hava olaylarını geleneksel yöntemlerle tahmin etmekteydiler. Atmosfer olayları yalnızca insanları değil, hayvanları, bitkileri de etkilemektedir. Halk, hava tahminlerini gök cisimlerine, hayvanların hareketlerine, bitkilerin durumlarına ve insanların davranışlarına bakarak yapar. Çağlar boyu, tarım ve hayvancılıkla, denizcilikle uğraşan insanlar hava tahmini yapmışlardır. Çoğu zaman günlük işlerini bu hava tahminlerine göre ayarlamışlardır. Uzun süreli deneyim ve bilgi birikiminin ürünü olan halk hava tahminlerinde yanılgının az olduğunu görüyoruz" dedi. Halkın hava tahmini ve inanmalarının 5 başlık altında topladığına dikkat çeken Artun, şunları kaydetti: "Birincisi, 'erbain' veya 'zemheri' denilen günler. 21 Aralık'ta başlayıp, 30 Ocak'ta biter. Zemheride gün dönmekte, 21 Aralık günü en uzun gece olmaktadır. İkincisi, 'hamsin' günleri. 31 Ocak'ta başlar, 21 Mart'a kadar bazen 50, bazen de 45 gün sürer. 'Hamsin' süresinde 8 Ocak gününde zemheri fırtınası, 11-25 Ocak günlerinde çok şiddetli soğuklar, 18 Ocak günü fırtına, 5 Şubat günü şiddetli soğuklar oluşur. Bugün, yani 5 Şubat günü aynı zamanda ağaç dikme zamanıdır. 'Hamsin' süresi içinde yine 28 Şubat günü leylekler gelir. Üçüncüsü, 'Sayılı doksan'. Eskiden büyüklerimizin 'Sayılı doksan' dedikleri deyim şu anlama gelmektedir. Sayılı doksan; erbain (40 gün) ve hamsin (50 gün) kelimelerinin ikisinin toplamı anlamında bir kelime olup, bu 90 gün boyunca kış olacağı anlamındadır. Dördüncüsü, 'On iki gün arası'. 'On iki gün arası'; 6 günü erbainden, 6 günü hamsinden olan, toplam 12 günlük bir zamandır ki, eskiden büyüklerimiz; 'Bu zaman öyle bir zamandır ki, aşırı soğuklardan komşu komşuya gidemez' derlerdi. Beşincisi ise navruzdur. 21 Mart gününe biz 'Sultan navruz' deriz. İşte bugüne 'navruz' adı verilir ve bugün baharın ilk günüdür. Eskiden halkımız 'Sultan navruz' gününde tabiata koşar, piknik yapar, bayram gelmiş gibi sevinirdi." Artun, halk takvimi arasında baharın müjdecisi olarak bilinen cemrenin de bulunduğunu, halkın özellikle çiftçilikle uğraşanların kendini cemreye göre ayarladığını vurgulayarak, "Birinci cemre, hamsinin 23. veya 25. günü, yani tahminen 20 Şubat günü havaya düşer. Havaya düşen cemre havayı ısıtır. İkinci cemre birinci cemreden 1 hafta sonra suya düşer. Suya düşen cemre suyu ısıtarak, suların gözlenmesini, yani çoğalmasını sağlar. Üçüncü cemre ikinci cemreden 1 hafta sonra toprağa düşer. Toprağa düşen cemre de toprağın ısınmasını sağlar. 6-7 Mart günü ağaçlara su yürümeye başlar. 9 Mart günü bağ budama ve kalem aşısı yapılır. 17 Mart günü kırlangıçların gelme zamanı olup, 18 Mart gününde de kırlangıç fırtınası olur. Hamsin ise bunlardan sonra 21 Mart günü biter. Meteorolojik olarak ısınma sıralaması toprak-hava-su şeklindedir. Cemre her ne kadar folklorik bir inanış olsa da, cemreler arasındaki günlerde hava sıcaklığında az da olsa düşüşler yaşansa da, özellikle Marmara Bölgesi'ne ait istatistiklere göre, cemre tarihlerinde yüzde 80'e varan oranda ısınma meydana gelmektedir" diye konuştu. Eskilerin 365 günlük yılı 'kasım' ve 'hızır' günleri olarak ikiye ayırdıklarının da altını çizen Artun, şöyle devam etti: "Kasım 179, hızır ise 186 gündü. Yılın kasım kısmı yani kış devresi 8 Kasım'da başlar, 6 Mayıs'a kadar sürerdi. 6 Mayıs'ta da hıdırellez ile birlikte yaz devresi, hızır günleri başlardı. Kasım ayına kasım dememiz oldukça yenidir. 1945 yılında ilgili kanun yürürlüğe girene kadar, kasım ayına 'teşrinisani' denilirdi. Kasım adı Arapça 'bölen' anlamındadır. Yılı böldüğü için bu ad verilmiş olabilir. Yılın geri kalan kısmına ise 'hızır' adı verilmiştir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.