Bakmayın vatandaşın, ihtiyaçlarını cebinde parası olmadığı için karşılayamadığına ve buna bağlı olarak yaşanan deflasyonun enflasyondaki düşüş diye yutturulduğuna. Esas enflasyon reel sektördeki protesto edilen senetlerde yaşanıyor. Bu yılın ilk altı aylık döneminde, vadesinde tahsil edilemediği için protesto edilen senetlerin tutarı geçen yıla göre yüzde 81.5 oranında artarak 1.1 katrilyonu aştığı da bu ülkenin bir gerçeği. Kredi kartı batığının rekorlar kırarak arttığı da bir başka gerçek.Ama buna da bir kılıfları vardır. "Çürük elmalar ayıklansın, herkes borç alırken hesabını iyi yapsın", dediklerini duyar gibiyim. Onlara sorarsanız, ev ödevini zamanında yetiştirmek, yüzde 6.5 gibi saçma bir faiz dışı hedefi tutturmak için gerekirse, bu ülkenin 70 milyon ferdinin her biri çürük elma sayılabilir. Borçlar konusunda millete nasihat verdiklerini sık sık duyuyoruz da, tarihimizdeki en büyük ve tehlikeli borçlanmayı gerçekleştiren AKP iktidarına bu konuda bir fiskelerini henüz göremedik Sonunda beklenen oldu ve ihracattaki artış da limana demirledi. İthalattaki artış hızındaki yavaşlamanın ihracattakine göre daha az oluşu birkaç pişkin hariç ekonomi çevrelerinde endişe yarattı. Dış ticaret açığının yıl sonunda 40 milyar doların üzerinde gerçekleşeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Tabi bir de cari açığın 20 milyar dolar sınırını aşacağına. Programa öyle yada böyle destek veren otoritelerin bu konuda ilk kez koro halinde yutkunmaları bir kırılma noktasının işareti aslında. Bu kırılmanın, AKP iktidarının, ekonomideki sözde iyileşmenin halk tarafından da hissedilmeye başlayacağını söylediği iktidarlarının üçüncü yıldönümüne yakın bir zamana rastlaması acı bir tesadüf. Birkaç hafta önce tüketici güven endeksinin, güven sınırı olan 100'ün altına düşmesi milletin, sözde iyileşmeyi hissetmek bir tarafa geleceğinden ümidini kestiğini bizlere söylüyor. Rüyadan uyananlar, kendilerini uyandıran kırılmanın sebeplerini araştırmaya yeni başladılarsa da, bazıları ara malı ithalatına bağlı bir üretim(montaj) yapısıyla ihracat yaptığımızı şimdiden kendilerince keşfettiler. Uygulanan ekonomik program nedeniyle içerideki talebin kısıtlanarak, sanayiciyi en acımasız koşullarda, belki bazen, çok düşük kar marjlarıyla bile olsa dışarıya mamül satmasını tek nefes alma borusu olarak bırakıp ihracatı, daha önce değerlendirmediğimiz, bizim için girilmesi kolay olan pazarlar ve bu pazarlardaki uygun sektörlerde faaliyet göstererek arttırma stratejisi, dış açık makasının aleyhimize büyütmesine rağmen, ihracat sloganını bir perde gibi kullanabilme opsiyonu verdiğinden hükümet tarafından tercih edildi.Herhangi bir çözüm geliştirmek çabasından uzak gözüken AKP hükümeti, perdeler yırtıldıkça yeni perdeler bulmaya çalışıyor. Fakat her yeni perde bir öncekinden daha ince. İhracatta meydana gelen düzenli yavaşlama ve nihayet duraklamanın ince perdesi de, YTL'nin döviz karşısında aşırı değerlenmesi. Bunu bir başarı olarak öne sürüp daha önce övündükleri başka bir kalemde meydana gelen başarısızlığın sebebi saymak, halk nezninde artık bırakın inandırıcı olmasını, kafa bulandırıcı bile değil. Millet, "üç yıl geçti ama değişen bir şey yok" penceresinden vaziyeti takip ediyor. Kurun niçin ve kim tarafından düşük tutulduğunu, bunun nasıl bir soygun aracı olarak kullanıldığını gelecek seferki yazımıza bırakarak sadece şu sorunun cevabını istiyoruz.Madem YTL'yi değerlendirmek elinizde, devalüasyonu kullanmadan, piyasa şart ve argümanlarını kullanarak kurun değerini ihtiyaca göre neden ayarlamıyorsunuz?
KONU / Serdar PEKER
KONU / Serdar PEKER
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012