Yıllardır aynı senaryoyu izliyoruz. Bir zam haberi geldi mi, televizyon kanalları hemen çarşı-pazar esnafına ve halka mikrofonu uzatırlar;
Vatandaş; "Her şey pahalı, alamıyoruz, aldığımızı sayı ile alıyoruz" cevabını verirler.
Mikrofon bu sefer pazarcıya uzatılır; "Efendim, patlıcanın, domatesin, biberin vs. tarladan çıkış fiyatı şu kadar, tezgâhlarda fiyatlar neden pahalı?"
Pazarcı; "Bize gelişi şu kadar, biz de evimize ekmek götürmek zorundayız, ondan dolayı, zaten işler kesat" vb. sözler söylerler.
Hükümet kanadından yapılan açıklamalarda hedef aracılardır, yorumcular da faturayı aracılara keser.
Bu sene nasıl olduysa bazı televizyon kanalları mikrofonlarını aracılara çevirdi. Suçlu onlar da değilmiş. Tarladan aldıkları bir ürünü toptancı haline getirene kadar ödedikleri yol, köprü, araç fiyatlarını tek tek ortaya koydular.
Haldeki dükkânlarına ödedikleri kiraları, belediyeye verdikleri paraları, ürünleri sağlıklı koşullarda depolama masraflarını, vergileri, çalıştırdıkları işçi ücretlerini vs. ortaya koyunca tarladan tezgâha gelen bir ürünün fiyatlarındaki fahiş fiyat farkının sorumlusunun aracılar olmadığı da ortaya çıktı. Kim o zaman fiyatlardaki bu fahiş farkın müsebbibi?
Cevaba şöyle bir sorgulama ile gidelim; hani fiyatlara hep aracılar sebep oluyor ya! Şimdi
soralım:
Mazotun rafineriden çıkışıyla pompadan çıkış fiyatı arasında en az 4 kat fark var. Aracı kim?
Aynı şekilde benzinin rafineriden pompadan çıkışına kadar ki fahiş fiyata sebep olan aracı kim?
Elektriğin kullanım bedeli ile fatura tutarı arasındaki fahiş fiyata hangi aracı sebep oluyor?
Suyun kullanım bedeli ile fatura tutarı arasındaki fahiş fiyata hangi aracı sebep oluyor?
Doğalgazın üretim bedeli ile kullanım bedeli artı fatura tutarı arasındaki fahiş fiyata kim aracı oluyor?
Telefon, internet faturasının ederi ile tutarı arasındaki fahiş fiyata kim aracı oluyor?
Bir televizyonun, çamaşır, bulaşık vs. makinesinin üretim maliyeti ile satış bedeli arasındaki fahiş fiyata kim aracı oluyor?
Örnekleri hayatın tamamında kullandığımız alet, edevat, yiyecek, içecek ve giyecekler için de çoğaltabiliriz.
Cevap tektir; uygulanan sistem. Türkçesi bu sistemi uygulayan iktidarlardır. Daha Türkçesi iktidardır.
Bugün tarladan tezgâha, fabrikadan rafa gelen mamullerin fiyatların arasındaki bu kadar büyük farkın kazancını iktidarlar almaktadır. Bunların resmi adı vergilerdir, katkı paylarıdır, hizmet bedelleridir, geçiş ücretleridir vs.
Yani ortada ürettirmeyen artı vatandaşın ürettiğinden ve tükettiğinden beslenen bir devlet yapısı oluşturulmuştur. Tabi bu yapıyı AKP kurmadı. Ama AKP obezleştirdi.
AKP hükümetlerinin; 2003 başı ile 2016 sonu arasındaki dönemi kapsayan 14 yılda ülkedeki tüm kesimlerden, çeşitli kalemler üzerinden 3 trilyon 221,7 milyar lira vergi almıştır.
Bu hesaba zenginlerden sildikleri vergi borçları, tahsil edemedikleri, iflas gösterilen kurumların borçları vs. eklendiğinde hükümetlerin adeta tahsildar olduğu görülecektir.
2018'in bütçesi Meclis'ten geçti ve AKP kurmayları 'Türkiye'nin bütçesini büyüttük' diyerek bir gövde gösteri yaptılar. Doğru, rakamlar büyümüş. 2018 bütçesi 762,8 milyar lira olarak açıklandı.
Bir başka doğru daha var; AKP 2018 bütçesini senin, benim kazancımı keserek büyüttü. Nasıl mı? Bütçe gelirlerinin yüzde 86'sı vergi gelirlerinden oluşuyor. Yani sen çalışacaksın, kazanacaksın ve senin seçtiklerin gelip alın terinden tahsildarlık yapacak.
Oysa senin önüne Milli Ekonomi Modeli konuldu. Prof. Dr. Haydar Baş eserini ilk sana anlattı. 'Devlet, baba olacak' dedi. 'Devlet alan el değil veren el olacak' dedi. '100 bin TL altında geliri olanlardan vergi alınmayacak' dedi. Kaynak olarak madenleri, senyoraj hakkını gösterdi. Hülasa tam bağımsız Türkiye ve mutlu Türk milleti için ne gerekiyorsa hepsini formülize ederek sana anlattı.
Ama sen görmedin, duymadın?
Gelsin zamlar.
Vatandaş; "Her şey pahalı, alamıyoruz, aldığımızı sayı ile alıyoruz" cevabını verirler.
Mikrofon bu sefer pazarcıya uzatılır; "Efendim, patlıcanın, domatesin, biberin vs. tarladan çıkış fiyatı şu kadar, tezgâhlarda fiyatlar neden pahalı?"
Pazarcı; "Bize gelişi şu kadar, biz de evimize ekmek götürmek zorundayız, ondan dolayı, zaten işler kesat" vb. sözler söylerler.
Hükümet kanadından yapılan açıklamalarda hedef aracılardır, yorumcular da faturayı aracılara keser.
Bu sene nasıl olduysa bazı televizyon kanalları mikrofonlarını aracılara çevirdi. Suçlu onlar da değilmiş. Tarladan aldıkları bir ürünü toptancı haline getirene kadar ödedikleri yol, köprü, araç fiyatlarını tek tek ortaya koydular.
Haldeki dükkânlarına ödedikleri kiraları, belediyeye verdikleri paraları, ürünleri sağlıklı koşullarda depolama masraflarını, vergileri, çalıştırdıkları işçi ücretlerini vs. ortaya koyunca tarladan tezgâha gelen bir ürünün fiyatlarındaki fahiş fiyat farkının sorumlusunun aracılar olmadığı da ortaya çıktı. Kim o zaman fiyatlardaki bu fahiş farkın müsebbibi?
Cevaba şöyle bir sorgulama ile gidelim; hani fiyatlara hep aracılar sebep oluyor ya! Şimdi
soralım:
Mazotun rafineriden çıkışıyla pompadan çıkış fiyatı arasında en az 4 kat fark var. Aracı kim?
Aynı şekilde benzinin rafineriden pompadan çıkışına kadar ki fahiş fiyata sebep olan aracı kim?
Elektriğin kullanım bedeli ile fatura tutarı arasındaki fahiş fiyata hangi aracı sebep oluyor?
Suyun kullanım bedeli ile fatura tutarı arasındaki fahiş fiyata hangi aracı sebep oluyor?
Doğalgazın üretim bedeli ile kullanım bedeli artı fatura tutarı arasındaki fahiş fiyata kim aracı oluyor?
Telefon, internet faturasının ederi ile tutarı arasındaki fahiş fiyata kim aracı oluyor?
Bir televizyonun, çamaşır, bulaşık vs. makinesinin üretim maliyeti ile satış bedeli arasındaki fahiş fiyata kim aracı oluyor?
Örnekleri hayatın tamamında kullandığımız alet, edevat, yiyecek, içecek ve giyecekler için de çoğaltabiliriz.
Cevap tektir; uygulanan sistem. Türkçesi bu sistemi uygulayan iktidarlardır. Daha Türkçesi iktidardır.
Bugün tarladan tezgâha, fabrikadan rafa gelen mamullerin fiyatların arasındaki bu kadar büyük farkın kazancını iktidarlar almaktadır. Bunların resmi adı vergilerdir, katkı paylarıdır, hizmet bedelleridir, geçiş ücretleridir vs.
Yani ortada ürettirmeyen artı vatandaşın ürettiğinden ve tükettiğinden beslenen bir devlet yapısı oluşturulmuştur. Tabi bu yapıyı AKP kurmadı. Ama AKP obezleştirdi.
AKP hükümetlerinin; 2003 başı ile 2016 sonu arasındaki dönemi kapsayan 14 yılda ülkedeki tüm kesimlerden, çeşitli kalemler üzerinden 3 trilyon 221,7 milyar lira vergi almıştır.
Bu hesaba zenginlerden sildikleri vergi borçları, tahsil edemedikleri, iflas gösterilen kurumların borçları vs. eklendiğinde hükümetlerin adeta tahsildar olduğu görülecektir.
2018'in bütçesi Meclis'ten geçti ve AKP kurmayları 'Türkiye'nin bütçesini büyüttük' diyerek bir gövde gösteri yaptılar. Doğru, rakamlar büyümüş. 2018 bütçesi 762,8 milyar lira olarak açıklandı.
Bir başka doğru daha var; AKP 2018 bütçesini senin, benim kazancımı keserek büyüttü. Nasıl mı? Bütçe gelirlerinin yüzde 86'sı vergi gelirlerinden oluşuyor. Yani sen çalışacaksın, kazanacaksın ve senin seçtiklerin gelip alın terinden tahsildarlık yapacak.
Oysa senin önüne Milli Ekonomi Modeli konuldu. Prof. Dr. Haydar Baş eserini ilk sana anlattı. 'Devlet, baba olacak' dedi. 'Devlet alan el değil veren el olacak' dedi. '100 bin TL altında geliri olanlardan vergi alınmayacak' dedi. Kaynak olarak madenleri, senyoraj hakkını gösterdi. Hülasa tam bağımsız Türkiye ve mutlu Türk milleti için ne gerekiyorsa hepsini formülize ederek sana anlattı.
Ama sen görmedin, duymadın?
Gelsin zamlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025