Irak Türkmen Cephesi'nin Musul-Kerkük sorumlusu Mustafa Kemal Yayçılı, bölgede "fırtına öncesi sessizlik" yaşandığını belirterek, yerinde bir tespit yaptı. Gerçekten de Irak'ın yeni yönetimi, özellikle de Musul- Kerkük ile ilgili önümüzdeki haftalarda alınacak kararlar sonrasında çetin bir süreç başlayacak. ABD Başkanı Bush'un önümüzdeki hafta, Irak'ta savaşın bittiğini ilanı bu tehlikeli sürecin başlangıç tarihi olabilir.
Önce ABD'nin Irak'a atayacağı sömürge valisi Jay Garner, "Kerkük Kürt şehridir" diyerek tansiyonu yükseltti, sonra ABD'li yetkililer "Kerkük Irak kentidir" açıklamasıyla tansiyonu düşürmeye çalıştı. Ve ardından Kerkük'te Türk özel timlerinin Türkmenlere silah verirken yakalandıkları iddiaları ortaya atıldı. Bu olayların müteselsil bir şekilde cereyan etmesi, aralarındaki bağlantıyı anlamak açısından önemli bir gösterge. Yıllardır bölgede bulundukları ABD'li istihbarat yetkililerince bilinen Türk özel timlerinin kendilerini kolay bir şekilde ABD'li askerlere yakalatmasındaki espriyi ve ABD'nin bu olayı deşifre etmesindeki zamanlamayı iyi anlamak gerekiyor. Bu konu oldukça karmaşık. ABD'li yetkililer bu konudaki suskunluklarını korumakta ısrar ediyor. ABD'li yetkililerin susmayı tercih ettikleri her konu muhakkak çok önemlidir. Gazeteciler ısrarla konuyu deşmeye çalışıyor ama ABD'li yetkililerden "tık" yok.
Türkmen Cephesi'nden yapılan açıklamalar oldukça anlamlı. Kürt peşmergelerin Musul ve Kerkük'teki asurilere baskı yaptıklarını belirten Türkmen Cephesi yetkilisi Yayçılı, Kürt grupların arkasında ABD'nin bulunduğunu ve ABD tarafından, peşmergelere, Kerkük'e girmeleri için 50 milyon dolar verdiğini belirtiyor. Yayçılı, kendilerinin 500 bin doları olduğu takdirde Kerkük'e hakim olacaklarını kaydederek, Türkiye'den destek talebini yineliyor. Haksız da sayılmaz, ABD'nin açık açık desteklediği ve gözlerini Musul- Kerkük'e dikmiş iki terörist Kürt gurup karşısında yalnız bırakılan Türkmenler'den ne beklenebilir ki? Kurda kuzuyu teslim etmekten başka birşey değil.
Gerçi hükümet, Musul ve Kerkük için 5 milyon dolarlık bir bütçe ayırdığı beyan etti ama ABD'nin bu yardımın ulaşmasına engel çıkarmamasının sağlanması gerekiyor.
Bu arada, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'den de önemli bir açıklama geldi. Wolfowitz, "Iraklı Kürtler, bize her fırsatta, kendilerini Iraklı olarak gördüklerini söylüyorlar. Bu çerçevede neden özgür Irak'ın geleceğinde bir Kürt başkan olmasın?" diyerek ABD'nin Irak'ın yeni yönetimine ilişkin neler düşündüğüne dair önemli bir ipucu veriyor: Irak'ın başına Kürt bir lider. Mesela, Mesut Barzani. Zaten Bağdat'ta bürolarını peşpeşe açan Barzani ve Talabani'den başka, ABD'nin gündeminde yer alan lider adayı olarak dışarıdaki Iraklı muhalif Ahmet Çelebi var. Tıpkı Afganistan örneğindeki Hamit Karzai gibi. Eğer ABD İsrail'in de ısrarla desteklediği ve telkin ettiği "Irak'ın başına bir Kürt lider" projesini gerçekleştirmeye kalkarsa asıl kıyamet o zaman kopar. Şiiler önemli bir isyanla ABD'nin başına bela olur. Türkiye ise ABD'ye olan ve pamuk ipliğine bağlanmış güvenini kaybeder.
Bütün bu tartışmalar ve çetin mücadeleler için çok az zaman kaldı. Çünkü ABD, kısa bir zaman diliminde Irak'ın yeni yönetimiyle ilgili somut girişimlerde bulunmak zorunda. Gerçekten de Irak'ta bugünlerde yaşanan bu sessizlik pek hayra alamet değil. "Ortam ne kadar sessiz olursa, gelecek fırtına da o nisbette şiddetli olur" sözünü akıldan çıkarmamak gerekiyor.
Önce ABD'nin Irak'a atayacağı sömürge valisi Jay Garner, "Kerkük Kürt şehridir" diyerek tansiyonu yükseltti, sonra ABD'li yetkililer "Kerkük Irak kentidir" açıklamasıyla tansiyonu düşürmeye çalıştı. Ve ardından Kerkük'te Türk özel timlerinin Türkmenlere silah verirken yakalandıkları iddiaları ortaya atıldı. Bu olayların müteselsil bir şekilde cereyan etmesi, aralarındaki bağlantıyı anlamak açısından önemli bir gösterge. Yıllardır bölgede bulundukları ABD'li istihbarat yetkililerince bilinen Türk özel timlerinin kendilerini kolay bir şekilde ABD'li askerlere yakalatmasındaki espriyi ve ABD'nin bu olayı deşifre etmesindeki zamanlamayı iyi anlamak gerekiyor. Bu konu oldukça karmaşık. ABD'li yetkililer bu konudaki suskunluklarını korumakta ısrar ediyor. ABD'li yetkililerin susmayı tercih ettikleri her konu muhakkak çok önemlidir. Gazeteciler ısrarla konuyu deşmeye çalışıyor ama ABD'li yetkililerden "tık" yok.
Türkmen Cephesi'nden yapılan açıklamalar oldukça anlamlı. Kürt peşmergelerin Musul ve Kerkük'teki asurilere baskı yaptıklarını belirten Türkmen Cephesi yetkilisi Yayçılı, Kürt grupların arkasında ABD'nin bulunduğunu ve ABD tarafından, peşmergelere, Kerkük'e girmeleri için 50 milyon dolar verdiğini belirtiyor. Yayçılı, kendilerinin 500 bin doları olduğu takdirde Kerkük'e hakim olacaklarını kaydederek, Türkiye'den destek talebini yineliyor. Haksız da sayılmaz, ABD'nin açık açık desteklediği ve gözlerini Musul- Kerkük'e dikmiş iki terörist Kürt gurup karşısında yalnız bırakılan Türkmenler'den ne beklenebilir ki? Kurda kuzuyu teslim etmekten başka birşey değil.
Gerçi hükümet, Musul ve Kerkük için 5 milyon dolarlık bir bütçe ayırdığı beyan etti ama ABD'nin bu yardımın ulaşmasına engel çıkarmamasının sağlanması gerekiyor.
Bu arada, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'den de önemli bir açıklama geldi. Wolfowitz, "Iraklı Kürtler, bize her fırsatta, kendilerini Iraklı olarak gördüklerini söylüyorlar. Bu çerçevede neden özgür Irak'ın geleceğinde bir Kürt başkan olmasın?" diyerek ABD'nin Irak'ın yeni yönetimine ilişkin neler düşündüğüne dair önemli bir ipucu veriyor: Irak'ın başına Kürt bir lider. Mesela, Mesut Barzani. Zaten Bağdat'ta bürolarını peşpeşe açan Barzani ve Talabani'den başka, ABD'nin gündeminde yer alan lider adayı olarak dışarıdaki Iraklı muhalif Ahmet Çelebi var. Tıpkı Afganistan örneğindeki Hamit Karzai gibi. Eğer ABD İsrail'in de ısrarla desteklediği ve telkin ettiği "Irak'ın başına bir Kürt lider" projesini gerçekleştirmeye kalkarsa asıl kıyamet o zaman kopar. Şiiler önemli bir isyanla ABD'nin başına bela olur. Türkiye ise ABD'ye olan ve pamuk ipliğine bağlanmış güvenini kaybeder.
Bütün bu tartışmalar ve çetin mücadeleler için çok az zaman kaldı. Çünkü ABD, kısa bir zaman diliminde Irak'ın yeni yönetimiyle ilgili somut girişimlerde bulunmak zorunda. Gerçekten de Irak'ta bugünlerde yaşanan bu sessizlik pek hayra alamet değil. "Ortam ne kadar sessiz olursa, gelecek fırtına da o nisbette şiddetli olur" sözünü akıldan çıkarmamak gerekiyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012