Kendilerine "nurcu" diyen bazı kişiler, bir şekilde Hıristiyanlık ve Yahudilik sempatisi sergiliyorlar. Bir işadamı arkadaşımızın iş yerinde, bu grubun önde olan bir siması başka insanlarla konuşurken "Efendim, Hıristiyanlar da Müslümanlar gibi kurtulmuşlardır" diyor.
O zamana kadar kendilerine alaka duyan işadamı kardeşimiz, bu şahsı kovuyor ve bu fikirlerinin bir misyoner fikri olduğunu ve bir daha kendilerini rahatsız etmemelerini söylüyor.
Ceviz Kabuğu programında, yerli iki papaz misyonerliği savunuyor, havaya yumruk sıkıyorlar. Fakat bir tanesinin beyanı son derece ilginç. Şöyle anlatıyor genç Türk papaz kendini: Ben 80'li yıllarda Risale-i Nur okuyordum. Araştırmaya koyuldum. Hıristiyan oldum".
Ne garip değil mi? Adam Risale ile başlıyor, Hıristiyan oluveriyor.
Kendi şahsi tespitlerime gelince; onlarca kişi telefon, faks ve benzeri yollarla beni arayıp Hıristiyanlık savunuculuğu yapmıştır. Kendilerinin kim olduğunu sorduğumuzda, "Nurcu" cevabını aldık.
Bazı insanlar efendim acaba böyle diyenler bu kelimeyi kullanmış olamazlar mı, diye sorabilirler.
Fakat bu şahısların bir kısmını yakınen tanımaktayız.
Bir zamandan beri "hoşgörü ve dinlerarası diyalog" adına icra edilen programlara baktığımızda, nurcu grubun etkin rol aldığını görüyoruz.
Kim hangi yolu seçerse seçsin, bu bir kişisel tercihtir. Bu konuda bir zorlama ve bir dayatma söz konusu değildir. Fakat iş "misyonerlik" konusuna gelince durum değişiyor. Zira misyonerlik, siyasetin ve ekonominin maskesi olarak kullanılmaktadır.
200 yıl devam eden Haçlı Seferleri ile, barış gönüllüsü adı altında icra edilen programlar sonuçta aynı.
Hepsinin ortak amacı, Türkiye'yi bin yıl öncesine döndürmek. Anadolu insanının Rum, Ermeni, Süryani ve benzeri köklere dayandığını söyleyerek, Türk kimliğini zaafa uğratmak.
Bir araştırmacı arkadaşla konuşuyoruz. Türkiye'de % 15 Hıristiyan olduğunu söylüyor. Bir başkası artık Türkiye'nin % 99 değil, % 96 Müslüman olduğunu ifade ediyor.
Teşbih yerinde ise koca çınarın yanına bir zakkum ağacı dikme gayretleri var.
Türkiye'de Hıristiyan olan nüfus bellidir. Türkiye'de azınlıklar bellidir. Türkiye'nin altını oymak isteyenler bellidir.
Türkiye'den toprak alma projesi son derece tehlikeli bir iştir. Fakat net bir şekilde ifade edelim ki, "Bu vatan bizimdir, bizim kalacaktır." Türkiye'deki gayrimüslim insan sayısı, % 1 bile değildir. Bu sayıyı kabarık gösterenlerin maksadı propagandadır. Bu milletin özü, esası ortadadır.
Ancak bu sağlam yapıya güvenerek tedbirsizlik yapılmamalıdır. 800 yılık Endülüs devletinin nasıl yıkıldığı, oradaki Müslüman halkın nasıl soykırıma uğratıldığı unutulmamalıdır.
ABD'den talimat alanlar, oradan ülke insanına kıble tayin etmeye çalışanlara asla itibar edilmemelidir.
Unutulmamalıdır ki, mikrobun küçüğü büyüğü olmaz.
O zamana kadar kendilerine alaka duyan işadamı kardeşimiz, bu şahsı kovuyor ve bu fikirlerinin bir misyoner fikri olduğunu ve bir daha kendilerini rahatsız etmemelerini söylüyor.
Ceviz Kabuğu programında, yerli iki papaz misyonerliği savunuyor, havaya yumruk sıkıyorlar. Fakat bir tanesinin beyanı son derece ilginç. Şöyle anlatıyor genç Türk papaz kendini: Ben 80'li yıllarda Risale-i Nur okuyordum. Araştırmaya koyuldum. Hıristiyan oldum".
Ne garip değil mi? Adam Risale ile başlıyor, Hıristiyan oluveriyor.
Kendi şahsi tespitlerime gelince; onlarca kişi telefon, faks ve benzeri yollarla beni arayıp Hıristiyanlık savunuculuğu yapmıştır. Kendilerinin kim olduğunu sorduğumuzda, "Nurcu" cevabını aldık.
Bazı insanlar efendim acaba böyle diyenler bu kelimeyi kullanmış olamazlar mı, diye sorabilirler.
Fakat bu şahısların bir kısmını yakınen tanımaktayız.
Bir zamandan beri "hoşgörü ve dinlerarası diyalog" adına icra edilen programlara baktığımızda, nurcu grubun etkin rol aldığını görüyoruz.
Kim hangi yolu seçerse seçsin, bu bir kişisel tercihtir. Bu konuda bir zorlama ve bir dayatma söz konusu değildir. Fakat iş "misyonerlik" konusuna gelince durum değişiyor. Zira misyonerlik, siyasetin ve ekonominin maskesi olarak kullanılmaktadır.
200 yıl devam eden Haçlı Seferleri ile, barış gönüllüsü adı altında icra edilen programlar sonuçta aynı.
Hepsinin ortak amacı, Türkiye'yi bin yıl öncesine döndürmek. Anadolu insanının Rum, Ermeni, Süryani ve benzeri köklere dayandığını söyleyerek, Türk kimliğini zaafa uğratmak.
Bir araştırmacı arkadaşla konuşuyoruz. Türkiye'de % 15 Hıristiyan olduğunu söylüyor. Bir başkası artık Türkiye'nin % 99 değil, % 96 Müslüman olduğunu ifade ediyor.
Teşbih yerinde ise koca çınarın yanına bir zakkum ağacı dikme gayretleri var.
Türkiye'de Hıristiyan olan nüfus bellidir. Türkiye'de azınlıklar bellidir. Türkiye'nin altını oymak isteyenler bellidir.
Türkiye'den toprak alma projesi son derece tehlikeli bir iştir. Fakat net bir şekilde ifade edelim ki, "Bu vatan bizimdir, bizim kalacaktır." Türkiye'deki gayrimüslim insan sayısı, % 1 bile değildir. Bu sayıyı kabarık gösterenlerin maksadı propagandadır. Bu milletin özü, esası ortadadır.
Ancak bu sağlam yapıya güvenerek tedbirsizlik yapılmamalıdır. 800 yılık Endülüs devletinin nasıl yıkıldığı, oradaki Müslüman halkın nasıl soykırıma uğratıldığı unutulmamalıdır.
ABD'den talimat alanlar, oradan ülke insanına kıble tayin etmeye çalışanlara asla itibar edilmemelidir.
Unutulmamalıdır ki, mikrobun küçüğü büyüğü olmaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002