Türk'ün tarihinde önemli bir yere sahip olan İstanbul'un fethinin yıl dönümünü idrak ettiğimiz şu günlerde Fetih ve Fatih hakkında birkaç satır yazmakla aziz ecdadımızın hatıralarını yad etmeyi ve gerekli dersleri çıkarmayı düşündük. Gerçekten de İstanbul'un fethi bir çağın kapanıp bir çağın açılmasına vesile olmuştur. Vücuda gelen bir eserin kıymetini anlayabilmek için, meydana geliş aşamasındaki çile ve gayretleri, rol alan şahısları yani, perde arkasını çok iyi anlamak gerekmektedir. İşte İstanbul'un fethine de bu pencereden bakmakta çok faydalar vardır.
Geçtiğimiz hafta Cuma hutbelerinde de İstanbul'un fethi ve Fatih konusu işlendi. Her hoca efendi kendi maharetleriyle hazırladıkları hutbeleri cemaate sundular. Bendeniz de dinlediğim Cuma hutbesiyle bir ufuk turu yaşadım. Bana ve diğer cemaate bu duyguyu yaşattığı için; hutbeyi vaaz eden Gaziantep Hacı Nasır Cami İmam Hatibi Mehmet Hocaya şükranlarımı beyan etmeden geçemeyeceğim.
Mehmet Hocanın, hutbede anlattıklarından, fetih ruhunu ve arka planının bir kısmını siz değerli dostlarla paylaşalım istedik? Arz edeyim efendim; "İstanbul'un fethi dendiği zaman fethin kumandanı ve Fatihin askerlerini iyi tanımak lazımdır. Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul'un fethinin kendisine müyesser olacağının müjdesini almıştı ama fethin zamanını sabırsızlıkla bekliyordu. Sultan Fatih, Türk Hakanlarının sıkça yaptıkları bir metod olan tebdil-i kıyafet ederek (kılık kıyafet değiştirerek) halkın arasına karışır. Genel vaziyet hakkında bilgi edinmek maksadıyla, onlarla sohbet eder, alışveriş yapar. Karşılaştığı manzara onun fetih hakkındaki duygularını kuvvetlendirir. Manzara şudur; bir dükkandan alışveriş yaparken birkaç çeşit malzeme ister, dükkan sahibi bir çeşit mal verir ve 'ben siftah ettim. Diğerini de komşumdan alınız o daha siftah etmedi' der. Sultan aynı manzarayı diğer esnaftan da görünce, Allah'a hamd eder ve 'ben bu asker ile değil İstanbul'u, dünyayı bile fethederim' diyerek saraya döner. Ve fetih hazırlıklarına başlama emrini verir. İşte fethin arkasında, böyle güzel ahlak numunesi bir millet vardı".
Bu hutbeyi dinlerken gerçekten derin bir tefekkür iklimi yaşadım. Şimdi yaşadığımız; gerek fert gerek devlet bazında sorunlar yumağının arkasındaki gerçekleri, bugünün idarecilerini, bugünün esnafını tefekkür ettim? Suçlu mu arıyoruz?Suçsuz olan var mı ki..!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Asıl dostumuz Allah’tır / 17.02.2025
- Allah’ın düşmanlarını dost edinenler! / 15.02.2025
- Mübarek gün ve geceler Allah’ın kullarına ikramıdır / 14.02.2025
- Berat Gecesi tövbe, kurtuluş ve değişim için bir fırsattır / 13.02.2025
- Cömertlik, darlıkta ve bollukta vermektir / 12.02.2025
- Ramazanın habercisi Şaban-ı Şerif ayıdır / 11.02.2025
- Sırat-ı Müstakim ne demek? / 10.02.2025
- Kişiler ya hayır konuşmalı ya da susmalıdır / 08.02.2025
- ‘Zerre miktarda torpil, adam kayırma yok’ muş! / 07.02.2025
- ‘Ben yokum o var’ diyebilenlere selam olsun / 06.02.2025
- Allah’ın düşmanlarını dost edinenler! / 15.02.2025
- Mübarek gün ve geceler Allah’ın kullarına ikramıdır / 14.02.2025
- Berat Gecesi tövbe, kurtuluş ve değişim için bir fırsattır / 13.02.2025
- Cömertlik, darlıkta ve bollukta vermektir / 12.02.2025
- Ramazanın habercisi Şaban-ı Şerif ayıdır / 11.02.2025
- Sırat-ı Müstakim ne demek? / 10.02.2025
- Kişiler ya hayır konuşmalı ya da susmalıdır / 08.02.2025
- ‘Zerre miktarda torpil, adam kayırma yok’ muş! / 07.02.2025
- ‘Ben yokum o var’ diyebilenlere selam olsun / 06.02.2025