Sabah gazetesinden geçtiğimiz aylarda kovulan Fatih Altaylı, bir televizyon kanalında katıldığı programda, Sabah gazetesinin 1 yıl boyunca bir devlet bakanına ayda 100 bin dolar maaş verdiğini iddia etmiş. Bakanın ismi mühim değil. Bu iddianın doğruluğu veya iftira boyutu ve Altaylı'nın bu gerçeği bu kadar uzun bir süre içinde saklı tutması da şu an bizi ilgilendirmiyor. Konumuz, daha doğrusu bu haberin bizi esin kaynağı olduğu mevzu şu; bir gazete, bir bakana neden maaş verir? Hadi bir bakan veya hükümet bir gazeteye para akıtsa, onu finanse etse anlarız. Ama tam tersi bir durumun cereyan etmesi, ister istemez, düzen tersine mi döndü sorusunu insanın aklına getiriyor. Evet düzen tersine dönmüş...Şimdi size Falih Rıfkı Atay'ın ölümsüz eserlerinden "Zeytindağı"nda anlattığı tarihi bir hatırayı nakledeyim:"...Cemal paşa, Ali Kemal'in iftirasına yalnız "evet" veya "hayır" diye cevap vermek için hiçbir gazetede üç satırlık yer bulmaya muvaffak olamadı. Herkes kendi öz başının kaygısında idi. Eski kumandanımı (Cemal Paşayı) son olarak Boyacıköy'ündeki yalısında gördüm:-Param olmadığını bilirsin, dedi. Enver paşa kendi elindeki kırk bin altından bir kısmını Talat'la bana verdi. Bunun birazını (isimlerini sayarak) üç muharrire vermek istiyorum. Hiç olmazsa onlar beni müdafaa ederler.Cemal paşa bir iki gün sonra arkadaşlariyle Karadeniz'e gitti. Bu haberi en önce, bütün harp yılları Cemal paşadan yardım gören üç yazardan birinin gazetesinde ve en ağır hücumlarla karışık olarak okudum: Ferre, yefirrü, firârâ!"Ferre; firar etti, yefirrü; firar eder anlamlarına geliyor.Yani, zamanında Cemal Paşa'nın altına boğduğu gazetecilerden birisi, Cemal Paşa'nın arkasından, "kaçtı" diye manşet atmış.O dönemde ve yakın zamana kadar düzen böyle işliyordu. Devlet erkanı, kendileri hakkında iyi yayınlar yapsın, bazı kusurlarını görmesinler diye gazete ve gazetecilere para veriyordu. Ama şimdi tam tersi yaşanıyor. Gazeteler, devlet erkânından bazı isimlere maaş bağlıyor. Peki neden?Demek ki ülkeyi yönetenler yer değiştirmiş. Ülkeyi gazete patronları yönetiyor, devlet erkânı da onlardan aldıkları paralar ile seslerini çıkarmıyorlar. Neyse, bu konuyu tadında bırakıp, Zeytindağı'ndan başka bir alıntı ile yazımızı noktalayalım:"Bizden Belgrad'ı aldıkları zaman, düşman delegeleri Niş kasabasını da istemişlerdi. Osmanlı delegesi ayağa kalkarak:-Ne hacet, dedi, İstanbul'u da size verelim.Babalarımız için Niş, İstanbul'a o kadar yakındı.Biz eğer Vardar'ı, Trablus'u, Girid'i ve Medine'yi bırakırsak, Türk milleti yaşayamaz sanıyorduk.Çocuklarımızın Avrupa'sı Marmara ve Meriç'te bitiyor.Batış ve kurtuluş gibi, bir milletin tarihinde ikisi tek yüzyıl içinde pek az defa sığmış olan ve yalnız biri milli tarihin büyük bir faslı olan iki hadiseyi dört, beş yıl içinde görüp geçirmiş, en büyük acıyı, en büyük milli sevinci tatmış olanların hikayeleri okunmağa değer."Evet, gerçekten büyük bir tarihin, büyük bir mirasın, fütursuz mirasyedileri olmamak için, tarihimize en azından okuyarak sahip çıkmak boynumuzun borcudur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012