Rizeli, İkizdereli Fadime ablanın, Temel amcanın ve Dursun dayının yegane arzu ve istekleri; ağaçlarımıza dokunulmasın, yeşil bitki örtümüz bozulmasın, dereden dupduru akan suyumuz bulandırılmasın.
Fadime ablanın arkasına sıra sıra dizilmiş komşular, oğullar-kızlar ve torunlar hem bizzat lisanları ile hem de hal dilleri ile haykırıyorlar ki; sizin dikeceğiniz ağaçlar sizin olsun, bizim asırlardır dimdik duran ağaçlarımıza dokunmayın, ineklerimizi ve koyunlarımızı otlatacağımız yeşil örtümüzü çamura ve bataklığa çevirmeyin, hem bizim hem de hayvanlarımızın su içtiği berrak deremizi batal etmeyin, iptal etmeyin.
Temel amcanın, şimdi içinde torunlarını büyüttüğü baba evinin temeli, bilmem kaç kuşak evvel büyük dedesi tarafından atılmış, bilmem kaç nesil doğmuş, büyümüş, yaşamış ve göç eylemiş dünyadan.
Yetmiş yaşını devirmiş olan Temel amca, Dursun dayı ve Fadime abla, bugüne kadar ne bizzat kendileri şahit olmuşlar, ne babalarından, dedelerinden, ne de onların dedelerinden böyle bir hikaye dinlemişler.
Günlerden bir gün, bir sabah erkenden kalkıp ineklerini ve koyunlarını derede sulayıp köyün yamaçlarında otlayıp karınlarını doyursunlar diye bayıra doğru vurmaya hazırlanırken, köylüden önce, ineklerden ve koyunlardan daha önce davranıp köyün yamaçlarındaki yeşil örtüyü yiyip bitiren, koca koca asırlık ağaçları çam gibi deviren ve derenin berrak suyunu da çamura çevirmiş olan birilerini buldular.
Sabah-akşam memleket haberlerini dikkatle takip ettikleri halde ülkenin, ya da Karadeniz bölgesinin işgale uğradığına dair bir haber duymamışlardı, öyleyse bu işgal neyin nesi idi ve o köyü ve çevresini bir anda tanınmaz hale sokan bu yaratıklar buralara nereden, nasıl ve kim tarafından sokulmuşlardı?
Derhal telefonlara sarılıp, her fırsatta 'bizim uşak' dedikleri, 'bölgemizin uşağı' dedikleri Sayın Cumhurbaşkanını aramayı düşünenler oldu fakat biraz derin düşünenler dediler ki; 'bizim uşağın haberi olmadan, izni olmadan bize bu kötülüğü kimseler yapamaz'.
Aradan geçen zaman ve Sayın Cumhurbaşkanının son ziyaretindeki söyledikleri 'derin' düşünenleri haklı çıkardı, şöyle diyordu:
"...Birileri biz bu adımları atarken acaba nasıl bunların önünü keseriz diye buralara geliyor. Bunlarda ar, haya yok. Bir dikili taşınız olsun be. Var mı bunların bir dikili taşı? Yok. İkizdere'de lojistik tesislerini yapıyoruz, bunlar Ankara'dan geliyorlar, durdurmak için gayret sarf ediyorlar. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde ne kadar sol varsa, Komünist varsa alıp buraya geliyorlar. Siz bizim önümüzü kesemeyeceksiniz. Biz bu tesisleri, yolları yapacağız. Sizin gücünüz bunların önünü kesmeye yetmez."
Ata yurdunu, baba ocağını, köyün yamacını, asırlık ağacını ve hayatını, hayat suyunu savunan Fadime abladan, Temel amcadan ve Dursun dayıdan Komünist olmaz ama bu gidişle siz bunu da başaracaksınız galiba!
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025