Geldiğimiz noktada emperyalist ABD ve AB, Türk milletine bilmem kaç bininci kez açıkça, "biz, sizin ebedi düşmanınızız. Bugüne kadar sizin için asla hayırlı rüya görmedik. Sizi ne Akdeniz'de, ne Ege'de, ne Karadeniz'de ve ne de Anadolu'da görmek istemiyoruz. Nihai hedefimiz sizi, Anadolu'dan çıkarmak, araç olarak Büyük Ermenistan'ı, Büyük Kürdistan'ı kurmak ve nihayetinde de Bizans'ı yeniden canlandırmak ve Arz-ı Mev'ud'u Yahudilere vermektir" dediler, diyorlar!..
Ama ülkemizde Menderes'ten Erdoğan'a kadar gelen bütün iktidarlar hep 'ABD-AB' dostluğuna vurgu yaptı. Tabiri caizse, 'hoştur bize, sizden gelen' teslimiyetini sundular.
Dost dediler. Müttefik, stratejik ortak dediler. AB nihai hedefimizdir dediler. AB'nin güvenliği bizden sorulur, AB'nin kapı koluyuz bile dediler.
Öyle ki siyasi partileriyle, bürokratlarıyla, birçok akademisyeniyle, medyasıyla, sivil toplum örgütleriyle, bazı dini yapılarla AB'den çok AB'ci, NATO'dan çok NATO'cu, ABD'den de çok ABD'ci olduk.
'Sarı öküzden' başlamıştılar istemeye. Elde verecek öküz kalmadı. Şimdi vatanımızı haliyle de canımızı istiyorlar.
'Akıllı ol, denileni yap, mahvederim, daha önce yaptım, yine yaparım, hepimiz Atina'yı desteklemekle yükümlüyüz' sözleri asıl hedeflerinin farklı cümlelerle itirafıdır.
Emperyalistler, Akdeniz'de aynen 1914'teki gibi bir kıvılcım arıyorlar. Bu kıvılcımı biz vermeyeceğiz.
Bu noktadan sonra Akdeniz'de, Ege'de geri atılacak bir adım, Türkiye'nin hem deniz, hem hava, hem de kara güvenliği için büyük felakettir. Sahillere hapsolup, kalırız.
İktidarın geri adım atmayacağı ve ekranlarda söylediği sözleri arkasında duracağını ümit ediyorum!
Buradan emperyalistlere diyorum ki; Söz konusu vatansa bu millet için iktidarlar teferruattır. Vatan için biz yine bir bilek oluruz, bir yürek oluruz.
Ey ABD, ey İngiltere, ey Fransa, ey Almanya, ey Yunan, Rum, Ermeni! Babalarınıza, dedelerinize sorun, daha önce yaptık. Yine yaparız.
Diğer taraftan da milletimize, bu noktaya nasıl getirildiğimizi, sadece iktidarın değil Meclis'teki bütün partilerin Batıya olan teslimiyetlerini sorgulamalarını istiyorum.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocam siyasete girdikten sonra değil taa 80'lerden beri hem dinen, hem siyaseten, hem de ekonomik olarak Batıyı, Batının hedeflerini anlattı. Ortadoğu'yu ve bu coğrafyada oynanan oyuna dikkat çekti.
Öyle, ekranlara çıkan akademisyenler, strateji uzmanlarının kurduğu cümlelerle değil ilkokul çocuklarının bile anlayacağı cümlelerle hakikati ortaya koydu ve sordu;
ABD'nin, ülkemiz üzerinden hesapları var mı? Var. İsrail'in var mı? Var. İngiltere, Fransa, Yunanistan, Almanya vs. AB ülkelerinin bizim topraklarımız üzerinde hesabı var mı? Var.
Peki, biz bunlarla nasıl dost olabiliriz? Nasıl güvenebiliriz?
Merhum Baş Hocamız, sahifeyi çevirerek yine sordu; Peki, Irak'ın, Libya'nın, İran'ın, Rusya'nın, Çin'in, Kore'nin vs. bu topraklarda bir hedefi var mı? Yok.
O zaman bu ülkelerle ortak menfaatler çerçevesinde buluşmak yerine neden aramıza mesafeler koyuyor hatta düşman oluyoruz?
Anlamayanlar ve de kendilerince bir İslam gözlüğü ile olaylara bakanlara da çok net örnekler verdi merhum Baş Hocam;
Saddam nereye gömüldü? Müslüman mezarlığına. Bush öldüğünde nereye gömülecek? Hıristiyan mezarlığına.
Eset öldüğünde nereye gömülecek? Müslüman mezarlığına. Obama öldüğünde nereye gömülecek? Hıristiyan mezarlığına. Kaddafi nereye gömüldü? Müslüman mezarlığına. Trump nereye gömülecek? Hıristiyan mezarlığına."
Şimdi soruyorum; Ülkemiz siyaseti kimlerin yanında durdu? Hıristiyan mezarlığına gömüleceklerin…
Şimdi Merkel; "Bütün AB ülkelerinin Yunanistan'ı destekleme yükümlülüğü vardır", Macron da; "Türkler sadece eyleme dönüşen sözlere saygı duyar" dedi.
Ülkemiz siyasetçileri en üst perdeden tepki gösterdi. Peki, Merkel, Macron neden bu açıklamayı, daha doğrusu 10 milyonluk Yunanistan'ı 83 milyonluk, siyasi, askeri ve ekonomik olarak stratejik konumu çok değerli, Batının Doğuya açılan kapısı olan Türkiye'ye neden tercih ettiler?
Cevap; Çünkü hepsi Hıristiyan mezarlığına gömülecekler. Yani inançları bir ve bize karşı yine birleştiler.
Meydanlarda, hutbelerde, ekranlarda imandan, kitaptan bahsedenlere diyorum ki, O kitabı bir kez okusaydınız, "Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostudurlar… (Maide 51)", "Onların dinlerine tabi olmadıkça ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla sizden razı olmazlar (Bakara 120)" gibi yüzlerce ayeti görür ve Müslüman'ca bir duruş gösterebilirdiniz.
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025