2016 yılından sonraki Temmuz aylarında hep Gülen aklıma gelir ve aklıma geldikçe de acı acı gülerim.
Neden mi? Tehdit bu kadar açıkken, namlunun hedefi belliyken ve uyarıcılara kulak tıkayanların şimdilerde masuma yatması, mağduru oynaması yüzünden.
Bugün Fethullah Gülen hareketinin insanımızın içine nasıl sızdığını şöyle kabaca bir hatırlayalım:
1964 yılında II. Vatikan Konsili esnasında Papa VI. Paul'ün talimatıyla kurulan "Hıristiyan Olmayanlar Sekretaryasının 1984 yılında başkanlığına seçilen Kardinal Francis Arinze geçmişten bugüne gelinen noktayı anlatırken, "Papa VI. Paul'ün vizyonu gerçekleşmektedir. Çünkü dinler arası diyalog, kilise misyonunun normal bir parçası olarak görülmektedir." diyordu.
Papa II. Jean Paul'ün 1991 yılında ilân ettiği "Redemptoris Missio" (Kurtarıcı Misyon) isimli genelgesinde ise;
"Dinler arası diyalog, Kilise'nin bütün insanları Kilise'ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır.
Bu misyon aslında Mesih'i ve İncil'i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir. Tanrı, Mesih vasıtasıyla bütün insanları kendine çağırmakta, vahyinin ve sevgisinin mükemmelliğini onlarla paylaşmak istemektedir...
Bu açıklamalar yapılırken, kurtuluşun Mesih'ten geldiği ve diyalogun evangelizasyon (misyon) dan ayrılmadığı gerçeği göz ardı edilmemiştir" diyordu. (Jean Paul II. Redemptoris Missio Roma: 1991)
Papa II. Jean Paul, 24 Aralık 1999'da yayınladığı yılbaşı mesajında; "birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya'yı Hıristiyanlaştıralım" diyerek, Asya'yı Hıristiyanlaştırma politikalarının hedefine koymuştu.
Ayrıca Vatikan tarafından, "Asya'nın Hıristiyanlaştırılmasında Türkiye merkez kabul edildi", görüşlerine yer verilmesi, ülkemizin Asya'nın, Hıristiyanlık için geçiş yolu üzerinde olması, günümüz misyonerlik faaliyetleri açısından ülkemizin ne derece büyük tehlikeler ile karşı karşıya kaldığını ortaya koymaktadır". (Süleyman Kocabaş, 2002:183).
Nitekim bir İslam ülkesinde Müslümanlara, Hıristiyan anlayışının, Hıristiyan düşüncesinin ve Haçlı geleneklerinin nasıl anlatılması gerektiğini anlatan misyoner Fransa Katolik Enstitüsü profesörlerinden J. Danielou şöyle demiştir:
"…Hıristiyanlığın yayılması için bir yere kilise yapmak, kalıcı ve isabetli bir yol değildir. Orada asıl kalıcı olan, Hıristiyanlığın o toplumun kültürü içerisine nüfuz etmesidir.
Yoksa Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çalışıp durmayın. Onlara, Hıristiyan âdetlerini, bayramlarını, kültürünü ve ahlâkını aşılamaya çalışmak en avantajlı yoldur." ( Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri, Ank. 1996, s. 37)
Türkiye'ye gelirsek!
Fetullah Gülen 1998'de Vatikan ziyaretinde bu amaca hizmet etmek azminde olduğunu dile getirip: "Papa 6. Paul tarafından başlatılan ve devam etmekte olan dinlerarası diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz" diyordu.
Bu ziyaretten önce Papa'ya gönderdiği uzun mektubun bir bölümünde ise; "Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir" diyordu.
Şeyh
Şeyh kelime anlamı olarak; ihtiyar, pir, önder, yaşlı, kabile reisi gibi anlamlara gelmektedir.
Arap kültüründe üst düzey makamlara sahip olan kişilere, yaşlı kişilere, bilgili şahıslara veya kraliyet ailesine mensup şahıslara verilen bir unvandır.
Bizim kültürümüzde ise veli, pir ve mürşitle eş anlamlı olarak kullanılmıştır. 'Doğru yolu gösteren rehber" manasındadır.
BTP lideri Hüseyin Baş, eski Bakan Varank'ı paylaştığı malum videoya yorum yapmış, Varank artık nasıl bir ruh haline girdiyse, 'Asıl komik olan, şeyhlik iddiasındaki babasından miras olarak parti devralıp siyasetçiyim diye utanmadan ortalıkta gezip yorum yapabilmek...' cevabını vermişti.
Bak! Sayın Varank! Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, bizlere doğru yolu gösteren bir rehberdi.
Bu yollardan birisi de, Vatikan'ın başlattığı dinler arası diyalog süreci ve Fethullah Gülen hareketiydi.
Bizler, Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğinde bu sürece karşı ölümüne mücadele ederek devletimizin bekası, milletimizin iman ve bu imandan gelen kardeşliğini müdafaa ederken sizler bir taraftan Fethullah Gülen'in ayrılık hasretiyle yanıp tutuşup diğer taraftan da her istediklerini veriyordunuz.
İlla 'şeyli' bir cevap istiyorsan, Vatikan'ın şeyhlerine gitmeyecektiniz, derim. Çünkü onlar ateşe götüren rehberlerdir. Ama gittiniz. Bakın her yer alev alev.
Eski Bakan Varank 2022'nin 15 Temmuz'unda ne diyordu biliyor musunuz?
"15 Temmuz sıradan ve kısa süre içinde planlanan bir darbe girişimi asla değildir. 15 Temmuz'un ardında 40 yılı aşkın yapılan hesaplar, hain planlar vardır. Bu hain planların arkasında kimin olduğu da gayet açıktır."
Sayın Varank kim? Hadi ABD desene! Hadi Birleşik Arap Emirlikleri desene! Hadi Vatikan desene!
Sayın Varank! '40 yılı aşkın yapılan hesaplar, hain planlardan' bahsediyorsunuz! Neden gereğini yapmadınız? Gerçekten komik oluyorsunuz!
BTP lideri Hüseyin Baş, bu eski bakan için ne demişti?
"Hayatta neye inanırım biliyor musunuz?
Kimse bu arkadaş gibi yalan ve iftiraya sarılmamalı, haddini de aşmamalı. Sonra üzülür…"
Sayın Başkan! Ben üzüleceğini sanmıyorum. Çünkü herkes görevini yapıyor.
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025