Hukuka bile talimat vermeye kalkan bir iktidar anlayışı ile yönetiliyoruz. Her ne kadar hukukun başındakiler, bu çıkışları “dil sürçmesi” diye tarif etseler de icraatlar iktidarı doğrular nitelikte.
En basitinde CHP ve MHP’nin birçok belediyesine (halk tabiri ile) her gün baskınlar, gözaltılar, yargılamalar yapılırken hakkında yüzlerce iddia bulunan AKP’li belediyelere savcı ve polisler çay içmeye bile gitmiyor. Neden?
Ya! beş yıldır toplumun birçok kesiminden insanların içeri alınıp, yargılandığı, adına hukukun “Ergenekon” AKP siyasetçilerinin ise “derin devlet” dedikleri davalar…
Yine hatırlarsanız! Bu davalar MİT’in, polisin bilgi ve belgeleri ile değil nerden beslendiği belli ama belli etmeyen kişilerin sözde belge ve iddialarıyla başlamıştı. Günlerce kamuoyunu işgal etmişti.
Hatta bu süreçte Erdoğan savcılığa soyunmuştu. “Millet adına hakkı aramanın, hakkı savunmanın gayreti içindeyiz. Eğer bu anlamda savcılık ise evet savcıyım” demişti.
Geldiğimiz noktada ise artık takkeler düştü. Haçlar, mason yıldızları, PKK renkleri ortalığı kapladı.
Erdoğan kimin adına “savcılığı” üstlenmişti? Millet adına. Tuncay Güney bir sapık, bir haham. Şemdin Sakık, milletimizin düşmanı, PKK’nın ikinci adamı, asker ve millet katili.
Ey Erdoğan! Millet adına soyunduğunu iddia ettiğin savcılık görevinde tanıkların sapık ve katiller mi?
Tuncay Güney’in biyografisine baktım. Ne ararsan var. Küçük yaşta ırzına geçilmiş. Eşcinsel olmuş. Oto hırsızlığı yapmış. Birçok cemaatin içine girip çıkmış. Muhabirlik yapmış. STV’nin kuruluşunda aktif görevler almış. Gülen’in sekreterliğini yapmış. 3 din değiştirmiş ve şu an haham olarak bilinen bir mahluk.
Şemdin Sakık ise abisi BDP vekili Sırrı Sakık’ın tarifine göre (ne amaçla söylediğini pek anlamadığım) “Böyle kardeş düşman başına” dediği bir terörist. Bir zamanlar PKK’nın ikinci adamı. Tarlada doğmuş, babasını vurmaya kalkmış insan katili, cani bir isim.
1993’te 33 askerimizin şehit edildiği olaydan yaralı kurtulan jandarma er Salih Pektaş’ın anlattıkları ise hem askerin hem iktidarın hem de yargının başını yere eğip düşünmesini gerektirecek cinsten. Tabi düşünebilenler için…
“Malatya İl Jandarma Komutanlığı’ndan hareket ettiğimizde tuhaflıklar başladı. Sivil olarak çıktığımız yolda hiçbir koruma verilmedi. Elazığ’a yaklaştığımız halde koruma gelmemişti. Şoförler yolculuk boyunca sık sık mola verdi.
Bir ara arkadaki aracın tekeri patladığı gerekçesiyle durduk. Aşağı indik. Şoför tekerle uğraşmıyor, aracın altında telsizle birileriyle konuşuyordu. Ama akıbetimiz aklımızın ucundan bile geçmediği için şüphelenmedik…
Bingöl’e gireceğimiz sırada yolun PKK tarafından kesildiğini gördük. Şoföre bağırarak, geri dönmesini söyledik. Ancak şoför aldırmadan aracı pusuya doğru sürdü.
Ön koltukta oturuyordum. Grubun başındaki kişi araca yaklaşıp, “Geldiniz mi?” diye sordu. Şoför de “Geldik abi” dedi. Bu kişi Şemdin Sakık’tı. Demek ki yol boyunca temas halindeydiler ve bizi bekliyorlardı…
Midibüslerde bulunan toplam 54 silahsız askerdik. Bizi bir köye doğru götürdüler. Sakık, bir köprüden geçerken ‘Sigarası olan var mı?’ diye sordu. Benim gömleğimin cebindeki sigara paketini gördü ve paketi cebimden alıp bir sigara çıkardı…
Gece yarısına kadar birkaç kilometre yürüttüler. Benimle 35 askeri bir patika yola çıkarttılar. Teröristleri Şemdin Sakık komuta ediyordu. Hepimizi yan yana dizdiler. Sakık’ın emriyle 3 metreden bizi kurşuna dizdiler. Dizimdeki acıyla kendimi sol tarafa attığımı hatırlıyorum. Silah seslerinin ardından baktım, arkadaşlarım cansız yatıyordu. İniltiler duydum. Yaralı olduğum halde kendimi gizledim. Sabah anayola çıkarak bir aracı durdurdum ve en yakındaki jandarma karakoluna sığındım…
Bu olaydan 12 arkadaş kurtulduk. Bunu birebir gördük. Bize 2 metre mesafesi vardı. Köylere uğradığımızda “Tükürün bu T.C.’nin köpeklerine” demişti. Bu adam nasıl komutanların aleyhinde gizli tanık olarak dinleniyor? Ben şaşırıyorum, geceleri uykusuz kalıyorum. Psikolojim bozuluyor” diyor…
Evet, Erdoğan’ın savcılığına soyunduğu davanın şahitleri bunlar. Sizce “Adalet mülkün temeli mi?”
En basitinde CHP ve MHP’nin birçok belediyesine (halk tabiri ile) her gün baskınlar, gözaltılar, yargılamalar yapılırken hakkında yüzlerce iddia bulunan AKP’li belediyelere savcı ve polisler çay içmeye bile gitmiyor. Neden?
Ya! beş yıldır toplumun birçok kesiminden insanların içeri alınıp, yargılandığı, adına hukukun “Ergenekon” AKP siyasetçilerinin ise “derin devlet” dedikleri davalar…
Yine hatırlarsanız! Bu davalar MİT’in, polisin bilgi ve belgeleri ile değil nerden beslendiği belli ama belli etmeyen kişilerin sözde belge ve iddialarıyla başlamıştı. Günlerce kamuoyunu işgal etmişti.
Hatta bu süreçte Erdoğan savcılığa soyunmuştu. “Millet adına hakkı aramanın, hakkı savunmanın gayreti içindeyiz. Eğer bu anlamda savcılık ise evet savcıyım” demişti.
Geldiğimiz noktada ise artık takkeler düştü. Haçlar, mason yıldızları, PKK renkleri ortalığı kapladı.
Erdoğan kimin adına “savcılığı” üstlenmişti? Millet adına. Tuncay Güney bir sapık, bir haham. Şemdin Sakık, milletimizin düşmanı, PKK’nın ikinci adamı, asker ve millet katili.
Ey Erdoğan! Millet adına soyunduğunu iddia ettiğin savcılık görevinde tanıkların sapık ve katiller mi?
Tuncay Güney’in biyografisine baktım. Ne ararsan var. Küçük yaşta ırzına geçilmiş. Eşcinsel olmuş. Oto hırsızlığı yapmış. Birçok cemaatin içine girip çıkmış. Muhabirlik yapmış. STV’nin kuruluşunda aktif görevler almış. Gülen’in sekreterliğini yapmış. 3 din değiştirmiş ve şu an haham olarak bilinen bir mahluk.
Şemdin Sakık ise abisi BDP vekili Sırrı Sakık’ın tarifine göre (ne amaçla söylediğini pek anlamadığım) “Böyle kardeş düşman başına” dediği bir terörist. Bir zamanlar PKK’nın ikinci adamı. Tarlada doğmuş, babasını vurmaya kalkmış insan katili, cani bir isim.
1993’te 33 askerimizin şehit edildiği olaydan yaralı kurtulan jandarma er Salih Pektaş’ın anlattıkları ise hem askerin hem iktidarın hem de yargının başını yere eğip düşünmesini gerektirecek cinsten. Tabi düşünebilenler için…
“Malatya İl Jandarma Komutanlığı’ndan hareket ettiğimizde tuhaflıklar başladı. Sivil olarak çıktığımız yolda hiçbir koruma verilmedi. Elazığ’a yaklaştığımız halde koruma gelmemişti. Şoförler yolculuk boyunca sık sık mola verdi.
Bir ara arkadaki aracın tekeri patladığı gerekçesiyle durduk. Aşağı indik. Şoför tekerle uğraşmıyor, aracın altında telsizle birileriyle konuşuyordu. Ama akıbetimiz aklımızın ucundan bile geçmediği için şüphelenmedik…
Bingöl’e gireceğimiz sırada yolun PKK tarafından kesildiğini gördük. Şoföre bağırarak, geri dönmesini söyledik. Ancak şoför aldırmadan aracı pusuya doğru sürdü.
Ön koltukta oturuyordum. Grubun başındaki kişi araca yaklaşıp, “Geldiniz mi?” diye sordu. Şoför de “Geldik abi” dedi. Bu kişi Şemdin Sakık’tı. Demek ki yol boyunca temas halindeydiler ve bizi bekliyorlardı…
Midibüslerde bulunan toplam 54 silahsız askerdik. Bizi bir köye doğru götürdüler. Sakık, bir köprüden geçerken ‘Sigarası olan var mı?’ diye sordu. Benim gömleğimin cebindeki sigara paketini gördü ve paketi cebimden alıp bir sigara çıkardı…
Gece yarısına kadar birkaç kilometre yürüttüler. Benimle 35 askeri bir patika yola çıkarttılar. Teröristleri Şemdin Sakık komuta ediyordu. Hepimizi yan yana dizdiler. Sakık’ın emriyle 3 metreden bizi kurşuna dizdiler. Dizimdeki acıyla kendimi sol tarafa attığımı hatırlıyorum. Silah seslerinin ardından baktım, arkadaşlarım cansız yatıyordu. İniltiler duydum. Yaralı olduğum halde kendimi gizledim. Sabah anayola çıkarak bir aracı durdurdum ve en yakındaki jandarma karakoluna sığındım…
Bu olaydan 12 arkadaş kurtulduk. Bunu birebir gördük. Bize 2 metre mesafesi vardı. Köylere uğradığımızda “Tükürün bu T.C.’nin köpeklerine” demişti. Bu adam nasıl komutanların aleyhinde gizli tanık olarak dinleniyor? Ben şaşırıyorum, geceleri uykusuz kalıyorum. Psikolojim bozuluyor” diyor…
Evet, Erdoğan’ın savcılığına soyunduğu davanın şahitleri bunlar. Sizce “Adalet mülkün temeli mi?”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025