Hafta sonunda Gazetemiz yazarlarından, Baki Bektaş Bey'in başkanlığında Kayseri'de bir toplantı gerçekleştirildi. Yer olarak Erciyes dağı seçilmişti. Yaklaşık 2250 m tırmandıktan sonra Tekir yaylasında, göl kıyısında civar illerden gelen temsilcilerle başlayan toplantı yaklaşık 8 saat sürdü.
Yaylanın doyumsuz havası, ceketsiz yakalandığımız serinliği, dağlardan süzüle süzüle gelen kar sularının ferahlığı ve Erciyes'in gözümüz önüdeki heybeti altında sürdü toplantı...
Namaz vakitleri arasında buz gibi sularla abdest aldık. Yükseklerdeki karların Haziran sıcağı altında nasıl erimeden Allah'ın giydirdiği bembeyaz kaftanı, 3500 m'lik boyu ve Kayseri'nin ufuklarından dünyaya şahin bakışı ile Erciyes; din, vatan, bayrak, millet aşkı ile tepeye tırmanan Kuvayı Milliye ruhunun neferlerinin, "vermem bir çakıl taşını" diyerek göğsündeki taşları avuçlayıp bu topraklarda gözü olanlara doğru haykırışları Erciyes ile bütünleşmişti.
Erciyes'in yüksek yaylalarındaki yörük çadırları beyaz güvercinler gibi pervazlara konup "Bu vatan bizimdir bizim kalacak" nakaratlarını tekrar edercesine Erciyes'in göğsünde Türk adetinin, Türk cesaretinin, Türk heybetinin, Türk kültürünün tarihî süsleri, desenleri, habercileriydiler...
Neden bu vatanın taşına, toprağına göz dikildiğini anlayamayanlara tavsiyem Anadolu'ya gitsinler gezip görsünler.. Ankara'dan Kayseri'ye gelene kadar dümdüz ovalarla nakış nakış işlenmiş bağday, arpa, yulaf, pancar, mercimek tarlalarını bir görsünler de ondan sonra IMF'nin neden bu hububatı yok etmek istediğini anlasınlar.
Yahudi'nin GAP bölgesinde, Ermeni'nin Ağrı dağında, Yunan'ın ve diğerlerinin şurada buradaki hain emellerinin, iştahlarının neden hala rüyalarını süslediğini anlayamayanlar gidip bu toprakları yüzlerine sürsünler, görmeyen gözleri mutlaka açılacaktır.
Evet, Kayseri seyehatimizin tabii güzelliklerini anlatmaya ara verip gelişimizin gerçek sebebi olan manidar toplantımızdan bahsedeyim.
Sayın Baki Bektaş Bey toplantının açılışında özetle şöyle diyordu:
"Ülkemizin üzerinde oynanan oyunlar, korkunç boyutlara ulaşmıştır. Gaziantep'teki toplantının ardından yoğun istek ve teklifler üzerine (Türkiye'nin geleceği hakkında sözü, fikirleri, kararlılığı ile) Prof. Dr. Haydar Baş Bey mutlaka icraatın başında olacaktır. Vatanın bütünlüğü, milletin birlik ve beraberliği hususunda özünü, kendi inancı, kendi örfünden, kendi tarih ve milletinden alan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ufuk açıcı, gönülleri buluşturucu, insanları kaynaştırıcı fikir ve tavsiyeleri insanımızın içine düşürüldüğü kriz ve bunalımların tek çıkış yolu olarak gözükmektedir.
Bize düşen yılmadan, büyük bir azimle millet için çalışmaktadır".
Sözlerine şöyle devam etti Baki Bektaş:
"Bize ne derler, ne demezler diyerek insanların bakış açısına göre tavrımızı, hareketimizi belirlemiyoruz.
Bu yolda nice iftiralar, kampanyalar olacaktır. Bunlar karşısında haksız ve yüreksiz olanlar korkar. Bizim kimseden korkumuz yoktur".
Baki Bey'in sohbetinden sonra teker teker görüşler ortaya konup değerlendirmeler yapıldı.
Gördüm ki:
Hesabını sadece Allah rızasına göre yapanlar Kuvayı Milliye ruhu ile şu yüksek tepede buluşmuşlar. Hani şairin dediği "Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır" sözünün yüreklerde bayraklaştığını gördüm. Ayaklarında çarık sırtlarında heybeleri ile Anadolu'yu şereflendiren ahlak, edep, cesaret erleri (Alperenler) gibi Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in etrafında ciddiyet, samimiyet ve aşkla bu kutsi harekette göreve baş konduğuna şahit oldum.
Erciyes'in bağrından akan saf ve berrak su ile konuştum. "Sen şifa oluyorsun. Serinlik verip insanı ferahlatıyorsun. Dağları aşıp duruyorsun. İşte memlekete huzuru getirecek Kuvayı Milliye'nin fikir pınarları Türkiye ve dünyaya akmak için ayağa kalktılar".
Hayırlı olsun!...
Mustafa SABRİ
Yaylanın doyumsuz havası, ceketsiz yakalandığımız serinliği, dağlardan süzüle süzüle gelen kar sularının ferahlığı ve Erciyes'in gözümüz önüdeki heybeti altında sürdü toplantı...
Namaz vakitleri arasında buz gibi sularla abdest aldık. Yükseklerdeki karların Haziran sıcağı altında nasıl erimeden Allah'ın giydirdiği bembeyaz kaftanı, 3500 m'lik boyu ve Kayseri'nin ufuklarından dünyaya şahin bakışı ile Erciyes; din, vatan, bayrak, millet aşkı ile tepeye tırmanan Kuvayı Milliye ruhunun neferlerinin, "vermem bir çakıl taşını" diyerek göğsündeki taşları avuçlayıp bu topraklarda gözü olanlara doğru haykırışları Erciyes ile bütünleşmişti.
Erciyes'in yüksek yaylalarındaki yörük çadırları beyaz güvercinler gibi pervazlara konup "Bu vatan bizimdir bizim kalacak" nakaratlarını tekrar edercesine Erciyes'in göğsünde Türk adetinin, Türk cesaretinin, Türk heybetinin, Türk kültürünün tarihî süsleri, desenleri, habercileriydiler...
Neden bu vatanın taşına, toprağına göz dikildiğini anlayamayanlara tavsiyem Anadolu'ya gitsinler gezip görsünler.. Ankara'dan Kayseri'ye gelene kadar dümdüz ovalarla nakış nakış işlenmiş bağday, arpa, yulaf, pancar, mercimek tarlalarını bir görsünler de ondan sonra IMF'nin neden bu hububatı yok etmek istediğini anlasınlar.
Yahudi'nin GAP bölgesinde, Ermeni'nin Ağrı dağında, Yunan'ın ve diğerlerinin şurada buradaki hain emellerinin, iştahlarının neden hala rüyalarını süslediğini anlayamayanlar gidip bu toprakları yüzlerine sürsünler, görmeyen gözleri mutlaka açılacaktır.
Evet, Kayseri seyehatimizin tabii güzelliklerini anlatmaya ara verip gelişimizin gerçek sebebi olan manidar toplantımızdan bahsedeyim.
Sayın Baki Bektaş Bey toplantının açılışında özetle şöyle diyordu:
"Ülkemizin üzerinde oynanan oyunlar, korkunç boyutlara ulaşmıştır. Gaziantep'teki toplantının ardından yoğun istek ve teklifler üzerine (Türkiye'nin geleceği hakkında sözü, fikirleri, kararlılığı ile) Prof. Dr. Haydar Baş Bey mutlaka icraatın başında olacaktır. Vatanın bütünlüğü, milletin birlik ve beraberliği hususunda özünü, kendi inancı, kendi örfünden, kendi tarih ve milletinden alan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ufuk açıcı, gönülleri buluşturucu, insanları kaynaştırıcı fikir ve tavsiyeleri insanımızın içine düşürüldüğü kriz ve bunalımların tek çıkış yolu olarak gözükmektedir.
Bize düşen yılmadan, büyük bir azimle millet için çalışmaktadır".
Sözlerine şöyle devam etti Baki Bektaş:
"Bize ne derler, ne demezler diyerek insanların bakış açısına göre tavrımızı, hareketimizi belirlemiyoruz.
Bu yolda nice iftiralar, kampanyalar olacaktır. Bunlar karşısında haksız ve yüreksiz olanlar korkar. Bizim kimseden korkumuz yoktur".
Baki Bey'in sohbetinden sonra teker teker görüşler ortaya konup değerlendirmeler yapıldı.
Gördüm ki:
Hesabını sadece Allah rızasına göre yapanlar Kuvayı Milliye ruhu ile şu yüksek tepede buluşmuşlar. Hani şairin dediği "Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır" sözünün yüreklerde bayraklaştığını gördüm. Ayaklarında çarık sırtlarında heybeleri ile Anadolu'yu şereflendiren ahlak, edep, cesaret erleri (Alperenler) gibi Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in etrafında ciddiyet, samimiyet ve aşkla bu kutsi harekette göreve baş konduğuna şahit oldum.
Erciyes'in bağrından akan saf ve berrak su ile konuştum. "Sen şifa oluyorsun. Serinlik verip insanı ferahlatıyorsun. Dağları aşıp duruyorsun. İşte memlekete huzuru getirecek Kuvayı Milliye'nin fikir pınarları Türkiye ve dünyaya akmak için ayağa kalktılar".
Hayırlı olsun!...
Mustafa SABRİ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.