Merakla beklenen dev karşılaşma maalesef dağ fare doğurdu tabiriyle tıpatıp uyuştu.
Derbi karşılaşmasında oynanan futbol izleyenlere keyifli ve heyecanlı anlar yaşatmasa da, Galatasaray taraftarları adına kazançlı bir karşılaşma olarak tarihte ki yerini aldı.
Derbide çok şeyler beklenen ayaklar sessiz hatta lal olmuşçasına bir oyun oynadılar.
Galatasaray cephesinde Belhanda, Arda, Emre Kılıç, Onyekuru, Fenerbahçe cephesinde ise hayalet gibi dolaşan Sosa, Samatta, Valencia ve 62. dakikada oyuna giren Mesut, hayal kırıklığından öte gidemedi.
Bu kadar kötü oyuna rağmen Galatasaray, Mısırlı golcüsü Mustafa'nın dengeleri bozan golü ile maçı tamamlamayı başardı.
Her iki takım içinde özellikle eyyamcı Cüneyt Çakır'ın bu maçı yönetmesi sorun olarak gözüküyordu.
Eyyamcı Çakır, sanırım bu özelliğini bildiği için bu sefer talimatları sağlam almıştı.
Ortaya yönetmek için çok uğraştı. Gereksiz alanlarda fauller ile iki takımın ataklarını kesmeyi çok iyi başardı ama yine de öyle bir kararları vardı ki gerçekten çok komediydi.
Fenerbahçeli kaleci Altay'ın kendi takım arkadaşlarına faul yapması ve kendi takımının faul atışı kullanması ülke futbolumuz ve hakemlerimiz adına tam bir faciaydı.
Bundan ziyade Fenerbahçe'nin attığı golün ben kesinlikle VAR'da gol verileceğini düşünenlerdendim.
Sebebi de belli TFF Başkanı Fenerbahçeli olan bir kurumun himayesinde ki hakem merkez kurulu ve ona bağlı Riva'da ki VAR merkezi.
Fakat benim gibi milyonlarca kişiyi yanılttılar. Sanırım bunun sebebi de harcama limitleri olsa gerek. Fenerbahçe'nin harcama limitlerinde ki dedikoduları başka nasıl kapatabilirlerdi ki yoksa.
Derbinin genel anlamda ki görselliğine bakarsak Galatasaray'ın galibiyeti daha fazla hak ettiği bir karşılaşma oldu.
Etkisiz elemanlarının pasif oyunlarını, takımın asker oyuncularının fizik kapasitesi ve mücadelesi ile kapatarak galibiyeti uzanmasını bildiler ve ayrıca belli bir taktik anlayış içerisinde oynadıkları için o etkisiz elemanlar Galatasaray adına çok da fazla hissedilmedi diyebiliriz.
Fenerbahçe cephesinde ise işler gerçekten çok karışık. Oyun anlayışı olmayan, oyuncuların bireysel performansına odaklı bir anlayış var.
Daha çok işin garip tarafı bu oyuncuların çoğu skoru etki edebilecek oyuncular ve o yüzden transfer edildiler.
Fakat sanırım hazmedemedikleri bir durum var ortada oda Mesut Özil gibi bir dünya starının takımlarında başrolde olmaları.
Fenerbahçe'li oyuncular Mesut ne zaman oyuna dahil olursa olsun bilmeliler ki O bu takımın merkezi ve hücumsal anlamda ilk toplar kesinlikle Mesut'la buluşturulmalı ama tam tersine sanki Mesut yokmuş hatta bir hayaletmişçesine davrandıkları için 62. dakikada oyuna giren oyuncu 82. dakika da takımını yönlendiren ilk atağa imza attı.
Bu ayıp sahada ki Fenerbahçeli oyuncularındır.
Hazır bu kadar değinmişken insanlıktan nasibini almamış öyle yada böyle futbolcu olmuş Caner efendiye değinmeden edemeyeceğim.
Caner efendi, sen Fenerbahçe camiasından daha büyük değilsin. Çirkefliklerin artık kendi takım arkadaşlarını bile bezdirmiş durumda.
Kendine çeki düzen vermez isen seni çok sevgili başkanın Ali Koç bile tutamaz o takımda.
En son kimleri araya sokarak milli takıma nasıl gittiğini bile biliyoruz. En azından senin için ağız eğen o insanlara saygın olsun ve sadece futbolunu oyna.
Gerçi sen bunları da inkar edersin o karaktere müsait bir yapın var.
Sonuç olarak derbinin etkisiz elemanlarına rağmen Galatasaray üç puanı hanesine yazdırmayı başardı.
Engin Özmen / diğer yazıları
- Derbinin etkisiz elemanları / 07.02.2021
- Futbolun iki yüzü / 08.01.2021
- Bir varmış, bir yokmuş / 03.01.2021
- Ava giderken avlanmak / 27.12.2020
- Hakem nedir? / 24.12.2020
- Penaltı mı? / 21.12.2020
- Alanya Kalesi / 14.12.2020
- No to racism / 10.12.2020
- Futbol aklı / 09.12.2020
- Futbolun iki yüzü / 08.01.2021
- Bir varmış, bir yokmuş / 03.01.2021
- Ava giderken avlanmak / 27.12.2020
- Hakem nedir? / 24.12.2020
- Penaltı mı? / 21.12.2020
- Alanya Kalesi / 14.12.2020
- No to racism / 10.12.2020
- Futbol aklı / 09.12.2020