Az sonra aktaracağım sözler milattan önce filan söylenmedi. Son iki buçuk ay sarfında dile getirildi.
Tarih 12 Eylül yani malum darbenin yıl dönümü ve Sayın Erdoğan, 'ekonomimiz pik yaptı' diyor ve yanlış anlamaları önlemek için 'dibe değil, tavana' ayrıntısını da belirtiyordu.
'En kötüyü geride bıraktık' diyen, sondan bir önceki Hazine Bakanı, 'işte burası çok önemli' vurgusunu da ihmal etmiyordu.
Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan ise "Pandemi sonrasındaki yeni düzende, küresel ekonomi ve ticaretteki rolünü daha da güçlendirmiş bir Türkiye olarak yolumuza devam edeceğiz" derken AKP Gurup Başkan Vekili Numan Kurtulmuş ise; "Türkiye'nin önlenemeyen yükselişini yaşıyoruz" cümlelerini kuruyordu.
Aile Bakanımız Zehra Zümrüt Selçuk ise biraz daha merhametli yaklaşım tarzı ile ülkemizde; (yoksulluğu değil ama) "aşırı yoksulluğu sıfırladık" diyordu.
Ve Sayın Erdoğan bir kez daha; "Artık uzay ligindeyiz… Yaşadığımız kimi sıkıntılara rağmen, krizlerden olumlu yönde ayrıştığımızı vicdan sahibi herkes kabul ediyor. Türkiye yeni küresel arayışların yükselen yıldızı konumundadır" cümlelerini kuruyordu.
Evet, burası çok önemli! Ekonomide tavana pik yapmış, ekonomisi, siyaseti tam bağımsız, parası değerli, itibarlı, halkının refah düzeyi en az gelişmiş ülkeler seviyesinde olan, kendi kendine yetebilen, dünyanın en büyük on ekonomisi arasında olan bir Türkiye'yi istemeyenleri, böyle bir Türkiye'nin önünü kesmek isteyenleri Yüce Allah (c.c) 'Kahhar' ismi şerifiyle terbiye eylesin. 'Amin' diyenleri görelim.
10 ekonomi demişken! Tarihler 17 Mayıs 2013 günlerden Cuma. O zamanlar başbakan olan Sayın Erdoğan şöyle diyordu; "Hedefimiz 2023'te dünyanın en büyük ilk 10 ekonomi arasına girmek".
7 yıl sonra tarih 21-06-2020 bu sefer Cumhurbaşkanı olan Sayın Erdoğan; "Ekonomide büyük bir ivme bekliyoruz. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokma hedefimize hiç olmadığımız kadar yakınız".
Son güncelleme ise 10 Kasım'da yapılarak; "Ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokma hedefimizi başaracağız, sağlayacağız".
2013 yılında GSYH büyüklüğü olarak dünya sıralamasında 15. sırada olan Türkiye, 2019 sonu itibariyle 19'ncu sırada bulunuyor.
IMF'nin Nisan ayında açıkladığı, Dünyanın Ekonomik Görünümü Raporuna göre ise 20. sırada.
Yeni atanan Hazine Bakanı Lütfü Elvan sıcağı sıcağına "Bir yandan işgücüne katılım oranı gerilerken diğer yandan özellikle 2020 yılı Şubat-Nisan dönemlerinde olmak üzere 2,4 milyon istihdam kaybı yaşanmıştır" derken Ocak-Ekim döneminde 244,5 milyar lira borçlandık. Yılı 308,2 milyar TL borçlanarak bitirmeyi hedefliyoruz, dedi.
Yani istihdam daraldı, işsizlik patladı. Borç patladı. Cari açık patladı. TL'nin değeri patladı. İthalat zaten patlamıştı. İsraf pik yaptı. Satılacak bir şeyde kalmadı. 2023'e de 2 yıl kaldı. Haliyle ilk 10'na nasıl gireceğiz, diye soruyorum.
İlk 10'na nasıl gireceğiz?
Bu kafayla hiçbir yere girilemeyeceği açıktır. İlk on, ilk beş ve liderlik için yeni bir sistem, yeni bir anlayış, yeni bir bakış açısı şarttır.
BTP lideri Hüseyin Baş geçen hafta bir tv kanalın şöyle diyordu;
"Bütün politikalarımız, Milli Ekonomi Modeli, sosyal devlet ve milli devlet projeleri adı altında toplanır…
Türkiye'nin öncelikli sorunu ve en büyük sorunumuz ekonomidir. Ekonominin getirdiği çıkmazlardan ötürü bir eğitim problemi ve toplumsal adalet problemi ile karşı karşıyayız diyebiliriz. Dediğim gibi 'MEM bizim için olmazsa olmazdır'.
Neydi Milli Ekonomi Modeli? İşte başlıklar;
1-Tüketim eksenli tek analizdir.
2-Sürekli büyümeyi sağlar.
3-Adil gelir dağılımına ulaşılır.
4-Tam istihdamı sağlayarak, işsizliği problem olmaktan çıkarır.
5-"Kaynaklar sınırsızdır ve yeterlidir, ihtiyaçlar sınırlıdır" ilkesini esas alır.
6-Milli Ekonomi Modeli tezinin merkezinde insan vardır ve MEM, insandan yola çıkmaktadır.
7-Faizi devre dışı bırakır.
8-Vergi gelire göre alınır.
9-MEM, "paranın, emeği, üretimi ve tüketimi tahrik eden unsur olduğunu" vazederek, paraya yeni tarifler getirmektedir.
10-MEM, devletlerin 'senyoraj' yani 'para basma hakkını' kullanmasını şart koşar.
11-MEM'e göre merkez bankasının dolaşıma çıkardığı para olan emisyon, piyasanın talebine bağlı olarak üretilir.
12-Devlet, sosyal devlet projeleri ile dar gelirliyi destekler. Bu sayede piyasada eksik olan talep devreye konulur.
13-Devletlerin piyasalara hâkim olması gerektiğini ortaya koyar.
14-Milli kur politikalarını öne çıkartır.
15-Dış ticarette milli paranın kullanılmasının gereksinim olduğunu ortaya koyar.
16-Deflâsyonu da, enflasyonu da önler.
17-Devletin gelir kaynakları, vergiler, senyoraj ve yeraltı zenginlikleridir…
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025