Ehl-i Beyt içinde Hz. Fâtıma bambaşkadır
Her şeyin sahibi ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a sonsuz hamd-ü senalar olsun
30.05.2023 20:34:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Her şeyin sahibi ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a sonsuz hamd-ü senalar olsun.
O'nun âlemlere rahmet olarak gönderdiği son elçisi Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) sayısız salat ve selam olsun.
Hz. Peygamber'in Yüce Allah'tan getirdiği iman ve hakikatin ocağı olan Ehl-i Beyt'ine ve İslam'ın ilk gününden kıyamet sabahına kadar onların sevdalısı olarak gelmiş ve gelecek olan mü'minlere de selam olsun.
Şüphesiz her dinin ve hatta her ideolojinin hayata yansıyan tarafı vardır. Son ve yegâne hak din olan İslam'ın hayata yansıyan yönleri, Asr-ı Saadet'ten günümüze yaşayan ve yaşanan örnekleridir.
Bir başka ifadeyle, bir dava, mücerret hakikatler, müşahhas olaylar ve kişilerden vücut bulur.
Herhangi bir tez zikredildiği zaman, onun bu canlı örnekleri hatıra gelir. Bu örnekler olmadan o tezin, o davanın veya o dinin olması da asla mümkün olamaz.
Ehl-i Beyt, İslam dininin yaşanılan ve yaşanan müşahhas örneğidir. O bakımdan Ehl-i Beyt'i anlamadan, tanımadan İslam dinini ne anlamak mümkündür, ne de yaşamak mümkündür.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Ehl-i Beyt hakkındaki ayetler ve Resûlullah'ın (s.a.v.) hadis¬leri, bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.
Ehl-i Beyt, Kur'an-ı Kerim'in aynası, Hz. Fahr-i Âlem Efendimizin "Canlı Kur'an" olarak yaşadığı aile hayatıdır.
Yani, Ehl-i Beyt, Kur'an-ı Kerim'in Hz. Muhammed modelidir. Bu, Allah sevgisinin yaşandığı, Allah korkusunun bir hayat tarzı haline geldiği; hiçbir şeyin sözde değil, her şeyin hakikati olduğu gerçeğidir.
Hz. Peygamber'in abası altındaki Ehl-i Beyt'inde Hz. Fâtıma'sı vardır, Allah'ın arslanı Hz. Ali vardır, cennet gençlerinin efendileri Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin vardır.
Ehl-i Beyt içinde Hz. Fâtıma bambaşkadır. Hz. Fâtıma edep, ölçü ve iman abidesidir.
Resûlullah'ın (s.a.v.) beyanı ile "Fâtıma, babasının annesidir."
Onları övecek artık kelime kalmamıştır; zira onlar, âlemlerin Rabbi'nin övgüsüne mazhar olmuşlardır. Âlemlere rahmet Hz. Muhammed'in sulbü ve ailesidir onlar.
Ehl-i Beyt'i kelimelerle anlatmak, kitaplarla tarif etmek ve övmek ne mümkün!
O bakımdan, Hz. Fâtıma annemiz hakkındaki elinizdeki bu eser, O'nu anlatmak veya övmek için değildir; ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa bile Hz. Fâtıma'yı anlatmak beşer takatini aşar...
Bu eser, Hz. Fâtıma'nın Hak katındaki övgüsünden nasipdar olmak, şefaat ve himmetine nail olmak içindir.
Mü'minler, Ehl-i Beyt'i sevmek ve onlara salat ve selam etmek suretiyle Hak katında makbul olurlar, istikamet üzere yol alırlar, yücelirler, yükselirler, şeref bulurlar.
Nitekim, bu muazzez ve mübarek aile, Yüce Allah tarafından seçilmiş, sevilmiş, temizlenmiş, tescil edilmiş ve insanlığa müjdelenmiştir:
"... Ey Ehl-i Beyt! Allah, sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab, 33).
"De ki Muhammed'im! Ben, peygamberliğime karşılık, sizden, ya-kınlarımı (Ehl-i Beyt'imi) sevmenizden başka bir şey istemiyorum." (Şûra, 23).
Hakikat şu ki, Ehl-i Beyt imandır, Ehl-i Beyt itaattir, Ehl-i Beyt teslimiyettir, vuslattır, haktır ve hakikattir.
Madem ki, Ehl-i Beyt, Kur'an- ı Kerim'in yaşanan "canlı Peygamber" örneğidir; o halde Ehl-i Beyt sabırdır, kanaattir, tevekküldür, kulluktur, cehttir, gayrettir, himmettir, şefaattir.
Ehl-i Beyt edeptir, hayâdır, tevazudur. Düşene el tutmaktır. Dargınları buluşturup barıştırmaktır. Çalışıp yükselmektir. Alan el değil, veren el olmaktır, aydınlanmaktır, aydınlatmaktır...
Kısaca, Ehl-i Beyt saadettir, mutluluktur, huzurdur, vecddir, istiğraktır, zevktir. Hülasa, Ehl-i Beyt İslam'ın kâmil insan örneğidir.
Bu iman ve insanlık hasletlerinin eşsiz örneği Rahmeten-li'l-Âlemin olan Hz. Peygamber'dir (s.a.v.)...
Sonra Hz. Ali'dir, Hz. Fâtıma'dır, Hz. Hasan'dır, Hz. Hüseyin'dir. Bunlar bizzat Resûlullah'ın, "İşte Ehl-i Beyt'im" diyerek abası altına aldığı yüce insanlardır.
Onların pak sulbünden gelen İmam Zeynelâbidin, İmam Muhammed Bâkır, İmam Caferü's-Sâdık, İmam Musa Kâzım, İmam Aliyyü'r- Rıza, İmam Muhammed Taki, İmam Ali en-Naki, İmam Hasanü'l- Askerî, İmam Muhammed Mehdi (rıdvanullahi teala aleyhim ecmain) kendileriyle beraber olunduğunda cennetin kazanılacağı tertemiz ve masum olarak anılan zevat-ı kiramdır. Bu temiz ve pak sulbün evlatları, hak üzere kıyamet sabahına kadar var olacaklardır.
Resul-i Ekrem'in (s.a.v.) beyanı ile, Ehl-i Beyt kurtuluş adresi, Nuh'un gemisidir:
"Benim Ehl-i Beyt'imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh'un kavmi içerisinde Hz. Nuh'un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur." (Bkz. Suyûtî, Tefsir-i Hulafa, s. 573; Tabe- ranî, Mu'cemü'l-Kebir, s. 78).
Bu husustaki İlâhî ve Nebevî hüküm ve beyanları, hem "İmam Ali" eserimizde ve hem de "Hz. Fâtıma" adlı elinizdeki eserde bulacaksınız.
İslam'ın fert, aile ve cemiyet hayatı, Ehl-i Beyt ile şekil buldu. İslam medeniyeti bütün dünyayı bu güneşle aydınlattı. İslam'ın tebliği, irşadı, bu yolun nuru ile oldu. Bu olmadan ne tebliğ olabilir, ne irşad olabilir.
Bu öyle bir hakikattir ki, yeter ki bu yola, bu aileye bağlılığı olsun...
Hz. Muhammed'in nuru her türlü insanın gönlünde tahtını kurar ve medeniyetler inşa eder. Böylece bakırlar altın olur, bütün âlem rahmete gark olur.
Bizim tarihimiz, Ehl-i Beyt'in nakış nakış dokuduğu kemalat sahibi insanların hayatı şekillendirmesi ile doludur.
Bu bağlamda "Hz. Fatıma" adlı bu çalışmamızın, kendi medeniyetimizi ve kimliğimizi yeniden keşfedip idrak etmede ve böylece Türk milleti olarak kendimize gelmede bir nebze katkısı olacak ise kendimi mutlu addeceğim.
Başta muhterem eşim olmak üzere, eserin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Ehl-i Beyt'in himmet ve şefaatlerine nail olmamızı Yüce Allah'tan niyaz ediyorum." (Prof. Dr. Haydar Baş Trabzon / 2010 Hz. Fatıma eseri önsöz)
O'nun âlemlere rahmet olarak gönderdiği son elçisi Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) sayısız salat ve selam olsun.
Hz. Peygamber'in Yüce Allah'tan getirdiği iman ve hakikatin ocağı olan Ehl-i Beyt'ine ve İslam'ın ilk gününden kıyamet sabahına kadar onların sevdalısı olarak gelmiş ve gelecek olan mü'minlere de selam olsun.
Şüphesiz her dinin ve hatta her ideolojinin hayata yansıyan tarafı vardır. Son ve yegâne hak din olan İslam'ın hayata yansıyan yönleri, Asr-ı Saadet'ten günümüze yaşayan ve yaşanan örnekleridir.
Bir başka ifadeyle, bir dava, mücerret hakikatler, müşahhas olaylar ve kişilerden vücut bulur.
Herhangi bir tez zikredildiği zaman, onun bu canlı örnekleri hatıra gelir. Bu örnekler olmadan o tezin, o davanın veya o dinin olması da asla mümkün olamaz.
Ehl-i Beyt, İslam dininin yaşanılan ve yaşanan müşahhas örneğidir. O bakımdan Ehl-i Beyt'i anlamadan, tanımadan İslam dinini ne anlamak mümkündür, ne de yaşamak mümkündür.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Ehl-i Beyt hakkındaki ayetler ve Resûlullah'ın (s.a.v.) hadis¬leri, bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.
Ehl-i Beyt, Kur'an-ı Kerim'in aynası, Hz. Fahr-i Âlem Efendimizin "Canlı Kur'an" olarak yaşadığı aile hayatıdır.
Yani, Ehl-i Beyt, Kur'an-ı Kerim'in Hz. Muhammed modelidir. Bu, Allah sevgisinin yaşandığı, Allah korkusunun bir hayat tarzı haline geldiği; hiçbir şeyin sözde değil, her şeyin hakikati olduğu gerçeğidir.
Hz. Peygamber'in abası altındaki Ehl-i Beyt'inde Hz. Fâtıma'sı vardır, Allah'ın arslanı Hz. Ali vardır, cennet gençlerinin efendileri Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin vardır.
Ehl-i Beyt içinde Hz. Fâtıma bambaşkadır. Hz. Fâtıma edep, ölçü ve iman abidesidir.
Resûlullah'ın (s.a.v.) beyanı ile "Fâtıma, babasının annesidir."
Onları övecek artık kelime kalmamıştır; zira onlar, âlemlerin Rabbi'nin övgüsüne mazhar olmuşlardır. Âlemlere rahmet Hz. Muhammed'in sulbü ve ailesidir onlar.
Ehl-i Beyt'i kelimelerle anlatmak, kitaplarla tarif etmek ve övmek ne mümkün!
O bakımdan, Hz. Fâtıma annemiz hakkındaki elinizdeki bu eser, O'nu anlatmak veya övmek için değildir; ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa bile Hz. Fâtıma'yı anlatmak beşer takatini aşar...
Bu eser, Hz. Fâtıma'nın Hak katındaki övgüsünden nasipdar olmak, şefaat ve himmetine nail olmak içindir.
Mü'minler, Ehl-i Beyt'i sevmek ve onlara salat ve selam etmek suretiyle Hak katında makbul olurlar, istikamet üzere yol alırlar, yücelirler, yükselirler, şeref bulurlar.
Nitekim, bu muazzez ve mübarek aile, Yüce Allah tarafından seçilmiş, sevilmiş, temizlenmiş, tescil edilmiş ve insanlığa müjdelenmiştir:
"... Ey Ehl-i Beyt! Allah, sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab, 33).
"De ki Muhammed'im! Ben, peygamberliğime karşılık, sizden, ya-kınlarımı (Ehl-i Beyt'imi) sevmenizden başka bir şey istemiyorum." (Şûra, 23).
Hakikat şu ki, Ehl-i Beyt imandır, Ehl-i Beyt itaattir, Ehl-i Beyt teslimiyettir, vuslattır, haktır ve hakikattir.
Madem ki, Ehl-i Beyt, Kur'an- ı Kerim'in yaşanan "canlı Peygamber" örneğidir; o halde Ehl-i Beyt sabırdır, kanaattir, tevekküldür, kulluktur, cehttir, gayrettir, himmettir, şefaattir.
Ehl-i Beyt edeptir, hayâdır, tevazudur. Düşene el tutmaktır. Dargınları buluşturup barıştırmaktır. Çalışıp yükselmektir. Alan el değil, veren el olmaktır, aydınlanmaktır, aydınlatmaktır...
Kısaca, Ehl-i Beyt saadettir, mutluluktur, huzurdur, vecddir, istiğraktır, zevktir. Hülasa, Ehl-i Beyt İslam'ın kâmil insan örneğidir.
Bu iman ve insanlık hasletlerinin eşsiz örneği Rahmeten-li'l-Âlemin olan Hz. Peygamber'dir (s.a.v.)...
Sonra Hz. Ali'dir, Hz. Fâtıma'dır, Hz. Hasan'dır, Hz. Hüseyin'dir. Bunlar bizzat Resûlullah'ın, "İşte Ehl-i Beyt'im" diyerek abası altına aldığı yüce insanlardır.
Onların pak sulbünden gelen İmam Zeynelâbidin, İmam Muhammed Bâkır, İmam Caferü's-Sâdık, İmam Musa Kâzım, İmam Aliyyü'r- Rıza, İmam Muhammed Taki, İmam Ali en-Naki, İmam Hasanü'l- Askerî, İmam Muhammed Mehdi (rıdvanullahi teala aleyhim ecmain) kendileriyle beraber olunduğunda cennetin kazanılacağı tertemiz ve masum olarak anılan zevat-ı kiramdır. Bu temiz ve pak sulbün evlatları, hak üzere kıyamet sabahına kadar var olacaklardır.
Resul-i Ekrem'in (s.a.v.) beyanı ile, Ehl-i Beyt kurtuluş adresi, Nuh'un gemisidir:
"Benim Ehl-i Beyt'imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh'un kavmi içerisinde Hz. Nuh'un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur." (Bkz. Suyûtî, Tefsir-i Hulafa, s. 573; Tabe- ranî, Mu'cemü'l-Kebir, s. 78).
Bu husustaki İlâhî ve Nebevî hüküm ve beyanları, hem "İmam Ali" eserimizde ve hem de "Hz. Fâtıma" adlı elinizdeki eserde bulacaksınız.
İslam'ın fert, aile ve cemiyet hayatı, Ehl-i Beyt ile şekil buldu. İslam medeniyeti bütün dünyayı bu güneşle aydınlattı. İslam'ın tebliği, irşadı, bu yolun nuru ile oldu. Bu olmadan ne tebliğ olabilir, ne irşad olabilir.
Bu öyle bir hakikattir ki, yeter ki bu yola, bu aileye bağlılığı olsun...
Hz. Muhammed'in nuru her türlü insanın gönlünde tahtını kurar ve medeniyetler inşa eder. Böylece bakırlar altın olur, bütün âlem rahmete gark olur.
Bizim tarihimiz, Ehl-i Beyt'in nakış nakış dokuduğu kemalat sahibi insanların hayatı şekillendirmesi ile doludur.
Bu bağlamda "Hz. Fatıma" adlı bu çalışmamızın, kendi medeniyetimizi ve kimliğimizi yeniden keşfedip idrak etmede ve böylece Türk milleti olarak kendimize gelmede bir nebze katkısı olacak ise kendimi mutlu addeceğim.
Başta muhterem eşim olmak üzere, eserin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Ehl-i Beyt'in himmet ve şefaatlerine nail olmamızı Yüce Allah'tan niyaz ediyorum." (Prof. Dr. Haydar Baş Trabzon / 2010 Hz. Fatıma eseri önsöz)