Cuma günü, 29 Ekim.
Ne mutlu bizlere! Cumhuriyetimiz 98 yaşında.
Mustafa Kemal Atatürk, aziz şehitlerimizin ve gazilerimizin Kurtuluş Savaşı'nda ortaya koydukları üstün gayretler, kurulan Cumhuriyet ile taçlanmıştır.
Bundan dolayı mutluyuz, gururluyuz.
Ülkemizde Atatürk'ü ve Cumhuriyet'i kuran insanları hedef tahtasına oturtan bir kesim hep "Cumhuriyet içki masasında kuruldu" diye iddia ederler. Hatta belki de şu an bu satırları okuyanların içinde de Prof. Dr. Haydar Baş'ı tanımadan, dinlemeden önce bu söylentilere inananlarımız olmuştur.
Bu vesile ile Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızı özlemle, sevgi ve saygı ile anıyorum.
Hocamızdan öğrendiğimize göre; Atatürk bu söylenenlerin aksine cumhuriyetin kurulma kararını dergahta almıştır. Nasıl mı?
Atatürk Nevşehir'deki Hacı Bektaş Dergahına gider. Dergahta Cemalettin Çelebi Hazretlerinin huzurunda tam 3 gün beraber oturup konuşurlar. Türkiye Cumhuriyeti ismini koyan, Cemalettin Çelebi hazretleri ile Mustafa Kemal Paşa'dan başkaları değildir. Hal böyle iken, bir takım insanlar Atatürkçülük adına, bir kısım insanlar, din simsarları da dindarlık adına bize Atatürk'ü dinsiz olarak tanıtmak istediler.
Din simsarları yıllarca Atatürk, T.C. Devletini kurduğu zaman "dini İslam'dır" ibaresini kaldırdı diye suçladılar. Ama biz biliyoruz ki; devletin dini olmaz, vatandaşın dini olur. Din adına onu suçlayanlar ne yaptılar? Nüfus cüzdanlarından din hanesini kaldırdılar. Şu anda vatandaşlarımızın kimliğinde din hanesi yok. Devleti İslamlaştırmaya çalışanlar, vatandaşı İslamsızlaştırdılar. Bilmem farkında mıyız?
Şimdi soruyorum?
Atatürk'ün bize bıraktığı Türkiye Cumhuriyeti'nde domuz eti satışı kasaplarda serbest miydi?
Hayır. Ama şimdi serbest!
Ben nüfus cüzdanımda İslam hanesini istiyorum.
Ben kasaplarda domuz eti satılmasın istiyorum.
Ben zinanın hukuk önünde yasak olmasını istiyorum.
Ben bu ülkede her isteyen, kilise açmasın istiyorum.
Ben bu ülkedeki hiç bir vatandaşın maddi kriz yüzünden, buhranlar geçirip rezil rüsva olmasını değil, insan gibi, hakkettiği gibi yaşamasını istiyorum.
Bir kez daha düşünüyorum da; Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza ne kadar övgüler düzsek az. Ya biz Hocamızdan neler öğrendik, ne tabuları yıktık.
Biz Hocamızın "Hoş Geldin Atatürk" eserinde atamızın "Kutbul Aktab" olduğunu öğrendik.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 7 yaşında Kur'an'ı hatmettiğini, 8 yaşında hafız-ı kelam olduğunu öğrendik.
Anıtkabire giderken abdestli gitmemiz gerektiğini öğrendik. Daha önce gidip selamlama yapıp çıktığımız Anıtkabir'e artık gittiğimizde Atamızın ve aziz şehitlerimizin ruhuna Fatihalar, Yasinler okumayı öğrendik.
Mustafa Kemal bu milletin evladıdır. Bu millet neyse o da odur. Bu millet de Atatürk de gerçek Müslüman'ın ta kendisidir.
Başka!
Milletimiz için dini bayramlarımız ile milli bayramlarımızın bir olduğunu öğrendik.
Şimdi bizi yönetenlerin aksine; 29 Ekimleri, 23 Nisanları, 19 Mayısları, 30 Ağustosları şenliklerle, oyunlarla, tam bir bayram olarak kutlamayı öğrendik.
Bizi biz yapan ruhu tanıdık.
Atatürk'e saldıranların esasen Hacı Bektaş'ın Anadolu'da kurduğu birlik harcını dağıtmayı amaçladıklarını öğrendik.
Atatürk'e sahip çıkmanın milletimizin birliğine, dirliğine sahip çıkmak olduğunu öğrendik.
Atatürk'ün kırmızı çizgimiz olduğunu öğrendik.
Hocamızın ifadesi ile "Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk tam bağımsızlıktır, Atatürk birleştirici harçtır."
Son günlerde Atatürk ilke ve inkılaplarına saldıranlar dillerine laikliği pelesenk etmişlerdir. Laiklik ilkesinin içini boşaltıp, istedikleri gibi anlamlar yükleyerek; Atamızla milletin arasını bozmak istemişlerdir. Bu tanımlama ile "Atatürk dinsizdir, onun kurduğu laik cumhuriyet de dinsizdir" algısını oluşturmayı hedeflemişlerdir. Buradan hareketle cumhuriyete düşman olan bu zihniyet cumhuriyeti kaldıralım diyemediği için laikliği kaldıralım söylemini gündeme getirmektedir. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız bu konuda bakınız ne diyor:
"Laiklik din ve devlet işlerinin birbirine karışmamasıdır. Mesela bir öğretmen sınıfa girdiğinde devlet size başınızı örtmenizi emrediyor derse laikliğe aykırıdır. Yok, eğer Allah, Kur'an'da başınızı örtün diye emrediyor derse bu laikliğe aykırı değildir. Bu, bu kadar basittir. Din emrettiği için yerine getiririz, bir sorun yok ama dini bir meseleyi devlet emrederse bu laikliğe aykırıdır. Onun için her vatandaşımız laikliği uygulayabilir. Ben hem laikim hem de Müslüman'ım. Durum bu iken bunu temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp milletin önüne getirmenin bir manası yoktur. Şimdi bir adam hâkim, savcı, avukat namazı mı terk edecek. Çekilir odasının bir tarafına Allah-u Ekber der, namazını kılar, laiklik ihlal edildi mi, edilmedi."
Prof. Dr. Haydar Baş, Mustafa Kemal Atatürk'ün bıraktığı yerden, aynı çizgide Türk Milletine hizmet etmiştir. Adeta onun ayak izlerine basmıştır.
Hocamızın yine ifadesi ile Mustafa Kemal, Asker Atatürk; Prof. Dr. Haydar Baş, Hoca Atatürk olmuştur.
Türk milleti Atatürkleri unutmaz.
Çünkü vatanına sahip çıkan, "Vatan sevgisi imandandır" ölçüsüne sahip herkes bir "Atatürk"'tür.
Asker Atatürk'ten sonra Hoca Atatürk, ya şimdi?
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş Beyefendiye kulak verelim:
"Biz de evlat Atatürk olarak inşallah, bu süreci tamamlamak için bütün gayretlerimizi önünüze sereceğiz. Ben bu noktada bu davayı taşımak adına bu bayrağı almış kişi olarak, söz veriyorum ki; bu dava sahipsiz değildir. Kıyamet sabahına kadar bu davanın mensupları, inancını, bilincini devam ettirecektir ve iktidar olacaktır. Bunda hiçbir şüpheniz olmasın. Biz bugün iktidar partilerinden de muhalefet partilerinden de daha iyi bu ülkeyi yönetiriz. Kolaylığımız da şuradadır: Biz yeni bir Milli Ekonomi Modeli yazmayacağız, yeni bir Atatürk yazmayacağız. Zaten önümüzde hazır olan kuralları işletip, bu kurumu iktidar etmek için elimizden geleni yapacağız."
Kaynak birdir. Hedef birdir.
Şimdi sıra; Evlat Atatürk'te...
- Covid-19’dan korkarken obeziteye yakalanmak / 07.03.2021
- Kanda kolesterol değeriniz mi yüksek? / 28.02.2021
- Kolesterol faydalı mıdır, zararlı mıdır? / 21.02.2021
- Tarım politikamız ne kadar milli?-2 / 28.01.2017
- Tarım politikamız ne kadar milli?-1 / 27.01.2017