Ertuğrul Özkök... Hürriyet Gazetesi'nin hem Genel Yayın Yönetmeni, hem de başyazarı. Ama asıl görevi, patronu Aydın Doğan'ın gizli işlerini yürütmek. Siyaseti tanzim de bu işlerin başında geliyor. Mesela son Rodos çıkarması... DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in eşi Özer Çiller'i paketleyip, Yunanistan'a ait Rodos adasında getirdiler. Söz sırası gelmişken, Rodos tercihinin nedenini de aktaralım: Özkök'ün Yunanistan'a karşı özel bir sempatisi var. Mesela Kıbrıs'ın tümüyle Yunanistan'a verilmesine, İstanbul'da Vatikanvari bir Ortodoks devleti kurulmasına, Türkiye'nin Ege'de hiçbir hak iddia etmemesine, Doğu'da bir Ermeni devleti kurulmasına, Karadeniz'de bir Pontus devleti inşa edilmesine sıcak bakar. Vatan, millet diye bir problemi yoktur onun. Lüks hayatı sürsün yeter...
Dönelim konuya. Aydın Doğan, damadı Mehmet Ali Yalçındağ ve tabii Ertuğrul Özkök de oradaydı. Doğan ile Özer Çiller, önde yürüyordu; arkada da Özkök ve Yalçındağ ikilisi... Amaçları belliydi: Aydın Doğan'ın siyasetteki bir numaralı adamı, geçtiğimiz yıllarda Çamlıca'daki villası önünde pijama ile karşıladığı Mesut Yılmaz'ın siyasi geleceğini kurtarmak... Özer Çiller'i, eşini ikna etmesi için getirmişlerdi Rodos'a. Aydın Doğan, Ertuğrul Özkök aracılığıyla yürüttüğü kulis faaliyetleri ile iki amaç güdüyordu: Birinci hedefi, DYP-ANAP birleşmesini sağlamak, bu olmazsa erken seçimin ertelenmesini sağlayarak, Çiller'in başbakanlığa getirilmesini ayarlamak. Böylece Yılmaz'lı hükümetin ömrünü uzatmak.
Her iki senaryo da tutmadı. Senaryolar tutmayınca, Aydın Doğan, bahisini Recep Tayyip Erdoğan'dan yana oynamaya başladı. Gazetelerini ve sahip olduğu TV kanallarını AKP'nin emrine sundu. Tayyip Erdoğan ile ilgili onlarca zehir zemberek yazı yazmış olan Fatih Altaylı isimli silahşörüne, Erdoğan ile "danışıklı" bir TV mülakatı yapması için devreye girdi.
Asıl mesele
Yukarıdaki bilgileri aktardıktan sonra gelelim asıl meseleye... Hürriyet Gazetesi'nin dünkü nüshasında Ertuğrul Özkök, Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) meziyetlerini (!) anlatıyordu. TKP'nin Türkiye'de siyaset yapmasına izin verilmesiyle birlikte, Türk siyasi hayatının olgunlaştığını savunuyordu. TKP, 97 santimlik seçim pusulasında 16. sırada yer alıyor. Özkök, TKP'nin pusuladaki yerini vurgulamak için, pusulada 11. sıradan 17. sıraya kadar yer alacak partilerin amblemlerine de yer vermiş. 11. sırada ANAP, 12'de LDP, 13'te Saadet, 14'de Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), 15'te ÖDP, 16'da TKP, 17'de ATP var. BTP dışındaki tüm siyasi partilerin amblemleri, orijinal haliyle yazının içine yerleştrilmiş. Ancak BTP'ye gelince... İşte yazının asıl maksadı burada ortaya çıkıyor. Aydın Doğan'ın "ayak ve el işlerini" gören Ertuğrul Özkök, Bağımsız Türkiye Partisi'nin Türklerin tarihte kurdukları 16 güçlü devleti simgeleyen "16 yıldızın ortasında yer alan hilalli" amblemini kullanmamış. Bunun yerine, emri altındaki grafikerlere yeni bir desen çiziktirmiş: Desende "BTP" harflerinin üzerinde 'bir eşek arısı' yer alıyor. Elbette Bağımsız Türkiye Partisi'nin hukuk kurmayları, bunun hesabını hele hele seçim yasaklarının devam ettiği şu günlerde Yüce Türk Adaleti önünde soracaklardır.
Ancak Özkök ve "ayak ve el işlerini" gördüğü Aydın Doğan'ın, bu planla neyi amaçladıklarını burada irdeleyelim:
1) Özkök'ün dünkü köşe yazısının başlığı "Oy pusulasındaki orak-çekiç"ti. TKP'nin Türkiye'de seçime girmesinin keyif verici olduğunu yazıyordu! Anlaşılan 'orak-çekiç'i özlemiş. Kuzey Kore'ye gitmesini salık veririm. Devamla şöyle yazıyordu Özkök: "Bundan 30-40 yıl önce orak-çekiç sembolünü siyasi inanç yapmış insanları hapislere sokan, işkence yapan, eziyet eden Türkiye, acaba bugün kendini aynı durumda hisseden başka inançları da ilerde aynı hoşgörüyle rehabilite eder mi?
Dünün 'öcüsü' TKP, bugün....meşru bir siyasi kuruluş haline gelebildiyse, türbanlı kuzlar da üniversiteye niye giremesin."
Görüldüğü gibi, Özkök, yazısında hep hoşgörüden bahsetmiş. Ancak kendisiyle de çelişmiş. Türkiye'nin 50 yıl boyunca mücadele ettiği "orak-çekiç"e gerekli hoşgörüyü gösteren Özkök, Bağımsız Türkiye Partisi'nin "16 yıldız ortasındaki hilalli amblemine" tahammül edemiyordu. Onların hoşgörüsü bu kadar? Senaryolarına uygunsa, hoşgörü; uygun değilse, zulmün, karalamanın, ezmenin dik alası!
2) Meselenin bir de fikri boyutu bulunuyor. Bugün Türkiye'de Avrupa Birliği'ne ve IMF'ye en yalın şekilde karşı çıkan tek parti, BTP'dir. Özkök ve onun zihniyetini paylaşanlar, "Türkiye Cumhuriyeti'ni sembolize eden 'Hilal'e ve tarihte kurulmuş 16 Türk devletini temsil eden yıldızlara" tahammül edemiyorlar. Onların gönlü AB'nin 12 yıldızında. Hilalin onlar için bir anlamı bulunmuyor. Fırsatını bulsalar, ilk yapacakları iş "Ay-Yıldızlı Bayrağımızı" gönlerden indirip, yerine AB'nin 12 havariyi temsil eden bayrağını yerleştirecekler. Kendi kurumlarında şimdiden buna başladılar bile. Ama BTP iktidara koşuyor. Bu fırsatı bulamayacaklar.
3) Ertuğrul Özkök ve şürekalarının Türklükle de problemleri var. Özkök'e göre, "Tarihte kurulmuş 16 güçlü Türk devletini temsil eden yıldızlar ve Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden Hilal", "bir böcek, bir eşek arısı" değerindedir. Mantıkları şu: Türklerin kurmuş oldukları devletler eşek arısı gibidir. Türkiye Cumhuriyeti de bir eşek arısı mesabesindedir. Avrupa Birliği ve ABD'ye gelince, Özkök'ün gözünde, bunlar "yüce"dir!
4) Bugün Aydın Doğan'ın sahibi olduğu gazeteleri, TV kanalları açıktan açığa AK Parti'ye çalışıyor. Bu destek elbette karşılıksız değil. AK Parti iktidara geldiğinde, Hazine'nin hortumları Aydın Doğan ve ekibine bağlanacak. AK Parti sayesinde, milletin hakkını patlarcasına çekip, iç edecekler! Dolayısıyla, bugün Bağımsız Türkiye Partisi'nin yükselişini, "bu yiyici takım" kendi çıkarları açısından büyük bir tehlike görüyor. Çünkü BTP'nin programında hortumcuya yer yok. Peki kime var? Esnafa, çitçiye, ev kadınına, üreten sanayiciye, öğrenciye, şoföre, tüccara var. Dolayısıyla BTP'nin "ambleminin" dejenere edilmesi nafile değil. Büyük bir oyunun büyük bir parçasıdır.
5) Ertuğrul Özkök, başörtüsüne özgürlüğü savunuyor. Oysa bundan 4 yıl önce, 'başörtülülerin evlerinde bile rahat bırakılmamasını' öneren yazılara imza atmıştı. Peki değişimin nedeni? Özkök şunu demek istiyor: Ey Türkiye'nin etkili çevreleri. Seçimin yaklaştığı, okulların açılacağı şu günlerde, başörtüsüne izin verin, böylece AK Parti iktidar olsun, biz de "yemeye, yutmaya devam" edelim.
Ve meselenin skandal boyutu
Ertuğrul Özkök'ün dünkü eylemi, Türk basın tarihindeki en büyük skandaldır. Türk halkının gönlünde taht kurmuş, Türk Milletinin amblemini ezberlediği Bağımsız Türkiye Partisi'nin "muhteşem ambleminin" dejenere edilmesi, bugüne kadar ne Türk siyasi hayatında, ne de dünya basın tarihinde görülmüş bir olaydır. Burada, hukuken 'açık bir kasıt' vardır. Bu görülmemiş bir "soysuzluk, tıynetsizlik, perdesizlik" örneğidir.
Son söz: Remzettiğin o eşek arısı, bir gün seni sokacaktır!
Dönelim konuya. Aydın Doğan, damadı Mehmet Ali Yalçındağ ve tabii Ertuğrul Özkök de oradaydı. Doğan ile Özer Çiller, önde yürüyordu; arkada da Özkök ve Yalçındağ ikilisi... Amaçları belliydi: Aydın Doğan'ın siyasetteki bir numaralı adamı, geçtiğimiz yıllarda Çamlıca'daki villası önünde pijama ile karşıladığı Mesut Yılmaz'ın siyasi geleceğini kurtarmak... Özer Çiller'i, eşini ikna etmesi için getirmişlerdi Rodos'a. Aydın Doğan, Ertuğrul Özkök aracılığıyla yürüttüğü kulis faaliyetleri ile iki amaç güdüyordu: Birinci hedefi, DYP-ANAP birleşmesini sağlamak, bu olmazsa erken seçimin ertelenmesini sağlayarak, Çiller'in başbakanlığa getirilmesini ayarlamak. Böylece Yılmaz'lı hükümetin ömrünü uzatmak.
Her iki senaryo da tutmadı. Senaryolar tutmayınca, Aydın Doğan, bahisini Recep Tayyip Erdoğan'dan yana oynamaya başladı. Gazetelerini ve sahip olduğu TV kanallarını AKP'nin emrine sundu. Tayyip Erdoğan ile ilgili onlarca zehir zemberek yazı yazmış olan Fatih Altaylı isimli silahşörüne, Erdoğan ile "danışıklı" bir TV mülakatı yapması için devreye girdi.
Asıl mesele
Yukarıdaki bilgileri aktardıktan sonra gelelim asıl meseleye... Hürriyet Gazetesi'nin dünkü nüshasında Ertuğrul Özkök, Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) meziyetlerini (!) anlatıyordu. TKP'nin Türkiye'de siyaset yapmasına izin verilmesiyle birlikte, Türk siyasi hayatının olgunlaştığını savunuyordu. TKP, 97 santimlik seçim pusulasında 16. sırada yer alıyor. Özkök, TKP'nin pusuladaki yerini vurgulamak için, pusulada 11. sıradan 17. sıraya kadar yer alacak partilerin amblemlerine de yer vermiş. 11. sırada ANAP, 12'de LDP, 13'te Saadet, 14'de Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), 15'te ÖDP, 16'da TKP, 17'de ATP var. BTP dışındaki tüm siyasi partilerin amblemleri, orijinal haliyle yazının içine yerleştrilmiş. Ancak BTP'ye gelince... İşte yazının asıl maksadı burada ortaya çıkıyor. Aydın Doğan'ın "ayak ve el işlerini" gören Ertuğrul Özkök, Bağımsız Türkiye Partisi'nin Türklerin tarihte kurdukları 16 güçlü devleti simgeleyen "16 yıldızın ortasında yer alan hilalli" amblemini kullanmamış. Bunun yerine, emri altındaki grafikerlere yeni bir desen çiziktirmiş: Desende "BTP" harflerinin üzerinde 'bir eşek arısı' yer alıyor. Elbette Bağımsız Türkiye Partisi'nin hukuk kurmayları, bunun hesabını hele hele seçim yasaklarının devam ettiği şu günlerde Yüce Türk Adaleti önünde soracaklardır.
Ancak Özkök ve "ayak ve el işlerini" gördüğü Aydın Doğan'ın, bu planla neyi amaçladıklarını burada irdeleyelim:
1) Özkök'ün dünkü köşe yazısının başlığı "Oy pusulasındaki orak-çekiç"ti. TKP'nin Türkiye'de seçime girmesinin keyif verici olduğunu yazıyordu! Anlaşılan 'orak-çekiç'i özlemiş. Kuzey Kore'ye gitmesini salık veririm. Devamla şöyle yazıyordu Özkök: "Bundan 30-40 yıl önce orak-çekiç sembolünü siyasi inanç yapmış insanları hapislere sokan, işkence yapan, eziyet eden Türkiye, acaba bugün kendini aynı durumda hisseden başka inançları da ilerde aynı hoşgörüyle rehabilite eder mi?
Dünün 'öcüsü' TKP, bugün....meşru bir siyasi kuruluş haline gelebildiyse, türbanlı kuzlar da üniversiteye niye giremesin."
Görüldüğü gibi, Özkök, yazısında hep hoşgörüden bahsetmiş. Ancak kendisiyle de çelişmiş. Türkiye'nin 50 yıl boyunca mücadele ettiği "orak-çekiç"e gerekli hoşgörüyü gösteren Özkök, Bağımsız Türkiye Partisi'nin "16 yıldız ortasındaki hilalli amblemine" tahammül edemiyordu. Onların hoşgörüsü bu kadar? Senaryolarına uygunsa, hoşgörü; uygun değilse, zulmün, karalamanın, ezmenin dik alası!
2) Meselenin bir de fikri boyutu bulunuyor. Bugün Türkiye'de Avrupa Birliği'ne ve IMF'ye en yalın şekilde karşı çıkan tek parti, BTP'dir. Özkök ve onun zihniyetini paylaşanlar, "Türkiye Cumhuriyeti'ni sembolize eden 'Hilal'e ve tarihte kurulmuş 16 Türk devletini temsil eden yıldızlara" tahammül edemiyorlar. Onların gönlü AB'nin 12 yıldızında. Hilalin onlar için bir anlamı bulunmuyor. Fırsatını bulsalar, ilk yapacakları iş "Ay-Yıldızlı Bayrağımızı" gönlerden indirip, yerine AB'nin 12 havariyi temsil eden bayrağını yerleştirecekler. Kendi kurumlarında şimdiden buna başladılar bile. Ama BTP iktidara koşuyor. Bu fırsatı bulamayacaklar.
3) Ertuğrul Özkök ve şürekalarının Türklükle de problemleri var. Özkök'e göre, "Tarihte kurulmuş 16 güçlü Türk devletini temsil eden yıldızlar ve Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden Hilal", "bir böcek, bir eşek arısı" değerindedir. Mantıkları şu: Türklerin kurmuş oldukları devletler eşek arısı gibidir. Türkiye Cumhuriyeti de bir eşek arısı mesabesindedir. Avrupa Birliği ve ABD'ye gelince, Özkök'ün gözünde, bunlar "yüce"dir!
4) Bugün Aydın Doğan'ın sahibi olduğu gazeteleri, TV kanalları açıktan açığa AK Parti'ye çalışıyor. Bu destek elbette karşılıksız değil. AK Parti iktidara geldiğinde, Hazine'nin hortumları Aydın Doğan ve ekibine bağlanacak. AK Parti sayesinde, milletin hakkını patlarcasına çekip, iç edecekler! Dolayısıyla, bugün Bağımsız Türkiye Partisi'nin yükselişini, "bu yiyici takım" kendi çıkarları açısından büyük bir tehlike görüyor. Çünkü BTP'nin programında hortumcuya yer yok. Peki kime var? Esnafa, çitçiye, ev kadınına, üreten sanayiciye, öğrenciye, şoföre, tüccara var. Dolayısıyla BTP'nin "ambleminin" dejenere edilmesi nafile değil. Büyük bir oyunun büyük bir parçasıdır.
5) Ertuğrul Özkök, başörtüsüne özgürlüğü savunuyor. Oysa bundan 4 yıl önce, 'başörtülülerin evlerinde bile rahat bırakılmamasını' öneren yazılara imza atmıştı. Peki değişimin nedeni? Özkök şunu demek istiyor: Ey Türkiye'nin etkili çevreleri. Seçimin yaklaştığı, okulların açılacağı şu günlerde, başörtüsüne izin verin, böylece AK Parti iktidar olsun, biz de "yemeye, yutmaya devam" edelim.
Ve meselenin skandal boyutu
Ertuğrul Özkök'ün dünkü eylemi, Türk basın tarihindeki en büyük skandaldır. Türk halkının gönlünde taht kurmuş, Türk Milletinin amblemini ezberlediği Bağımsız Türkiye Partisi'nin "muhteşem ambleminin" dejenere edilmesi, bugüne kadar ne Türk siyasi hayatında, ne de dünya basın tarihinde görülmüş bir olaydır. Burada, hukuken 'açık bir kasıt' vardır. Bu görülmemiş bir "soysuzluk, tıynetsizlik, perdesizlik" örneğidir.
Son söz: Remzettiğin o eşek arısı, bir gün seni sokacaktır!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016