İnsanımızda 'dua edeyim, gerisi tamam' gibi bir algı oluşturuldu. Birçok tanıdığımdan bunu bizzat gözlemliyorum. Kutsal mekanlara gittiğinizde bizzat görüyorsunuz zaten. Bu planlı bir yozlaştırmadır.
Ramazan ayındayız. Televizyonlardaki iftar programları, insanları stüdyolara sığdıramadıkları için tribün vari yerlerde yapılıyor. Binlerce insanımız o mübarek saatlerde hitabeti iyi, süslü cümleler kurabilen, kıssaları çok iyi senaryo edebilen gözü yaşlı hatipleri soluksuz dinliyor ve dua faslı. Yarım saat dua. İnsanlara bakıyorsun resmen deşarj olmuş. Manen görevini tamamlamanın hazzını yaşıyor.
Hele bu yanmaz kefen tüccarı yok mu? Dua kitabı yazmış. Reklamı o biçim. Seslendirenler adeta aşağıdaki numarayı arayın, kitabı alın, okuyun, sevap milyarderi olun ve kurtulun cehennem ateşinden, edasıyla reklamını yapıyor. İnanmıyorsanız! ATV'ye, Show'a, malumun kanallarına bakın. TRT'ye artı başlık atacağım!
İşte bu özel görevli (!) kişileri izleyenler bütün amel yükünü duaya yüklüyor ve dua ile adeta dinini (İslam'ı) tamamladığını zannediyor. Bu kardeşlerime şu gerçeği hatırlatmak isterim! Tarlayı ekmeyeceksin, sulamayacaksın, bakımını yapmayacaksın ama tarlanın başında durup, bu yıl hasadım çok bereketli olacak, diye bekleyeceksin. O tarlada hasat olur mu?
Müslümanlar için amel de, dua da bir vesiledir, kurtuluş değildir. Kurtuluş Allah'ın rahmetindedir. Sevgili Peygamberimiz (sav) buyurdu ki; "Amellerinizde mutedil olunuz, doğru olunuz ve biliniz ki sizden hiç kimse (yalnız) ameli ile kurtulmuş olmayacaktır."
"Sende mi Ya Resûlullah?" diye sordular. Peygamber (sav), "Ben de, ancak Allah (c.c) rahmet ve fazlı ile beni ihata ederse" buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş, İslam ve Hz. Mevlana sh:106)
Dua'ya dönersek "dua müminin silahıdır" diyor, Peygamberimiz. Yüce Allah, 'isteyin vereyim' diyor. Yani her daim o kapıya gidip, isteyeceğiz.
O kapıda duanın kabul olması veya olmaması veya kimlerin duasının kabul olunup, olunmayacağı da bellidir.
Mesela! "Kâfirlerin duası daima boşa çıkar." (Râ'd, 14; Mü'min, 50)
"Üstü başı dağınık, toz toprak içinde yollara düşen, ellerini göğe açıp 'Ya Rabbi! Ya Rabbi!' diye yalvaran, buna karşılık; yediği, içtiği ve giydiği haram olan, haramla beslenen bir insanın duası nasıl kabul edilir?" (Müslim Zekât 65)
"Onlar (münafıklar) için ister af dile, ister dileme, onlar için yetmiş defa af dilesen, yine Allah, onları affetmez. Böyledir. Çünkü onlar, Allah'ı ve elçisini tanımadılar (inkâr ettiler). Allah, yoldan çıkan kavmi doğru yola iletmez." (Tövbe 80)
Hülasa duamızın kabul olmasını istiyorsak, yediğimize, içtiğimize, giydiğimize, konuştuğumuza, yaptığımıza, peşinden gittiğimize, desteklediğimize kısaca hayatımızın tamamına dikkat edeceğiz, etme gayretinde olacağız. Önümüze bir iş geldiği zaman bu konuda Allah ve Resulü ne diyor, sorusuna cevap arayacağız. Yani biz bir adım atacağız ki, O (c.c) koşarak gelsin.
Ama maalesef böyle bir durum yok. "Mübarek aylarda, günlerde, mekanlarda el açarım, ondan sonra kaçarım," havası var insanımızda. Bu da güzel bir şey ama eksik hem de çok eksik.
Bir daha söylüyorum; "Dua müminin silahıdır" ama dua ile iş bitmez. Eğer dua ile iş bitseydi ülkemiz kan gölü, kaos çukuru, fuhuş bataklığına dönmezdi. Ama döndü. Demek ki, duan kabul olmuyor.
Son söz İmam Ali (a.s) Efendimizden olsun; "Bir zaman gelir ki insanlara, İslamiyet'ten ancak bir isim kalır. Mesela yalnız adı Müslüman'dır. Başka hiçbir ibadet ve taat bilmez. Kuran'ın resmi kalır.
Manasını bilen ve amel eden kalmaz. Mescitlerini tamir ederler, fakat içlerinde Zikrullah yapılmadığından manen haraptırlar. İşte o zaman ehlinin şerlileri zahir ulemasıdır. Fitne bunlardan çıkar ve yine bunlara döner." (Prof. Dr. Haydar Baş İslam'da Zikir sh:179)
TRT
Malumunuz bir kişi Avustralya'da hayvanat bahçesine gitmiş ve hayvanlardan çok etkilenmiş. (keşke insanlardan etkilenseydi) Artık nasıl bir etkilenmeyse sözü namaza getirdi ve malum şekilde olayı noktaladı.
Bu kişilerin ne dediğinden çok niye dediği ve hangi zamanda dedikleri çok önemlidir. 14 yıldır susan bir ilahiyatçı, Diyanetçi camia var önümüzde. Bu 14 yılda ameli katliamları, bidatleri geçti koskoca bir milletin itikadına kıyıldı. İslam'a rağmen onca icraat, eylem ve söylem gerçekleştirildi ama hayvanat bahçesinde huzur bulanlar hep sustu.
İşte bu bilgi yüklü suskunlar çıkmış ahkam kesiyorlar. Onlara deyin ki, yazıklar olsun size. Sizler namazdan da, imandan da nasipsizsiniz. Ayette okuyun; "Yazıklar olsun o namaz kılanların ki, kıldıkları namazdan habersizdirler." (Maun 4,5)
Ramazan ayındayız. Televizyonlardaki iftar programları, insanları stüdyolara sığdıramadıkları için tribün vari yerlerde yapılıyor. Binlerce insanımız o mübarek saatlerde hitabeti iyi, süslü cümleler kurabilen, kıssaları çok iyi senaryo edebilen gözü yaşlı hatipleri soluksuz dinliyor ve dua faslı. Yarım saat dua. İnsanlara bakıyorsun resmen deşarj olmuş. Manen görevini tamamlamanın hazzını yaşıyor.
Hele bu yanmaz kefen tüccarı yok mu? Dua kitabı yazmış. Reklamı o biçim. Seslendirenler adeta aşağıdaki numarayı arayın, kitabı alın, okuyun, sevap milyarderi olun ve kurtulun cehennem ateşinden, edasıyla reklamını yapıyor. İnanmıyorsanız! ATV'ye, Show'a, malumun kanallarına bakın. TRT'ye artı başlık atacağım!
İşte bu özel görevli (!) kişileri izleyenler bütün amel yükünü duaya yüklüyor ve dua ile adeta dinini (İslam'ı) tamamladığını zannediyor. Bu kardeşlerime şu gerçeği hatırlatmak isterim! Tarlayı ekmeyeceksin, sulamayacaksın, bakımını yapmayacaksın ama tarlanın başında durup, bu yıl hasadım çok bereketli olacak, diye bekleyeceksin. O tarlada hasat olur mu?
Müslümanlar için amel de, dua da bir vesiledir, kurtuluş değildir. Kurtuluş Allah'ın rahmetindedir. Sevgili Peygamberimiz (sav) buyurdu ki; "Amellerinizde mutedil olunuz, doğru olunuz ve biliniz ki sizden hiç kimse (yalnız) ameli ile kurtulmuş olmayacaktır."
"Sende mi Ya Resûlullah?" diye sordular. Peygamber (sav), "Ben de, ancak Allah (c.c) rahmet ve fazlı ile beni ihata ederse" buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş, İslam ve Hz. Mevlana sh:106)
Dua'ya dönersek "dua müminin silahıdır" diyor, Peygamberimiz. Yüce Allah, 'isteyin vereyim' diyor. Yani her daim o kapıya gidip, isteyeceğiz.
O kapıda duanın kabul olması veya olmaması veya kimlerin duasının kabul olunup, olunmayacağı da bellidir.
Mesela! "Kâfirlerin duası daima boşa çıkar." (Râ'd, 14; Mü'min, 50)
"Üstü başı dağınık, toz toprak içinde yollara düşen, ellerini göğe açıp 'Ya Rabbi! Ya Rabbi!' diye yalvaran, buna karşılık; yediği, içtiği ve giydiği haram olan, haramla beslenen bir insanın duası nasıl kabul edilir?" (Müslim Zekât 65)
"Onlar (münafıklar) için ister af dile, ister dileme, onlar için yetmiş defa af dilesen, yine Allah, onları affetmez. Böyledir. Çünkü onlar, Allah'ı ve elçisini tanımadılar (inkâr ettiler). Allah, yoldan çıkan kavmi doğru yola iletmez." (Tövbe 80)
Hülasa duamızın kabul olmasını istiyorsak, yediğimize, içtiğimize, giydiğimize, konuştuğumuza, yaptığımıza, peşinden gittiğimize, desteklediğimize kısaca hayatımızın tamamına dikkat edeceğiz, etme gayretinde olacağız. Önümüze bir iş geldiği zaman bu konuda Allah ve Resulü ne diyor, sorusuna cevap arayacağız. Yani biz bir adım atacağız ki, O (c.c) koşarak gelsin.
Ama maalesef böyle bir durum yok. "Mübarek aylarda, günlerde, mekanlarda el açarım, ondan sonra kaçarım," havası var insanımızda. Bu da güzel bir şey ama eksik hem de çok eksik.
Bir daha söylüyorum; "Dua müminin silahıdır" ama dua ile iş bitmez. Eğer dua ile iş bitseydi ülkemiz kan gölü, kaos çukuru, fuhuş bataklığına dönmezdi. Ama döndü. Demek ki, duan kabul olmuyor.
Son söz İmam Ali (a.s) Efendimizden olsun; "Bir zaman gelir ki insanlara, İslamiyet'ten ancak bir isim kalır. Mesela yalnız adı Müslüman'dır. Başka hiçbir ibadet ve taat bilmez. Kuran'ın resmi kalır.
Manasını bilen ve amel eden kalmaz. Mescitlerini tamir ederler, fakat içlerinde Zikrullah yapılmadığından manen haraptırlar. İşte o zaman ehlinin şerlileri zahir ulemasıdır. Fitne bunlardan çıkar ve yine bunlara döner." (Prof. Dr. Haydar Baş İslam'da Zikir sh:179)
TRT
Malumunuz bir kişi Avustralya'da hayvanat bahçesine gitmiş ve hayvanlardan çok etkilenmiş. (keşke insanlardan etkilenseydi) Artık nasıl bir etkilenmeyse sözü namaza getirdi ve malum şekilde olayı noktaladı.
Bu kişilerin ne dediğinden çok niye dediği ve hangi zamanda dedikleri çok önemlidir. 14 yıldır susan bir ilahiyatçı, Diyanetçi camia var önümüzde. Bu 14 yılda ameli katliamları, bidatleri geçti koskoca bir milletin itikadına kıyıldı. İslam'a rağmen onca icraat, eylem ve söylem gerçekleştirildi ama hayvanat bahçesinde huzur bulanlar hep sustu.
İşte bu bilgi yüklü suskunlar çıkmış ahkam kesiyorlar. Onlara deyin ki, yazıklar olsun size. Sizler namazdan da, imandan da nasipsizsiniz. Ayette okuyun; "Yazıklar olsun o namaz kılanların ki, kıldıkları namazdan habersizdirler." (Maun 4,5)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025