Değerli Üstadım Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın hayatımızdaki doldurulmaz yerini; hayatımıza kattığı tüm değerlerle bizlere varoluş gayemize layık bir yaşamın ölçülerini kazandıran varlığının değerini şimdi çok daha derinden ve özlemle hissediyoruz.
Eminim ki hepimizin hayatında O'nun ayrı ayrı dokunuşları vardır. Benim hayatımda da, tıp fakültesinden yeni mezun olup ailemdeki tek doktor olarak meslek hayatıma başladığım yıllarda, O değerli insanı tanımış olmanın apayrı bir yeri var.
Bir kandil programında yaptığı sohbetinde Kur'an-ı Kerim'den, "Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yarattım" (51:56) ayetini okuyup, "Evladım ister doktor olalım, ister mühendis, ister öğretmen, ister anne, ister baba, ne olursak olalım önce Allah'a kul olmalıyız. İyi bir kul iyi bir doktordur, iyi bir öğretmendir, iyi bir anne, iyi bir baba, iyi bir eştir" sözleri hala kulaklarımda yankılanır.
Bu sözler, o güne kadar hiç düşünmediğim bir gerçeği, kulluk gerçeğini bana hatırlatmıştı. O güne kadar yaratılışımın esas gayesi olan kulluk için ne yapmıştım, ne gayret göstermiştim? Hâlbuki ki tıp fakültesini başarıyla bitirip doktor olmak için çok çalışmış; çevremdeki herkes gezerken, eğlenirken, uyuyup dinlenirken ben ders çalışmış, pek çok şeyden fedakârlık etmiştim.
Bu uyanış ile Üstadımın eserlerinden kulluğumun gereklerini; dini, milli ve manevi değerlerimi öğrendim. Rabbimi, Rahmet Peygamberimi ve O'nun pak Ehl-i Beyt'ini, Peygamber torunu Kutbü'l-Aktab Atatürk'ümü tanıdım. Bütün bu değerler ile "Müslüman Türk kimliğimi" kazandım ve O'nun öğrettiği gibi iyi bir kul ve iyi bir doktor olarak ülkemin insanlarına hizmet etmenin şeref ve onurunu yaşadım, yaşıyorum.
Dini ve milli ölçülerinden taviz vermeden ilmi ve mesleki alanlarda başarılı olabileceğimi yine O'nda gördüm. "İlmin zekâtı" olan bilginin paylaşılması ve insanlığın hizmetine sunulmasını; hayatın her alanında "İnsana hizmet Hakk'a hizmettir" ölçüsünün esas olması gerektiğini O'ndan öğrendim.
Yaptığımız her işi son nefes için, Allah rızası için yapmanın en güzel halini O'nunla yaşadım. Bütün bu güzelliklerin şükrünü hakkıyla eda etmek, O'nun eserlerine sahip çıkmak, ilmini ve ışığını yaşatmak görevimiz, vefa borcumuzdur. Üstadımın tabiriyle "ilmimizin zekâtıdır."
Benim gibi daha nice evlatlarına bizi biz yapan ve bizleri yaratılış gayemize taşıyan değerleri, bir baba şefkatiyle ve sabırla öğreten değerli Üstadımı rahmetle anıyor, çok sevdiğim bir kardeşimin O'nun anısına yazdığı şiir ile tamamlamak istiyorum.
"Bilge adam bir Çınar ağacı diker,
Bu ağaç devasa boyutlara ulaşacak,
Kökleri sarsılmaz derinliklere inecektir.
Gölgesinde insanlar refah ve huzur içinde yaşayacaklardır.
Fakat bilge adam fani ömrünün Çınar ağacına yetmeyeceğini bilir.
Etrafına evlatları saydığı öğrencilerini toplar,
Çınar ağacının önemini ve nasıl bakılması gerektiğini sabırla anlatır, öğretir.
Bilge adam yıllar sonra yetiştirdiği evlatlarının Çınar ağacına iyi bakacaklarını,
Büyümesini sağlayacaklarını, koruyacaklarını bilmenin huzuru ile
Hayalinde devasa Çınarın görüntüsü ile ölüme tebessüm eder."
(Bilge Adam Prof. Dr. Haydar Baş anısına-Muhammed Çınar).
Dünyada bedenen yer kaplayanlar mı, yoksa fikir ve düşünceleri ile yer kaplamaya devam edenler mi hayattadır? Mevlanalar, Yunuslar, Haydarlar ölüler ise bizler hiç "var olduk" diyebilir miyiz?
Eminim ki hepimizin hayatında O'nun ayrı ayrı dokunuşları vardır. Benim hayatımda da, tıp fakültesinden yeni mezun olup ailemdeki tek doktor olarak meslek hayatıma başladığım yıllarda, O değerli insanı tanımış olmanın apayrı bir yeri var.
Bir kandil programında yaptığı sohbetinde Kur'an-ı Kerim'den, "Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yarattım" (51:56) ayetini okuyup, "Evladım ister doktor olalım, ister mühendis, ister öğretmen, ister anne, ister baba, ne olursak olalım önce Allah'a kul olmalıyız. İyi bir kul iyi bir doktordur, iyi bir öğretmendir, iyi bir anne, iyi bir baba, iyi bir eştir" sözleri hala kulaklarımda yankılanır.
Bu sözler, o güne kadar hiç düşünmediğim bir gerçeği, kulluk gerçeğini bana hatırlatmıştı. O güne kadar yaratılışımın esas gayesi olan kulluk için ne yapmıştım, ne gayret göstermiştim? Hâlbuki ki tıp fakültesini başarıyla bitirip doktor olmak için çok çalışmış; çevremdeki herkes gezerken, eğlenirken, uyuyup dinlenirken ben ders çalışmış, pek çok şeyden fedakârlık etmiştim.
Bu uyanış ile Üstadımın eserlerinden kulluğumun gereklerini; dini, milli ve manevi değerlerimi öğrendim. Rabbimi, Rahmet Peygamberimi ve O'nun pak Ehl-i Beyt'ini, Peygamber torunu Kutbü'l-Aktab Atatürk'ümü tanıdım. Bütün bu değerler ile "Müslüman Türk kimliğimi" kazandım ve O'nun öğrettiği gibi iyi bir kul ve iyi bir doktor olarak ülkemin insanlarına hizmet etmenin şeref ve onurunu yaşadım, yaşıyorum.
Dini ve milli ölçülerinden taviz vermeden ilmi ve mesleki alanlarda başarılı olabileceğimi yine O'nda gördüm. "İlmin zekâtı" olan bilginin paylaşılması ve insanlığın hizmetine sunulmasını; hayatın her alanında "İnsana hizmet Hakk'a hizmettir" ölçüsünün esas olması gerektiğini O'ndan öğrendim.
Yaptığımız her işi son nefes için, Allah rızası için yapmanın en güzel halini O'nunla yaşadım. Bütün bu güzelliklerin şükrünü hakkıyla eda etmek, O'nun eserlerine sahip çıkmak, ilmini ve ışığını yaşatmak görevimiz, vefa borcumuzdur. Üstadımın tabiriyle "ilmimizin zekâtıdır."
Benim gibi daha nice evlatlarına bizi biz yapan ve bizleri yaratılış gayemize taşıyan değerleri, bir baba şefkatiyle ve sabırla öğreten değerli Üstadımı rahmetle anıyor, çok sevdiğim bir kardeşimin O'nun anısına yazdığı şiir ile tamamlamak istiyorum.
"Bilge adam bir Çınar ağacı diker,
Bu ağaç devasa boyutlara ulaşacak,
Kökleri sarsılmaz derinliklere inecektir.
Gölgesinde insanlar refah ve huzur içinde yaşayacaklardır.
Fakat bilge adam fani ömrünün Çınar ağacına yetmeyeceğini bilir.
Etrafına evlatları saydığı öğrencilerini toplar,
Çınar ağacının önemini ve nasıl bakılması gerektiğini sabırla anlatır, öğretir.
Bilge adam yıllar sonra yetiştirdiği evlatlarının Çınar ağacına iyi bakacaklarını,
Büyümesini sağlayacaklarını, koruyacaklarını bilmenin huzuru ile
Hayalinde devasa Çınarın görüntüsü ile ölüme tebessüm eder."
(Bilge Adam Prof. Dr. Haydar Baş anısına-Muhammed Çınar).
Dünyada bedenen yer kaplayanlar mı, yoksa fikir ve düşünceleri ile yer kaplamaya devam edenler mi hayattadır? Mevlanalar, Yunuslar, Haydarlar ölüler ise bizler hiç "var olduk" diyebilir miyiz?
Dr. Fatıma Sıdıka Kermalli / diğer yazıları
- Bilge Adam anısına / 31.05.2020