Başbakan Erdoğan Şemdinli olaylarının başlangıcından tam 13 gün sonra apar topar bölgeye gitme kararı aldı. Bu ziyaret beraberinde birçok soruyu da akıllara getirdi.Sayın Başbakan niçin 13 gün bekledi?Niçin 13 gün geçtikten sonra apar topar bölgeye gitti?Bu ziyaretin dikkat çeken detaylar nelerdi?Bu ziyaretin kime ne faydası oldu?Ziyaretin detaylarına geçmeden önce, Başbakan Erdoğan'ın "Kürt sorunu vardır" sözleriyle fitili ateşlenen süreç hakkında bir durum değerlendirmesi yapalım.Genellikle millet olarak, yaşanan olayların öncesini ve sonrasını unutma, sebep ve sonuç ilişkisini kuramama gibi maalesef kötü bir huyumuz var. Olayları sadece o an değerlendirdiğimiz için sıhhatli bir sonuç almamız mümkün olmuyor. Düne kadar Abdullah Öcalan'ın ve PKK terörünün savunduğu "Kürt sorunu vardır" tezi Türkiye'de ilk defa bir Başbakan tarafından itiraf edilmiş ve bir anda Türkiye karışmıştı.Sonraları Şemdinli'de bir olay yaşanıyor, bir provokasyonla beraber olayın suçu TSK' ya atılmak isteniyor, daha olay aydınlanmadan, savunmalar alınmadan, siyasilerimizin ifadesiyle, "Susurluk benzetmeleri yapılıyor, derin devlet ifadeleriyle üstü örtülü olarak asker işaret ediliyor.Yani siyasilerimiz, birlik ve beraberlik çağrıları yapmaları, burada yapılanların bölme amaçlı bir provokasyon olduğu gerçeğini vurgulamaları ve bunun sorumlularının burada hesabı olan PKK terörünün ve yabancı istihbarat örgütlerinin olduğunu beyan etmeleri gerekirken, yangına körükle gitme yoluna gittiler.Böylece devletle milleti, askerle sivili karşı karşıya getirme ve Batının ısrarla talep ettiği "askerin manevra alanlarını daraltma, askeri susturma" girişimlerine siyasilerimiz de katkıda bulunmuş oldular.Sadece bir lider oyunun farkına vardı ve yapılanların bir tiyatro olduğunu ortaya koydu, O da Prof. Dr. Haydar Baş'tır.Sayın Baş, güvenlik güçlerinin ülkemizi korumak ve kollamakla görevli olduklarını, buradaki olayların bölme amaçlı olduğunu ve bu olayların sorumlularının bu coğrafyayı bizden koparmak isteyenlerin olduğunu ifade etti ve bu güçlerin asker ya da polis değil, bizzat Mossad, CIA ve de PKK olduğunu vurguladı.Yaşanan olaylarda dikkat çeken önemli bir konu da devlete, vatana, bayrağa, askere karşı her türlü hakaretlerin yaşandığı, PKK ve Abdullah Öcalan lehine sloganların atıldığı, TC kimliklerinin havalara atılıp "bu kimlikleri istemiyoruz" denildiği ve daha nice düşündürücü manzaraların yaşandığı gösterilerde, durumu yatıştıran hep Öcalan'a yakınlığıyla bilinen Demokratik Toplum Hareketi(DTH) ve çiçeği burnunda partisi DTP oldu. Esasen sadece bu durum bile bu taşkınlıkların arkasında kim ya da kimlerin olduğunu, ya da kimlerin bu olaylardan rant sağladığını göstermektedir.Yapılan bütün olaylarda devlet ve asker hedef alınıp, DEHAP'lı belediye başkanlarının ve DTH'nin bölgeye hakimiyeti vurgulanıyor. Görünen manzara bu.İşte bu noktada Erdoğan'ın ziyaretini değerlendirmekte fayda var.Erdoğan'ın bu ziyareti gerek PKK terörünün gerek onun siyasal uzantılarının, gerekse, bu bölgede hesabı olan dış güçlerin yararına, devletin ise zararına olmuştur.Bu bölgede, gidip sadece 3-5 kelime konuşarak, "devlet sloganlarla idare edilmez" diyerek, kendisinin ifadesi ile "Kürt sorunu"nun çözülmeyeceğini Sayın Erdoğan da çok iyi biliyor.Sayın Erdoğan, yaptığı konuşmada, "Doğu, Güneydoğu, Doğu Karadeniz ve Orta Anadolu'nun belli bölgeleri hep ihmal edilmiştir. Ege, Marmara ve Güney, bu bölgeler ise ihya edilmiştir" ifadelerini kullanarak bölge insanını yatıştırıcı değil, daha da galeyana getirici sözler sarfetmiştir.Neticede Sayın Erdoğan, protestolar, ıslıklar, sloganlar eşliğinde yaptığı etkisiz konuşmayla bu bölgede çözüm isteyen, güçlü bir devlet anlayışı isteyen insanlara aciz bir devlet imajını vermiştir. DEHAP'lı belediye başkanlarının bir el işaretiyle bütün sloganları durdurması da bence önceden planlanmıştı.Yani devletin en üst yetkilisi susturamıyor, DEHAP'lı yerel yöneticiler ise susturuyor. Birilerinin zaten istediği de buydu.Tekrar vurgulamak gerekirse, çıkan manzara: PKK yandaşları yatıştırıcı, devlet ise ya kaos çıkarıcı, ya da acziyet içinde.Acaba Sayın Erdoğan'ın bu bölgeye zamansız ve apar topar gitmesinin, ya da gönderilmesinin altında böyle bir tiyatro mu var?Sayın Erdoğan farkında olsa da olmasa da neticede birilerinin ekmeğine bol yağ sürüyor.Öyle bir dönem yaşıyoruz ki, ister istemez bütün olaylara "acaba" diyerek bakmamız gerekiyor.Siyasilerimiz yangına körükle gideceğine, oyunlara alet olacaklarına, kendilerine verilen sorumluluk gereği, ülkenin her tarafında yaşanan bütün sıkıntılara kalıcı çözüm bulmak zorundalar.Mevcut hükümetin ve milli projeleri olmayan diğer siyasilerimizin problemleri çözmesi bu gidişatla asla mümkün olmayacaktır. Çünkü akıl hocaları olan Batılıların tavsiyeleri, ülkemizin bu kaosları yaşamasının başlıca sebebidir. Hangi probleme bakarsanız bakın arkasından Batılılar çıkmaktadır.Problemlerin çözümü için milli projeler lazım ve de bu manada tek çözüm sahibi de Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Projesi'nin sahibi BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bu projeler devreye girdiği ve yabancıların ve de yerli işbirlikçilerinin ülkemiz üzerindeki emellerine son verildiği zaman, ülkemizin doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi kenetleşecek, herkes ekonomik refaha kavuşacaktır.Bu çözüm projesinin detaylarına girmiyorum. Ama özellikle 26 Kasım'da Lütfü Kırdar'da, 27 Kasım'da da Grand Cevahir'de yapılacak olan ve Dünyanın en büyük üniversitelerinden akademisyenlerin katılacağı "Milli Ekonomi Modeli Kongresi"ne hepinizi davet ediyorum.Sayın Baş'ın ortaya koyduğu çözüm projesini bütün dünya konuşacak, bizler de dinleyen olalım. Çözüm ayan beyan ortada. "Problemlerin çözümü yok" demeyelim.Her problemin mutlaka bir çözümü vardır. Yeter ki doğru adreste ara.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025