Ondört asırlık İslam tarihi boyunca hiçbir alimin, kelamcının, mezhep imanının kullanmadığı bir tanımlama ile karşıkarşıyayız. Tam da Ziya Paşa'nın; "Evvel yok idi iş bu rivayet yeni çıktı" dediği türden yepyeni bir ifade.
Daha önceki yazımızda gündem ettiğimiz Prof. Dr. Davut Aydüz'ün diyalogun faydalarını ve meyvelerini sıralarken ortaya attığı bir yeni tanımdan söz ediyoruz, sayın Aydüz diyor ki;
"Dinlerarası diyalog çalışmaları neticesinde çok kimse bugün 'ben Hz. İsa'ya inanıyorum, peygamberdir. Fakat Hz. Muhammed de Allah'ın son peygamberidir. Kur'an-ı Kerim de kitab-ı münzeldir' demektedir. Bu kimseler, Hıristiyan Müslüman diyebileceğimiz çerçeve içinde mütalaa edilebilir."
Buradan bütün vicdan sahibi, iz'an ve insaf sahibi ilim adamlarını göreve, konuşup yazmaya davet ediyoruz. Ne demek "Hıristiyan Müslüman çerçevesi". Çifte vatandaşlık gibi çifte dinlilikte mi varmış da bizim haberimiz yokmuş. Amentü'nün altı şartına iman edene ondört asırdan beri Müslüman deniyor. Altı şarttan biri de bilindiği gibi peygamberlere imandır ve Hz. İsa (as) da Allah'ın elçilerinden bir elçidir. Bir kimse Hz. İsa'yı peygamber kabul ediyorsa ve Hz. Muhammed (sav)'in risaletini de tasdik ediyorsa bu kimse Müslümandır, bu adama Hıristiyanlığı ne hakla bulaştırıyorsunuz? Eğer Hıristiyanların inandığı gibi Hz. İsa'yı Tanrı, Tanrı'nın oğlu kabul ediyorsa, yani teslis akidesini savunuyorsa bu kimsenin Hz. Muhammed'i peygamber olarak tasdik etmesi mümkün değil, kabul ettiğini düşünsek bile sahih değildir çünkü, son peygamberin inandığı ve ümmetine anlattığı ve İhlas Suresi'nde vasıfları sayılan ilah kavramının teslis akidesi ile hiç ilgisi yok. Tevhid inancının esaslarına göre teslis inanışı şirktir. Allah'a babalık ve evlatlık isnad edenler de müşriktir. Bu durumda teslis akidesine inanan bir kimseye siz hangi hakla Müslüman kimliğini yakıştırıyor ve yapıştırıyorsunuz?
"Hıristiyan Müslüman çerçevesi" ne demektir? Bu tanım hangi zaruretlerden ötürü ortaya atılmıştır? Dinlerarası diyalogun meyvelerinden biri bu ise başkalarını saymaya hiç gerek. Bir felaket olarak bu yeter de artar bile. Diyalog çalışmaları, bu ülkenin ilim adamlarını, ilahiyatçılarını bu kadar çizgiden çıkardı, bu kadar yamyassı etmişse başımıza daha ne felaketler getireceğinden ciddi endişelerimiz var.
Daha önceki yazımızda gündem ettiğimiz Prof. Dr. Davut Aydüz'ün diyalogun faydalarını ve meyvelerini sıralarken ortaya attığı bir yeni tanımdan söz ediyoruz, sayın Aydüz diyor ki;
"Dinlerarası diyalog çalışmaları neticesinde çok kimse bugün 'ben Hz. İsa'ya inanıyorum, peygamberdir. Fakat Hz. Muhammed de Allah'ın son peygamberidir. Kur'an-ı Kerim de kitab-ı münzeldir' demektedir. Bu kimseler, Hıristiyan Müslüman diyebileceğimiz çerçeve içinde mütalaa edilebilir."
Buradan bütün vicdan sahibi, iz'an ve insaf sahibi ilim adamlarını göreve, konuşup yazmaya davet ediyoruz. Ne demek "Hıristiyan Müslüman çerçevesi". Çifte vatandaşlık gibi çifte dinlilikte mi varmış da bizim haberimiz yokmuş. Amentü'nün altı şartına iman edene ondört asırdan beri Müslüman deniyor. Altı şarttan biri de bilindiği gibi peygamberlere imandır ve Hz. İsa (as) da Allah'ın elçilerinden bir elçidir. Bir kimse Hz. İsa'yı peygamber kabul ediyorsa ve Hz. Muhammed (sav)'in risaletini de tasdik ediyorsa bu kimse Müslümandır, bu adama Hıristiyanlığı ne hakla bulaştırıyorsunuz? Eğer Hıristiyanların inandığı gibi Hz. İsa'yı Tanrı, Tanrı'nın oğlu kabul ediyorsa, yani teslis akidesini savunuyorsa bu kimsenin Hz. Muhammed'i peygamber olarak tasdik etmesi mümkün değil, kabul ettiğini düşünsek bile sahih değildir çünkü, son peygamberin inandığı ve ümmetine anlattığı ve İhlas Suresi'nde vasıfları sayılan ilah kavramının teslis akidesi ile hiç ilgisi yok. Tevhid inancının esaslarına göre teslis inanışı şirktir. Allah'a babalık ve evlatlık isnad edenler de müşriktir. Bu durumda teslis akidesine inanan bir kimseye siz hangi hakla Müslüman kimliğini yakıştırıyor ve yapıştırıyorsunuz?
"Hıristiyan Müslüman çerçevesi" ne demektir? Bu tanım hangi zaruretlerden ötürü ortaya atılmıştır? Dinlerarası diyalogun meyvelerinden biri bu ise başkalarını saymaya hiç gerek. Bir felaket olarak bu yeter de artar bile. Diyalog çalışmaları, bu ülkenin ilim adamlarını, ilahiyatçılarını bu kadar çizgiden çıkardı, bu kadar yamyassı etmişse başımıza daha ne felaketler getireceğinden ciddi endişelerimiz var.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025