Siyasilerimiz "La ilahe illallah İbrahim halilullah" diyerek Cumhuriyet tarihinin ilk kilisesinin açılışını yapınca, FETÖ'nün dinlerarası diyalog faaliyetleri tekrar gündem oldu. Böylece siyasilerimizin sadece FETÖ'yle mücadele ettiğini ama FETÖ'nün fikirleriyle mücadele etmediğini, aksine bu fikirlerle bir sorunu olmadığını gördük.
Dinlerararası diyalog faaliyetleri neydi dilerseniz tekrar hatırlayalım.
Kelime anlamıyla diyalog, iki ya da daha çok kişinin karşılıklı konuşmalarıdır. Fakat önemli olan bizim bu ifadeye yüklediğimiz anlam değil, bu ifadeyi bir proje kapsamında ortaya atanın ifadeye yüklediği anlamdır.
Dinlerin diyalogundan maksat, insanları kiliseye döndürme çabasıdır ve proje Papa 6. Paul tarafından 1965 yılında başlatılmıştır.
Biraz daha detaylarını öğrenmek için Vatikan'ın resmi yayın organı Kateşizm kitabının ve Papa 2. Jean Paul'un diyalogu nasıl tanımladığına bakalım:
"Diyalogun tek amacı İncil'i tanıtmaktır. Muhataplar İsa'yı tanrı olarak kabul etmek zorundadırlar." (Kateşizm kitabı)
"Misyonerlik karşılıklı saygıya dayalı dinlerarası diyalogu öngörür." (Kateşizm Kitabı; Sayfa 223)
"Dinlerarası diyalog, kilisenin insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Karşılıklı bilgilenme ve anlayışı zenginleştirme vasıtası ve metodu olarak diyalog misyona zıt değildir. Esasen misyon ve misyonun şekilleriyle diyalog arasında özel bir bağ vardır. Bu misyon aslında Mesih'i ve İncil'i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir." (Papa 2. Jean Paul'un "Kurtarıcı Misyon" isimli eserinden bir bölümdür.)
Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere, dinlerarası diyalog Hıristiyan olmayanları Hıristiyanlaştırma, özel anlamda ise Müslümanları Hıristiyanlaştırma anlamı taşımaktadır.
"Dinlerarası diyalog olmalıdır" diyenler bu sözün ne anlama geldiğini iyi düşünmeliler.
Bir de Papa'ya mektup yazıp, ziyaret ederek bu misyonun bir parçası olmak isteyenler var ki, bu daha ciddi bir durum. Bu arada "misyon" kelimesinin anlamı da bizdeki "tebliğ"in karşılığı… "Misyonun bir parçası olmak" ne anlama geliyor siz düşünün.
Bizim anladığımız manada bile düşündüğümüzde, inancımıza göre, "dinlerarası diyalog" yapmak küfürdür. Çünkü Kur'an'ın ölçüsüne göre "Allah katında tek din İslam'dır" ve bu dinin kitabı Kur'an, Peygamberi ise Hz. Muhammed (s.a.v)'dir.
Peygamberimiz son peygamber ve bütün peygamberlerin en üstünüdür. Bütün alemler O'nun yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır. Bütün peygamberlerin en önemli görevlerinden birisi de O'nun gelişini müjdelemektir. İlk insan Hz. Adem O'nun ismini söylediği için Cenab-ı Hak tarafından affedilmiştir.
Peygamber Efendimizin de ifadesiyle, Hz. İsa, Hz. Musa, Hz İbrahim ve diğer peygamberler, Peygamber Efendimizin döneminde yaşamış olsalardı O'na biat etmekten, O'na ümmet olmaktan başka bir çareleri olmayacaktı.
Peygamberimiz dünyaya gelip, görevini devraldıktan sonra, kendisinden önceki bütün dinlerin hükümleri neshedilmiştir. Yani hükümleri geçerli değildir.
Son ve mükemmel kitap Kur'an geldikten sonra, tahrif olmamış dahi olsa –ki hepsi tahrif olmuştur- İncil, Tevrat, Zebur bütün kitap ve sahifelerin hükmü ortadan kalkmıştır. Allah tarafından yapılması ya da yapılmaması istenilen –Bu, geçmiş ümmetlerden istenmiş de olabilir ya da olmayabilir- her şey Kur'an'da mevcuttur.
Bu gerçeklerden yola çıktığımızda, söyler misiniz İslam'ın, Kur'an'ın ve Hz. Peygamber'in ümmetinin diğer dinlerden alacağı ne vardır?
Böyle bir diyalogu savunmak, Allah'ın indirdiği en son ve en mükemmel din İslam'ın, en mükemmel kitabı Kur'an'ın ve bu dinin sahibi Hz. Peygamber'in eksik ve nakıs olduğunu kabul etmek demektir ki, bu Allah'ın noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu reddetmek anlamına gelir.
Cenab-ı Hak Maide suresinin 3. ayetinde, "Ben size din olarak İslam'ı seçtim" diyecek ve sen bunu yeterli görmeyip, diğer dinlerden de bir şeyler alınabileceğini ima edip dinlerarası diyalog yapmak isteyeceksin ve hala İslam dairesinde olduğunu iddia edeceksin, bu mümkün mü?
Ki, başta da belirttiğimiz gibi dinlerarası diyalogun gerçek anlamı şartlara uydurulmuş misyonerliktir, yani örtülü Hıristiyanlaştırma faaliyetidir. Yani diyalog tek yönlüdür.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, dinlerararsı diyalog, hakkı batılla eşitleme gayretidir.
Yarın bu konuya devam edeceğiz.
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025