"Tarih tekerrürden ibarettir" sözü doğruluğunu bizden önceki devirlerde yaşayanlar üzerinde gösterdiği gibi günümüzde de göstermektedir. Özellikle Müslüman olduğunu iddia edenler, samimiyetlerini ispat için itikad ve amelde eksizsiz olarak görevlerini yerine getirmelidirler. Aksi takdirde, bu, boş bir iddiadan öteye gitmeyecek bir aldatma olacaktır.
"Ben Müslümanım" diyen kişinin Allah'ın (c.c.) emrettiği ve O'nun peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'in bildirdiği gibi inanmak ve yaşamak mecburiyeti vardır. "Ben inanıyorum" deyip de inancının aksine amel işleyenler ya gerçek manada inanmamışlar ya da nefislerinin esiri olup karanlık perdeleri aşamamış olan günahkârlardır. Bu hal tevbe ve biraz gayretle aşılabilecek bir durumdur.
Fakat asıl gaflet, dalalet, sapıklık itikadi yanlışlıklardır ve bu günümüzde çok yaygın bir hastalık olup milletimize bulaşmış durumdadır. Örneklendirecek olursak, Allah'ın (c.c) haram ettiğini-yasakladığını -zina, domuz eti, besmele ile kilise açmak, faize bereket dilemek gibi birçok insanı İslam'dan kesin olarak çıkaracak sapıklıkları yapanları- savunmak bu hastalığın ilerlemiş hallerindendir. Akıllı bir insanın herhangi bir hastalığa yakalandığı zaman yapması gereken, bu hastalığı iyileştirecek tabibi aramak olmalıdır. Başka türlü iyileşme olanağı yoktur. Fakat günümüz insanı adeta hastalanıp da kocakarı tedavisinden medet umup daha da kötüleşen ahmak hastalara benzemektedir. Kardeşim, doktor zannettiğin insanlar zaten senden daha hasta ve derdine çare bulamamış durumda. Ondan ne medet bekler durursun.
Yani Allah'ın (c.c) yasakladığı işleri fütursuzca işleyen iradeyi destekleyen sarıklı cübbeli zevat, necat bulacaklarını mı zannediyorlar? Ya da onların peşinden, giden sorgulamaktan aciz, hurafe inanca mensup kalabalıklar ve elebaşları dini yaşayan değil dini kullanan zavallılardır. Bu durum maalesef günümüzün yaygın hastalıklarındandır. Tedavisi ancak Ehl-i Beyt yolundan giden gerçek yol göstericilerin eliyle olacaktır. Ancak insanımız her zaman bâtılın karşısında olan ve kıyamete kadar bâtılla mücadele edecek olan tevhidin birliği Ehl-i Beyt anlayışına sığınacak olursa kurtuluşa erenlerden olacaktır. Ehl-i Beyt havz-ı kevsere kadar Resûlullah'tan ayrılmayacak olan birlikteliktir. Dünya ve ahiret kurtuluşu için başka bir adres de yoktur. Ne mutlu tevhidin merkezi olan Ehl-i Beyt yolunun yolcularına.
"Ben Müslümanım" diyen kişinin Allah'ın (c.c.) emrettiği ve O'nun peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'in bildirdiği gibi inanmak ve yaşamak mecburiyeti vardır. "Ben inanıyorum" deyip de inancının aksine amel işleyenler ya gerçek manada inanmamışlar ya da nefislerinin esiri olup karanlık perdeleri aşamamış olan günahkârlardır. Bu hal tevbe ve biraz gayretle aşılabilecek bir durumdur.
Fakat asıl gaflet, dalalet, sapıklık itikadi yanlışlıklardır ve bu günümüzde çok yaygın bir hastalık olup milletimize bulaşmış durumdadır. Örneklendirecek olursak, Allah'ın (c.c) haram ettiğini-yasakladığını -zina, domuz eti, besmele ile kilise açmak, faize bereket dilemek gibi birçok insanı İslam'dan kesin olarak çıkaracak sapıklıkları yapanları- savunmak bu hastalığın ilerlemiş hallerindendir. Akıllı bir insanın herhangi bir hastalığa yakalandığı zaman yapması gereken, bu hastalığı iyileştirecek tabibi aramak olmalıdır. Başka türlü iyileşme olanağı yoktur. Fakat günümüz insanı adeta hastalanıp da kocakarı tedavisinden medet umup daha da kötüleşen ahmak hastalara benzemektedir. Kardeşim, doktor zannettiğin insanlar zaten senden daha hasta ve derdine çare bulamamış durumda. Ondan ne medet bekler durursun.
Yani Allah'ın (c.c) yasakladığı işleri fütursuzca işleyen iradeyi destekleyen sarıklı cübbeli zevat, necat bulacaklarını mı zannediyorlar? Ya da onların peşinden, giden sorgulamaktan aciz, hurafe inanca mensup kalabalıklar ve elebaşları dini yaşayan değil dini kullanan zavallılardır. Bu durum maalesef günümüzün yaygın hastalıklarındandır. Tedavisi ancak Ehl-i Beyt yolundan giden gerçek yol göstericilerin eliyle olacaktır. Ancak insanımız her zaman bâtılın karşısında olan ve kıyamete kadar bâtılla mücadele edecek olan tevhidin birliği Ehl-i Beyt anlayışına sığınacak olursa kurtuluşa erenlerden olacaktır. Ehl-i Beyt havz-ı kevsere kadar Resûlullah'tan ayrılmayacak olan birlikteliktir. Dünya ve ahiret kurtuluşu için başka bir adres de yoktur. Ne mutlu tevhidin merkezi olan Ehl-i Beyt yolunun yolcularına.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018