Sapla samanın birbirine karıştığı bir dönemi yaşıyoruz.
Kardeşin kardeşi vurduğu günlerden geçiyoruz. Oysa birliğe, beraberliğe en fazla ihtiyacımız olan zor bir süreçteyiz.
Kardeşlik ve esenlik dini İslam'a sarılmak en önemli birlik harcımız belki de?
Cumhuriyetin, üniter yapının, laikliğin, ilerlemenin mimarı Atatürk de dindardı.
Bugün birlik harcımız İslam'a saldıranlar, Atatürk üzerinden de hareket ediyor.
Bakınız Mustafa Kemal bu işte kullanılan "maşalar" için ne demiş:
"Bütün zorba hükümdarlar hep, dini alet edindiler. Hakiki ulema, dini bütün âlimler hiçbir vakit bu zorba hükümdarlara boyun eğmediler. Fakat gerçekte âlim olmamakla beraber, sırf o kılıkta bulundukları için âlim sanılan, çıkarına düşkün, haris ve imansız bir takım hocalar vardır.
Hükümdarlar işte bunları ele aldılar ve işte bunlar dine uygundur diye fetva verdiler. Gerektikçe yanlış hadisler uydurmaktan çekinmediler. Gerçek ve imanlı ulema her vakit, her devirde bunların kinine hedef oldu."
Geçmiş dönemi özetleyen Atatürk'ün bu sözü, bugüne de ışık tutmalı.
İnanç üzerinden yürütülen her türlü fitne masum inananlar için bir tehlike arz ediyor.
Atatürk'ün dinsiz olduğunu söyleyenler de böyle paralı, O'nun deyimiyle "imansız bir takım hocalar" değil miydi?
Fevzi Paşa ile aynı gece gördükleri bir rüyayı aktarmak istiyorum:
"Atatürk Kütahya-Eskişehir savaşlarından sonraki günlerde Ankara Tren İstasyonu'ndaki binada kalırken, bir sabah erken kalkmış ve Ali Metin Çavuş'a, "Acele olarak Fevzi Paşa'yı ara, bul, hemen buraya gelmesini söyle" demiştir.
Ali Metin Çavuş, Fevzi Paşa'ya ulaştığında Fevzi Paşa da Atatürk'ün yanına gelmek üzere evden çıkmıştı.
Fevzi Paşa Atatürk'ün yanına geldiğinde, Atatürk ona bir kâğıt, kalem uzatarak, "Dün gece gördüğün rüyayı yaz ve bana ver" dedi.
Kendisi de bir kâğıda dün gece gördüğü rüyayı yazdı.
Yazma işi bitince paşalar kâğıtlarını değiştiler ve yazdıklarını okudular.
Her iki paşa da gülümsemeye başladı. Daha sonra her iki kâğıdı da görüp okuyan Ali Metin Çavuş kâğıtlarda aynı rüyanın yazılı olduğunu söylemiştir.
"Hz. Muhammed (sav) Hacı Bayram-ı Veli'ye diyor ki: Mustafa'ya söyle korkmasın, sonunda zafer onların olacaktır." (Gürtaş, sayfa 161-162).
İşte Mustafa Kemal, işte arkasında Hz. Peygamber'in duası ile hareket eden dindar bir lider.
Atatürk'ün cephelerde yanında hafız bulundurduğu devamlı Kur'an okuttuğu, Allah razı olsun lafzını ağzından düşürmediği bilinen bir hakikattir. Anılarında devamlı surette hafız Kur'an okudu, cümleleri yer alır.
Son anlarında yanında olan Nuri Ulusu, Atatürk'ün ağzından dökülen "Allah" ve "ya Rabbi" kelimelerinin şahididir.
"Komaları esnasında zaman zaman "aman yarabbim, aman yarabbim diye mütemadiyen Halik'ından, Allah'ından yardım dilediğini gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim. ? Atatürk o, tüm dünyaya kafa tutan insan, Büyük Allah'ına, tanrısına olan inancı ve imanıyla, aman ya rabbi, aman yarabbi diyerek ondan yardım bekliyordu. Bu muydu dinsiz Atatürk?" (Ulusu, sayfa 235)
Ve meşhur son mesajı:
Bütün dünyanın Müslümanları, Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli, zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilir." (Gürtaş, sayfa 70-71).
Kısaca, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu dindar bir liderdir.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'den öğrendiğimiz şekliyle 7 yaşında Kur'an-ı hatmetmiş, 8 yaşında hafız olmuş bir Osmanlı paşasıdır.
Hem ana hem baba tarafından Ehl-i Beyt'tendir.
Hutbe irad edecek kadar dini bilgisi kuvvetli bir paşadır. Balıkesir Nasrullah Camii'nde 70 sayfalık bir hutbe irad eden O'dur.
Şimdiye kadar hiçbir devlet adamımız böyle bir şey yapmamıştır.
Siz bakmayın parayla tutulmuş imansız hocaların O'na dinsiz demeye çalıştığına, Atatürk'ün soyu gibi bir pak soya ulaşmalarına imkân olmayanların yalanlarına?
Atatürk, yüce Türk milleti gibi dindar, inançlı ve iman gücü kuvvetli bir liderdir.
Ona atılan iftiralar Ehl-i Beyt soyundan gelen bu lideri Türk milletinin kalbinden sökme çabasıdır ki, bunu yapabilmelerine imkân bulunmamaktadır.
Kardeşin kardeşi vurduğu günlerden geçiyoruz. Oysa birliğe, beraberliğe en fazla ihtiyacımız olan zor bir süreçteyiz.
Kardeşlik ve esenlik dini İslam'a sarılmak en önemli birlik harcımız belki de?
Cumhuriyetin, üniter yapının, laikliğin, ilerlemenin mimarı Atatürk de dindardı.
Bugün birlik harcımız İslam'a saldıranlar, Atatürk üzerinden de hareket ediyor.
Bakınız Mustafa Kemal bu işte kullanılan "maşalar" için ne demiş:
"Bütün zorba hükümdarlar hep, dini alet edindiler. Hakiki ulema, dini bütün âlimler hiçbir vakit bu zorba hükümdarlara boyun eğmediler. Fakat gerçekte âlim olmamakla beraber, sırf o kılıkta bulundukları için âlim sanılan, çıkarına düşkün, haris ve imansız bir takım hocalar vardır.
Hükümdarlar işte bunları ele aldılar ve işte bunlar dine uygundur diye fetva verdiler. Gerektikçe yanlış hadisler uydurmaktan çekinmediler. Gerçek ve imanlı ulema her vakit, her devirde bunların kinine hedef oldu."
Geçmiş dönemi özetleyen Atatürk'ün bu sözü, bugüne de ışık tutmalı.
İnanç üzerinden yürütülen her türlü fitne masum inananlar için bir tehlike arz ediyor.
Atatürk'ün dinsiz olduğunu söyleyenler de böyle paralı, O'nun deyimiyle "imansız bir takım hocalar" değil miydi?
Fevzi Paşa ile aynı gece gördükleri bir rüyayı aktarmak istiyorum:
"Atatürk Kütahya-Eskişehir savaşlarından sonraki günlerde Ankara Tren İstasyonu'ndaki binada kalırken, bir sabah erken kalkmış ve Ali Metin Çavuş'a, "Acele olarak Fevzi Paşa'yı ara, bul, hemen buraya gelmesini söyle" demiştir.
Ali Metin Çavuş, Fevzi Paşa'ya ulaştığında Fevzi Paşa da Atatürk'ün yanına gelmek üzere evden çıkmıştı.
Fevzi Paşa Atatürk'ün yanına geldiğinde, Atatürk ona bir kâğıt, kalem uzatarak, "Dün gece gördüğün rüyayı yaz ve bana ver" dedi.
Kendisi de bir kâğıda dün gece gördüğü rüyayı yazdı.
Yazma işi bitince paşalar kâğıtlarını değiştiler ve yazdıklarını okudular.
Her iki paşa da gülümsemeye başladı. Daha sonra her iki kâğıdı da görüp okuyan Ali Metin Çavuş kâğıtlarda aynı rüyanın yazılı olduğunu söylemiştir.
"Hz. Muhammed (sav) Hacı Bayram-ı Veli'ye diyor ki: Mustafa'ya söyle korkmasın, sonunda zafer onların olacaktır." (Gürtaş, sayfa 161-162).
İşte Mustafa Kemal, işte arkasında Hz. Peygamber'in duası ile hareket eden dindar bir lider.
Atatürk'ün cephelerde yanında hafız bulundurduğu devamlı Kur'an okuttuğu, Allah razı olsun lafzını ağzından düşürmediği bilinen bir hakikattir. Anılarında devamlı surette hafız Kur'an okudu, cümleleri yer alır.
Son anlarında yanında olan Nuri Ulusu, Atatürk'ün ağzından dökülen "Allah" ve "ya Rabbi" kelimelerinin şahididir.
"Komaları esnasında zaman zaman "aman yarabbim, aman yarabbim diye mütemadiyen Halik'ından, Allah'ından yardım dilediğini gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim. ? Atatürk o, tüm dünyaya kafa tutan insan, Büyük Allah'ına, tanrısına olan inancı ve imanıyla, aman ya rabbi, aman yarabbi diyerek ondan yardım bekliyordu. Bu muydu dinsiz Atatürk?" (Ulusu, sayfa 235)
Ve meşhur son mesajı:
Bütün dünyanın Müslümanları, Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli, zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilir." (Gürtaş, sayfa 70-71).
Kısaca, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu dindar bir liderdir.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'den öğrendiğimiz şekliyle 7 yaşında Kur'an-ı hatmetmiş, 8 yaşında hafız olmuş bir Osmanlı paşasıdır.
Hem ana hem baba tarafından Ehl-i Beyt'tendir.
Hutbe irad edecek kadar dini bilgisi kuvvetli bir paşadır. Balıkesir Nasrullah Camii'nde 70 sayfalık bir hutbe irad eden O'dur.
Şimdiye kadar hiçbir devlet adamımız böyle bir şey yapmamıştır.
Siz bakmayın parayla tutulmuş imansız hocaların O'na dinsiz demeye çalıştığına, Atatürk'ün soyu gibi bir pak soya ulaşmalarına imkân olmayanların yalanlarına?
Atatürk, yüce Türk milleti gibi dindar, inançlı ve iman gücü kuvvetli bir liderdir.
Ona atılan iftiralar Ehl-i Beyt soyundan gelen bu lideri Türk milletinin kalbinden sökme çabasıdır ki, bunu yapabilmelerine imkân bulunmamaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018