Yumurta atan öğrenciler derhal tutuklandı. Yaptıkları eylemin "terör eylemi" kapsamına sokulması istendi. Hatta bu yumurtaları yiyenler, yargının kararını beklemeden bu öğrencileri "terörist" olarak adlandırdı.
Hükümetin icraatlarına karşı yasal hakkını kullanmak isteyen vatandaşa, kolluk kuvvetleriyle en sert tepki verildi, veriliyor. Gazından, kirli suyuna, saçından sürüklemeden, pala ile peşinden koşmaya kadar birçok şekil deneniyor. 5 kişi ölüyor, 12 kişinin gözü çıkıyor, yüzlerce yaralı, bir o kadar tutuklama?
Ama bunlar kesmiyor! Yandaş kalemşorlar, hükümete tepki gösterenleri en adi kavramlara muhatap ederken, icraatın başı ve bakanları; çapulcu, terörist, üç, beş ayyaş, ne olduğu belirsiz vs. gibi aşağılamalara gidiyor?
Kanunen reşit olmamış gençlerin, sosyal medyadaki paylaşımları takip edilip, gözaltına alınıyor. Kameralar karşısında bu gençlere özür dilettiriliyor?
Yine sahibini bulamadıkları paylaşımların, sahiplerini bulmak için sosyal paylaşım sitelerine resmi istekte bulunuluyor.
Yine sosyal medyada ve meydanlarda, hükümeti eleştirmeye kalkan memurlara anında soruşturma açılıyor. Bu ve benzeri kamu görevlilerinin ani yer değişim ve tayinlerine "olağan rotasyon" deniliyor.
Yine üst düzel kamu görevlileri (vali, yardımcısı, kaymakam vs. gibi) hükümetin aldığı kararlara veya icraatlarına aykırı duruş göstermeleri, ya merkeze çekilme veya uzak diyarlara gönderme şeklinde oluyor.
Gece yarısı kararnamelerle yüzlerce vali, emniyet müdürü, milli eğitim müdürleri vs. yer değiştiriliyor.
Hizaya sokulan gazeteciler taltif edilip, ödüllendirilirken, hizaya pek yanaşmayan ama ısrarda etmeyen gazetecilere, sabah beş baskınlarıyla bir anda hizaya sokuluyor.
Hizaya gelmemekte ısrar eden gazetecilere ise sürprizler hazırlanıyor. Önce gazeteleri değişik sebeplerle ele geçirilip, yandaş iş adamlarına satılıyor. Yine mi hizaya girmediniz! Hadi dışarı. Gazetelerinden sırf fikirleri yüzünden kovulan gazeteci sayısı 100 oldu mu?
Televizyonlarda aynı kaderi yaşıyor. Bir zamanların ünlü kırmız noktalı kanalları artık günün yarısını AKP üzerine yayın yaparak geçiriyor. Bu hizaya gelmeyenler ise RTÜK eliyle hizaya getirilmeye çalışılıyor?
Bir başbakan, devam etmekte olan bir dava için savcılık iddiasında bulunurken, bakanı kendisine yapılan saldırıda, saldırganı, hükümetin çıkardığı yönetmeliğe binaen bırakan hâkimlere ateş püskürüyor. Fatura ise 5 polise kesiliyor.
Hükümetin çizgisine giren, hükümete trilyonları "bağış" olarak veren holding ve şirketler ihaleden ihaleye koşarken, bu çizgiye pek yanaşmayan holding ve firmalara polis eşliğinde mali denetim (!) yapılıyor?
Vergi yüzsüzleri listesinde birçok iktidar belediyesi olmasına ve birçok iktidar belediyesi hakkında yolsuzluk iddiaları ortalığı kaplamasına rağmen bu belediyelere hukuk bir türlü yanaşamadı. Ama farklı belediyelere onlarca baskın yapıldı, yüzlerce yıllık yargılama davaları açıldı.
Polisin, istihbaratın, bilgisayar ve kamera takiplerine yakalanmayan, hükümet karşıtı vatandaşları ise (bizzat başbakan emriyle) komşunu ihbar et, kampanyası başlatıldı?
Tekel işçileri, kış ortasında coplu suyu yedikten sonra sendika ve işçilerde artık piyasada görülmüyor. Ortaya çıkanlar ise gazlı suya maruz kalıyor. Medya emekçinin yanında değil icraatın ve patronların emrinde?
Çifti anası ile köyüne gönderilirken, derdine derman isteyen vatandaşa, sus payı harçlık veriliyor.
Kadro isteyen öğretmenlere, başka mesleklere yönelin, tavsiyesi yapılırken, asgari ücretle geçinemediğini vurgulayan vatandaşa, nasıl yani! 800 TL çok iyi para, deniliyor.
Hele haftalık zamma maruz kalan benzinin şifası olarak bisiklet gösterilmesinin anlamı, sus, şikâyet etme, yoksa karışmam, mantığının tecellisidir.
Bu ve benzeri binlerce uygulama ile ya benden taraf olursun, ya susarsın, ya da ezilirsin mantığı ortaya koyuldu?
Bu kısa tabloyu niye çizdim?
Son aylarda bir diktatör tartışması yaşıyoruz. Başbakan bu tartışmadan oldukça rahatsız... Ama geride kalmıyor. Erdoğan değişik ortamlarda, "ben diktatör değilim", "Ben diktatör olacam, birisi kalkıp bana diktatör diyecek. Vay onun haline" diyor. Ayrıca diktatörlerin kelle avcısı olduğunu ifade ediyor.
Evet, Erdoğan diktatör olmayabilir. Devletin tepesinde oturup, kelle uçurma hadiseleri de çooook eskilerde kaldı. Sonra hiçbir diktatör, koltuğundayken bu sıfata direk muhatap olmamıştır.
Kelle uçuran diktatörler belki geçmişte kaldı ama yönetim anlayışı her daim devam etmekte. Nedir diktatörlerin yönetim anlayışını adı? Dikta yönetimi?
Yukarıda bazılarını anlattığım tablolar her halde demokrasinin yansıması olamaz. Ya neyin yansımasıdır? Dikta dışında bir tarifi olan var mı?
Şunu da unutmayalım ki, sömürülen, maddi, milli ve manevi değerleri talan edilen, ezilen, hor görülen yine de sesini çıkarmayan, haksızlık karşısında susan halkların kellesinin yere düşmesi an meselesidir?
Hükümetin icraatlarına karşı yasal hakkını kullanmak isteyen vatandaşa, kolluk kuvvetleriyle en sert tepki verildi, veriliyor. Gazından, kirli suyuna, saçından sürüklemeden, pala ile peşinden koşmaya kadar birçok şekil deneniyor. 5 kişi ölüyor, 12 kişinin gözü çıkıyor, yüzlerce yaralı, bir o kadar tutuklama?
Ama bunlar kesmiyor! Yandaş kalemşorlar, hükümete tepki gösterenleri en adi kavramlara muhatap ederken, icraatın başı ve bakanları; çapulcu, terörist, üç, beş ayyaş, ne olduğu belirsiz vs. gibi aşağılamalara gidiyor?
Kanunen reşit olmamış gençlerin, sosyal medyadaki paylaşımları takip edilip, gözaltına alınıyor. Kameralar karşısında bu gençlere özür dilettiriliyor?
Yine sahibini bulamadıkları paylaşımların, sahiplerini bulmak için sosyal paylaşım sitelerine resmi istekte bulunuluyor.
Yine sosyal medyada ve meydanlarda, hükümeti eleştirmeye kalkan memurlara anında soruşturma açılıyor. Bu ve benzeri kamu görevlilerinin ani yer değişim ve tayinlerine "olağan rotasyon" deniliyor.
Yine üst düzel kamu görevlileri (vali, yardımcısı, kaymakam vs. gibi) hükümetin aldığı kararlara veya icraatlarına aykırı duruş göstermeleri, ya merkeze çekilme veya uzak diyarlara gönderme şeklinde oluyor.
Gece yarısı kararnamelerle yüzlerce vali, emniyet müdürü, milli eğitim müdürleri vs. yer değiştiriliyor.
Hizaya sokulan gazeteciler taltif edilip, ödüllendirilirken, hizaya pek yanaşmayan ama ısrarda etmeyen gazetecilere, sabah beş baskınlarıyla bir anda hizaya sokuluyor.
Hizaya gelmemekte ısrar eden gazetecilere ise sürprizler hazırlanıyor. Önce gazeteleri değişik sebeplerle ele geçirilip, yandaş iş adamlarına satılıyor. Yine mi hizaya girmediniz! Hadi dışarı. Gazetelerinden sırf fikirleri yüzünden kovulan gazeteci sayısı 100 oldu mu?
Televizyonlarda aynı kaderi yaşıyor. Bir zamanların ünlü kırmız noktalı kanalları artık günün yarısını AKP üzerine yayın yaparak geçiriyor. Bu hizaya gelmeyenler ise RTÜK eliyle hizaya getirilmeye çalışılıyor?
Bir başbakan, devam etmekte olan bir dava için savcılık iddiasında bulunurken, bakanı kendisine yapılan saldırıda, saldırganı, hükümetin çıkardığı yönetmeliğe binaen bırakan hâkimlere ateş püskürüyor. Fatura ise 5 polise kesiliyor.
Hükümetin çizgisine giren, hükümete trilyonları "bağış" olarak veren holding ve şirketler ihaleden ihaleye koşarken, bu çizgiye pek yanaşmayan holding ve firmalara polis eşliğinde mali denetim (!) yapılıyor?
Vergi yüzsüzleri listesinde birçok iktidar belediyesi olmasına ve birçok iktidar belediyesi hakkında yolsuzluk iddiaları ortalığı kaplamasına rağmen bu belediyelere hukuk bir türlü yanaşamadı. Ama farklı belediyelere onlarca baskın yapıldı, yüzlerce yıllık yargılama davaları açıldı.
Polisin, istihbaratın, bilgisayar ve kamera takiplerine yakalanmayan, hükümet karşıtı vatandaşları ise (bizzat başbakan emriyle) komşunu ihbar et, kampanyası başlatıldı?
Tekel işçileri, kış ortasında coplu suyu yedikten sonra sendika ve işçilerde artık piyasada görülmüyor. Ortaya çıkanlar ise gazlı suya maruz kalıyor. Medya emekçinin yanında değil icraatın ve patronların emrinde?
Çifti anası ile köyüne gönderilirken, derdine derman isteyen vatandaşa, sus payı harçlık veriliyor.
Kadro isteyen öğretmenlere, başka mesleklere yönelin, tavsiyesi yapılırken, asgari ücretle geçinemediğini vurgulayan vatandaşa, nasıl yani! 800 TL çok iyi para, deniliyor.
Hele haftalık zamma maruz kalan benzinin şifası olarak bisiklet gösterilmesinin anlamı, sus, şikâyet etme, yoksa karışmam, mantığının tecellisidir.
Bu ve benzeri binlerce uygulama ile ya benden taraf olursun, ya susarsın, ya da ezilirsin mantığı ortaya koyuldu?
Bu kısa tabloyu niye çizdim?
Son aylarda bir diktatör tartışması yaşıyoruz. Başbakan bu tartışmadan oldukça rahatsız... Ama geride kalmıyor. Erdoğan değişik ortamlarda, "ben diktatör değilim", "Ben diktatör olacam, birisi kalkıp bana diktatör diyecek. Vay onun haline" diyor. Ayrıca diktatörlerin kelle avcısı olduğunu ifade ediyor.
Evet, Erdoğan diktatör olmayabilir. Devletin tepesinde oturup, kelle uçurma hadiseleri de çooook eskilerde kaldı. Sonra hiçbir diktatör, koltuğundayken bu sıfata direk muhatap olmamıştır.
Kelle uçuran diktatörler belki geçmişte kaldı ama yönetim anlayışı her daim devam etmekte. Nedir diktatörlerin yönetim anlayışını adı? Dikta yönetimi?
Yukarıda bazılarını anlattığım tablolar her halde demokrasinin yansıması olamaz. Ya neyin yansımasıdır? Dikta dışında bir tarifi olan var mı?
Şunu da unutmayalım ki, sömürülen, maddi, milli ve manevi değerleri talan edilen, ezilen, hor görülen yine de sesini çıkarmayan, haksızlık karşısında susan halkların kellesinin yere düşmesi an meselesidir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025