Devrim; bir toplumun yaşamında önemli işlevi olan kurumların, hızlı ve geniş kapsamlı bir biçimde kökten değiştirilmesi ya da yenileştirilmesi, yeniden biçimlendirilmesi ya da belli bir alanda birdenbire gerçekleşen kökten değişikliklerdir. Devrim denilince insanın aklına, tarihte yaşanılan devrimlerden dolayı kan, gözyaşı ve maalesef ölüm gelmektedir.
Devrimler, çoğunlukla siyasal alanda meydana gelmiştir. Devrime; idarecilerin baskıları altında inleyen insan yığınlarının, kurtuluş olarak gördükleri çıkış desek, yanlış olmaz. Devrimlere genellikle aydınlar ön ayak olmuşlardır. Yani devrimciler çoğunlukla aydınlar olmuştur.
İdarecilerin halkı vergilerle fakirleştirmesi, kendi refah seviyelerini yükselttikleri halde, ülkelerinin refah seviyelerini yükseltememeleri, toplumsal kesimler arasındaki ekonomik veya hukuksal adaletsizlik, halkların başlarındaki idarecilere karşı yaptığı devrimlerdir. 1787 yılında Fransa'da, 1917'de Rusya'da, 1959'da Küba'da meydana gelen devrimler, halkların siyasal otoriteye karşı yapmış oldukları devrimlerdir.
Bunun yanında, sömürgecileri yaşadıkları topraklardan atmak isteyen halkların özgürlük devrimlerine, dünya şahit olmuştur, Amerikan devrimi 1775 gibi.
Dünya tarihinde devrimleri yapan milletlere, bu devrimler ne kadar mutluluk huzur getirmiştir; hedefledikleri hayatı, rüyasını kurdukları yaşamı ne kadar yaşayabilmişlerdir, soruları aklımızı her zaman kurcalamaktadır.
Peygamber (s.a.a.) Efendimiz, Allah-ü Teâlâ'nın görevlendirdiği, Peygamberlerin en sonuncusu idi. Getirdiği din insanların hem aklına, hem gönlüne hitap ederken, Dünya'da huzurlu bir hayatı, ölüm sonrasında, ahiret yurdunda Yüce Yaratıcı ile sonsuz bir yaşantıyı insanlara sunuyordu. İnsanların İslam dinine yönelmeleri, Âlemlerin Efendisi olan Peygamberini kabul etmeleri o kadar kolay olmadı, çünkü otoritesini kaybeden idareciler tarafından hep gizlenmeye, üstü örtülmeye çalışıldı.
Gelen İslam dini ve O'nun Peygamberi (s.a.a.) toplumsal barışı, saygıyı, huzuru, sevgiyi, kardeşliği, eşitliği insanlara öğretip yaşattıkça Allah-ü Teâlâ'nın insanların dünya ve ahiret huzuru ve mutluluğu için gönderdiği İslam dini, yığınlarca fakirin, kölenin, garibin, yetimin, muhtaç olanın, sığındığı liman oldu. Gerçi zenginin ve rahatı yerinde olanın da, toplum hayatında, huzurla ve güvenle yaşayabileceği tek adres İslam dini oldu.
"Hz. Muhammed Mustafa devrimci miydi?" sorusuna ben yalnızca 'O bir peygamberdi' diyorum. Getirdiği devrim niteliğindeki kuralların, yüce Yaratıcı tarafından insanlara rahat ve huzurla yaşamaları için, ihsan edilen emir ve yasaklar olduğuna inanıyorum.
İnsanlık tarihinde, bazen devrim yapan aydınları gördük. Bazense ilahi bir lütufla insanlara ihsan edilen emirlere ve yasaklara şahitlik etti insanoğlu.
Peygamberler ve veliler Allah-ü Teâlâ'nın bu ihsanını insanlara ulaştıran kişiler.
Dünya tarihinin görmediği adaletsizliği hukuksuzluğu, son yüzyıllarda ekonomik olarak ücrette, kaynaklardan istifade etmede, insanlar arası hukuksuzlukta, ekonomiye bağlı siyasi arenada tüm dünya görmekte ve yaşamaktadır.
İşte Dünyanın bu buhranı yaşadığı bir ortamda Çok kıymetli büyüğümüz Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ortaya koyup, başta Dünya'nın süper güçleri olan Rusya ve Çin'in uyguladığı ve kıyamet sabahına kadar dünyada uygulanacak "Milli Ekonomi Modeli" insanoğlu için acaba bir devrim midir, yoksa ilahi bir lütuf mudur?
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024