Mersin'de bir inşaat işçisi. Adı: Ahmet, yaşı 38. 32 yaşındaki eşi Nuriye hanımla iki yıl önce nurtopu gibi bir evlat dünyaya getirmişler. Baha Ahmet inşaatlarda sıva yaparak evinin geçimini sağladığı için doğum parasını bulamamış. Çünkü eşi Nuriye erken doğum yaptığı için hem doğum ameliyatla gerçekleşmiş, hem de hastanede15 gün yatmak zorunda kalmıştı. Bu yüzden de doğum masrafı Ahmet'in bütçesine göre oldukça yüksek bir rakam çıkmış: 720 YTL.Daha dünyaya getirdikleri minik Sinan'ın sevincini yaşayamadan hastanenin dayattığı senetlerin soğuklunu hissetmişti İreç ailesi. Çaresiz imzalamışlardı senetleri. O senetleri imzalamasalar hastanede rehin kalacaklar, minik yavruları Sinanı fakir ama huzurlu evlerine götüremeyeceklerdi.Ahmet borcuna sadıktı ama kazandığıyla ancak minik Sinan'ın ve diğer 4 kardeşinin masraflarını karşılayabiliyordu. Yoksa o borcu ödememek gibi bir düşüncesi yoktu, olamazdı da. Çünkü bizim insanımız borcuna sadıktır, öder.Şartlarını zorladı, sağdan soldan derken borcun 320 YTL'sini ödedi. Ama geriye kalan 400 YTL'yi bir türlü ödeyemiyordu.Gün geldi çattı, o gün minik Sinan ve eşini rehin alamayan hastane, İreç ailesi (Ahmet, eşi Nuriye ve çocukları Sinan) hakkında yasal işlemleri başlattı. Polis, Toroslar mahallesindeki İreç fakirhanesine giderek aileyi aldı ve Mersin E Tipi Kapalı Cezaevi'ne götürdü. Olan bitenden habersiz minik Sinan, polis otosu içinde babasının ağlamasını büyük bir korku ve endişeyle izliyor ve dayanamayıp ağlıyordu. Tüm Türkiye baba Ahmet'in ağlama ve minik Sinan'ın endişeli ve korkulu bakışlarla babasına bakış sahneleriyle sarsıldı.400 YTL borç için bir aile hapse atılıyor... İşte bu manzara Türkiye'nin medyada yansıtılmayan acı yüzünü gösteriyor. Hükümetin çizdiği tozpembe dünyanın sadece küçük bir azınlığa hitap ettiği gerçeğini haykırıyordu bu sahneler.Ahmet ve Nuriye İreç çifti gibi yüzlerce ve hatta binlerce aile hastanelerde rehin tutuluyor, borçları yüzünden hapishanelere götürülüyordu.Ama Başbakan Erdoğan bundan 4 yıl önce ne diyordu: "Hastanelerde artık rehin kalma olayı olmayacak. Bu çağdışı bir uygulamadır."Evet sayın Başbakan, bu çağdışı bir uygulamadır ama Türkiye'de bu uygulama hala devam ediyor. Türk insanı bu muameleyi hak etmiyor. Türk insanı bu uygulamalara ve bu yönetim anlayışına kesinlikle layık değil.Bir insanın, bir ailenin 400 YTL'lik kıymeti yoksa, işte bu noktada söz biter, duygu kontrolden çıkar, devlet kavramı anlamsızlaşır ve saygı yok olur.Türk devlet geleneği ve tarihimiz böyle olayları kaydetmiş değil. Bizde devlet babadır, halkına bakmakla mükelleftir. Halkını hastane kapılarında süründüren, borcundan dolayı hapishanelere gönderen bir anlayışı tarihimiz kaydetmemiştir, kaydetmemeli de.Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet-Milli devlet kitabından sadece bir cümle aktararak, devlete ve millete bakıştaki büyük farklılığı dikkatlerinize sunmak istiyorum:"Sosyal devlet yaklaşımı devletin milletine bir ikramı değil aksine vazifesidir. Bireylerin doğuştan gelen haklarının karşılığı Sosyal Devlettir." (sayfa 26)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012