Bugün destur diyelim, edeple, erkanla, aşk ve vecd içinde tasavvuf bahçesine girelim; bin bir çeşit renk ve binbir çeşit koku ile donatılmış, hepsi de Hz. Muhammed Mustafa'nın gülünün renginden ve kokusundan beslenen güllerden istifade etmeye çalışalım. Hem de Üstad Necip Fazıl'ın bülbülleri kıskandıracak Türkçe'sinden...
Adamın biri Ebu Hatem'in konağına geldi. Kapıyı güm, güm, güm, çaldı. Ebu Hâtem içerden bağırdı:
- Kimdir o?
Ses:
-Bir derviş, Allah diyen bir derviş...
Ebu Hâtem, hizmetçilerine bırakmadan kapıyı açtı. Perişan kılıklı bir derviş... Ebu Hâtem dışarıya çıktı, yere eğildi, yüzünü toprağa sürdü ve şaşkın şaşkın bakınan dervişin çıplak ayaklarını öptü. Sonra ayağa kalktı, doğruldu, yüzünü mesafelere çevirdi:
-Başka Allah diyen var mı? Gelsin, ayağını öpeceğiz!..
* * *
İbrahim Ethem'in yolu, İmam-ı Azam Hazretlerine uğradı. İmam-ı Azam'ın etrafı, talebeleri, İbrahim Ethem'e küçümseyen, garipseyen gözlerle baktılar. İmam-ı Azam bu hali gördü ve sonra İbrahim Ethem'e seslendi:
-Buyurun, meclisimize şeref verin, efendimiz, büyüğümüz!
İbrahim Ethem özür edasıyla selam verip geçti.
İbrahim Ethem ayrılınca, İmam-ı Azam'a, etrafı, talebeleri sordu:
-Bu kimse, efendilik, büyüklük sıfatına ne bakımdan layıktır? Sizin gibi bir zat ona nasıl efendimiz der?
İmam-ı Azam, sözün verebileceği en üstün cevabı verdi:
-Şunun için ki, o ara vermeden Allah'la, Allah'ın zatıyla meşgul, bizse işin dedikodusuyla...
* * *
Habib Acemi, ümmiydi. Kur'an okumasını bilmiyordu. Böyleyken, yanında Kur'an okunduğu zaman, gözlerinden iplik iplik yaş dökülüyordu. Sordular:
-Sen Arapça bilmediğin ve zahiri manasını anlamadığın halde Kur'an dinlerken neden ağlıyorsun?
-Lisanım anlamıyor amma, dedi; kalbim anlıyor.
* * *
Biri Şibli'ye sordu:
-İki yüz dirhem gümüşün zekatı kaç dirhem eder?
Şibli cevap verdi:
-Sana lazım olanı mı söyleyeyim, bana lazım olanı mı?
-İkisini de söyle!
-Sana düşen borç, iki yüz dirhem üzerinden beş dirhemdir. Fakat bana düşen, iki yüz dirhemi olduğu gibi verdikten sonra bir de ayrıca beş dirhem vermektir.
-Haydi, malın hepsini birden vermeyi anladık diyelim, fakat ya şu beş dirhem ne oluyor?
-O da malın hepsini verdikten sonra , bir de zekât payı kadar borca girip bunu da vermenin işareti...
-Kimin mezhebi bu mezhep?
-Allah Resûlü'nün en ileri ve en büyük dostunun mezhebi... Sıddık-ı Ekber'in, Hz. Ebubekir'in mezhebi...
***
Hallac Hüseyin Mansur, bir gün Alemlerin Fahri hakkında şunu düşünmüştü:
-Niçin Mirac Gecesi yalnız mü'minlerin bağışlanmasını diledi de bütün insanların bağışlanmasını istemedi?
Allah Resûlü'nün mukaddes ruhaniyeti hemen Mansur'un karşısında billurlaştı ve ona hitap etti:
-Benim gönlüm, Allah'ın fermanlarına aynadır. Ben ancak O'nun istediğini dileyebilirim. Eğer Allah her kulunun bağışlanmasını isteseydi Ben de onu dilerdim!
Adamın biri Ebu Hatem'in konağına geldi. Kapıyı güm, güm, güm, çaldı. Ebu Hâtem içerden bağırdı:
- Kimdir o?
Ses:
-Bir derviş, Allah diyen bir derviş...
Ebu Hâtem, hizmetçilerine bırakmadan kapıyı açtı. Perişan kılıklı bir derviş... Ebu Hâtem dışarıya çıktı, yere eğildi, yüzünü toprağa sürdü ve şaşkın şaşkın bakınan dervişin çıplak ayaklarını öptü. Sonra ayağa kalktı, doğruldu, yüzünü mesafelere çevirdi:
-Başka Allah diyen var mı? Gelsin, ayağını öpeceğiz!..
* * *
İbrahim Ethem'in yolu, İmam-ı Azam Hazretlerine uğradı. İmam-ı Azam'ın etrafı, talebeleri, İbrahim Ethem'e küçümseyen, garipseyen gözlerle baktılar. İmam-ı Azam bu hali gördü ve sonra İbrahim Ethem'e seslendi:
-Buyurun, meclisimize şeref verin, efendimiz, büyüğümüz!
İbrahim Ethem özür edasıyla selam verip geçti.
İbrahim Ethem ayrılınca, İmam-ı Azam'a, etrafı, talebeleri sordu:
-Bu kimse, efendilik, büyüklük sıfatına ne bakımdan layıktır? Sizin gibi bir zat ona nasıl efendimiz der?
İmam-ı Azam, sözün verebileceği en üstün cevabı verdi:
-Şunun için ki, o ara vermeden Allah'la, Allah'ın zatıyla meşgul, bizse işin dedikodusuyla...
* * *
Habib Acemi, ümmiydi. Kur'an okumasını bilmiyordu. Böyleyken, yanında Kur'an okunduğu zaman, gözlerinden iplik iplik yaş dökülüyordu. Sordular:
-Sen Arapça bilmediğin ve zahiri manasını anlamadığın halde Kur'an dinlerken neden ağlıyorsun?
-Lisanım anlamıyor amma, dedi; kalbim anlıyor.
* * *
Biri Şibli'ye sordu:
-İki yüz dirhem gümüşün zekatı kaç dirhem eder?
Şibli cevap verdi:
-Sana lazım olanı mı söyleyeyim, bana lazım olanı mı?
-İkisini de söyle!
-Sana düşen borç, iki yüz dirhem üzerinden beş dirhemdir. Fakat bana düşen, iki yüz dirhemi olduğu gibi verdikten sonra bir de ayrıca beş dirhem vermektir.
-Haydi, malın hepsini birden vermeyi anladık diyelim, fakat ya şu beş dirhem ne oluyor?
-O da malın hepsini verdikten sonra , bir de zekât payı kadar borca girip bunu da vermenin işareti...
-Kimin mezhebi bu mezhep?
-Allah Resûlü'nün en ileri ve en büyük dostunun mezhebi... Sıddık-ı Ekber'in, Hz. Ebubekir'in mezhebi...
***
Hallac Hüseyin Mansur, bir gün Alemlerin Fahri hakkında şunu düşünmüştü:
-Niçin Mirac Gecesi yalnız mü'minlerin bağışlanmasını diledi de bütün insanların bağışlanmasını istemedi?
Allah Resûlü'nün mukaddes ruhaniyeti hemen Mansur'un karşısında billurlaştı ve ona hitap etti:
-Benim gönlüm, Allah'ın fermanlarına aynadır. Ben ancak O'nun istediğini dileyebilirim. Eğer Allah her kulunun bağışlanmasını isteseydi Ben de onu dilerdim!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025