Atası Hz. Adem (as) ile başlayan insanlık; toplum ve kabilelere ayrılmış, sayıca büyümeye başlamış ve zamanla Allah'ın yolundan uzaklaşmıştır. Kendilerine zulmeden bu toplumlar, Cenab-ı Hakk'ın gönderdiği peygamberleri sayesinde tekrar doğru yola yönelmişlerdir. Elbette hepsi değil tabi ki, Kur'an'ın ifadesiyle pek azı.
Bu azınlık, tarih boyunca yer aldıkları Allah'ın kervanıyla hep selamete ulaşmışlardır. Kervana taş atan mutsuz çoğunluk ise helak olup tarih sahnesinden silinmişlerdir. Mutsuz çoğunluğun, tam da kervanı ele geçirdik, yağmalayabiliriz dediğinde kutsal kervan kurtulmuştur. Bu kurtuluş karşısında kâfirlerdeki şaşkınlık ve soru işaretlerinin yerine, Müslümanlarda teslimiyet öne çıkmıştır. Çünkü iman etmişlerdi. Üzerlerine düşeni yaptıktan sonra hesabı Allah'a bırakmışlardı. Öyle de oldu! Bütün hesaplar Bağdat'tan dönerken Allah'ın hesabı da, kervanı da hiç şaşmadı.
Allah kervanını elçileriyle yürüttü ve yola koydu. Yolundan hiç sapmadı. Mutsuz çoğunluk ise kervanı taşlamaktan hiç sapmadı. Bir nebi, iki resul, üç peygamber… Düşmanlıkları hiç bitmedi. Onlara göre düşmanları ölmüştü. Düşmanlık bitmeliydi. Fakat öyle olmadı.
Zaman geçti, devran döndü, Allah'ın sünneti Hz. Muhammed (sav) ile devam ederken, inanmayanların düşmanlıkları da torunlarıyla sürdürüldü. Kervan yürüyor, müşrikler çıldırıyordu. Bu kervan durdurulmalı, kervanbaşı öldürülmeliydi. Bütün imkânlarını seferber ettiler, kervan yürümeye devam etti. Umutlarını kesmişlerdi ki, güzel Muhammed Mevla'sına yürüyünce tekrar umut yeşertmeye başladılar: "Kervan yolda kalacak!" O da ne! Durmadı, kervan yürümeye devam ediyor. Nasıl olur! Düşmanlığa devam.
Allah; Ahmed-i Mahmud Muhammed Mustafa'sına kadar, nübüvvet taşlarıyla döşediği kervanının yolunu, bu sefer velayet taşlarıyla döşemişti. Kervan yürümeye devam edecekti, Şimdiye kadar nübüvvet pınarından beslenen kervancıbaşı, artık velayet pınarından beslenecekti. Mutsuz çoğunluk mutlu olamaz elbet, kervanın kutlu yürüyüşünü umutsuz gözlerle takip ettiler.
Şimdi kervanın başında Resûlullah (sav)'ın Ali'si vardı, Hasan'ı, Hüseyin'i vardı. Artık kervan pak nesil Ehl-i Beyt'le yürüyordu.
En güçlü olduklarını sandıklarında saldırdılar kervana. Kervanı yağmalayacaklardı. Hep böyle olmamış mıydı? Şaşırdılar; kervan durmuyor, hatta meydan okuyor. Şaşırmakta haklısınız. Bu kervan Allah'ın kervanı, baltanızın ağzına bakarsanız anlarsınız.
Farkındasınızdır da, kibarlık olsun diye soruyorum. Sizin derdiniz kiminle? Sustunuz! İsterseniz ben cevaplayayım. Sizin derdiniz kervancıbaşıyla değil. Eğer öyle olsaydı kervancıbaşının ardından düşmanlığınız son bulurdu. Sizin derdiniz kervan sahibiyle, Allah'la! Yalan mı? Gizlenmek maksadıyla kervancıbaşıyla cedelleşmiyor musunuz? Sizin söylemenize gerek yok, ben duydum: Evet!
Geçmişte Resûlullah'ın kendisine, Ali'sine ve kervanına, Hasan, Hüseyin ve kervanlarına, dün Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kervanına, bugün Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve kervanına engel olmaya çalışanların, taşlayanların, düşmanlık besleyenlerin, çekemeyenlerin, buğz edenlerin, devirmeye çalışanların ve iftira atanların dertleri unutmayalım ki kervancıbaşı ile değildir!..
Farkında mısınız? Adem babamdan bu yana, etrafındaki tüm çirkin seslere rağmen kervan nasıl da yürüyor.
Ebu Süfyan'ın kervanı mı ki yolunu değiştirsin…
Görmüyor musunuz kervanın başında BAŞ var.
Sağlıcakla…
- Kulların hakkını kul yiyor! / 06.04.2021
- Allah’a borç verir misiniz?.. / 12.02.2021
- Gizliler iş başında!.. / 23.12.2020
- Haftayı seyrederken… / 16.11.2020
- Gördün mü eğitimin gücünü? / 10.11.2020
- Geçen haftanın ardından… / 04.09.2020
- Yalnız mü’min! Mümkün mü? / 11.08.2020
- Böyle dost dostlar başına... / 10.07.2020
- Allah’tan nasıl korkarsınız? / 03.07.2020