Dün, Cenab-ı Hakk'ın, Rasülü Muhammedi'ne ilk emrinin, kendi adını zikretmesi, Yüce Yaratan'ın adını anması olduğunu anlatmıştık. Bu cümleden olarak zikrullahın, Peygamberimizin bir yaşam biçimi olduğuna dikkat çekmiş; bizlerin de Allah'ın sevgisi ve marifetini kazanmamız için Rasulüllah'ın bu örnek hayatını hal edinmemiz gerektiği kaydetmiştik. Cenab-ı Hak, Kuran'ı Kerim'de 256 ayette, gerek açık, gerek ima yoluyla kullarını, kullarının kendisini zikir etmeleri hususunda ikazda bulunmuştur. Zira bütün ibadetlerin özü zikrullahtır. İbadetler, özündeki bu zikrullah ile kabul görür. Cenabı Hakk, Peygamberimiz, dinimiz ve hatta kendinimizin tanımak da zikrullah ile mümkündür, zikrullah ile orantılıdır. Ne kadar çok zikir, o nispette marifet, takva, irfan ve ilim! Dahası, kalbimizin huzura kavuşması ve mutmain olması, zikrullah ile mümkündür.Zikrullah hususunda pek çok ayet-i kerime ve hadis-i şerifler var; dilerseniz bazılarını hatırlayalım.- Ey iman edenler Allah'ı çok zikredin (Azhap, 33/41).- Haberiniz olsun ki kalpler ancak Allah'ı zikirle (yatışır, sakinleşir) tatmin olur (Ra'd, 13/28)- Ey iman edenler! Düşmanla karşılaştığınız zaman sabredin, sabit-i kadem olun ve Allah'ı çok zikredin (Enfal, 8/45)- Beni zikredin ki, bende sizi zikredeyim (Bakara, 2/152)- Namazı kılıp bitirdiğiniz zaman; ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzere yatarken Allah'ı zikredin (Nisa, 4/103)? Bu ayet-i Kerime, bize, namazdan ayrı olarak Cenab-ı Hakkı zikretmemiz gerektiğini bize ifade etmektedir. Zikrullah hususunda Peygamber Efendimizin de birçok hadisi bulunmaktadır. Nitekim Ebu Hureyre ile Ebu Said el-Hudri'nin rivayetlerine göre, bir gün Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Allah'ın yeryüzünde dolaşan melekleri vardır; bunlar, Allah'ı anmakta olan bir topluluk gördüklerinde arkadaşlarına, 'Aradıklarınız burada, gelin gelin!' diye seslenirler ve onları Arş-ı Âlâ'ya kadar kadar kuşatırlar. Yüce Allah, kullarının durumunu çok iyi bildiği halde, huzuruna dönen meleklerine, 'Kullarımı hangi hal üzere, ne yaparken bıraktınız?' diye sorar. Melekler, kendilerini bıraktığımızda sana hamd ediyor, seni övüyor, sana tesbihte bulunuyorlardı, derler.Allah ve melekleri arasında şu karşılıklı konuşma geçer: - Kullarım beni görmüşler midir? - Hayır, görmediler ya Rabbi. - Peki görselerdi ne yaparlardı?!- Şayet seni görselerdi, daha çok tesbihte bulunup daha çok hamd eder ve daha çok övgüler sunarlardır. - Kullarım hangi şeylerden bana sığınıyorlar? - Cehenneminden ya Rabbi?- Onu gördüler mi? - Hayır?- Ya görselerdi? - Şayet cehennemini görselerdi, ondan daha çok korkar ve cehenneminin şerrinden sana daha çok sığınırlardı ya Rabbi.- Peki ne istiyorlar? - Cennetini? - Onu görmüşler mi? - Hayır. - Peki görselerdi?! - Daha hırslı, daha can havliyle isterlerdi, derler melekler. Yüce Allah, ey meleklerim, sizler de şahit olun ki, ben zikreden bu kullarımı bağışladım, affettim; gidiniz onlara müjdelerini veriniz, buyurur.Melekler, ama onların içinde falancalar da var, o başka bir ihtiyacı için gelmişti, deyince; Yüce Allah, zikreden kullarım öyle kimselerdir ki, onlarla olanlar da bedbaht ve eşkıya olmazlar, buyurur (Buhari, Müslim)Cenab-ı Hakkı, çokça zikredenleri Kur'an'ında överken; az zikretmeyi, münafıkların alameti olarak niteleyerek, " O münafıklar, Allah'ı da pek az zikrederler" (Nisa 4/142) buyuruyor.Bir başka ayet-i kerimede ise, az zikre karşı kalbi kapalı olanlara şeytanın musallat edileceği beyan buyruluyor:"Her kim Rahman'ın zikrinden sırt çevirirse, biz ona şeytanı musallat ederiz; artık onun arkadaşı odur" (Zuhruf 43/36).Kur'an-ı Kerim'de, insanoğlunu Allah'ı zikirden alıkoyan ne varsa, mal, evlad, dünyevi menfaatler, ticaret, alış veriş, her çeşit nefsani arzular ve şeytani engeller, büyük bir tehlike olarak gösterilmekte, insanların bunlara kapılıp Allah'ın zikrini terk etmemeleri konusunda uyarılmaktadır: "Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız, Allah'ın zikrinden sizi alıkoymasın" (Münafıkun 63/9). "Öyle delikanlı kullar var ki, ne ticaret, n de alış-veriş onları Allahın zikrinden alıkoyamaz" (Nur 24/37). "Kalbini bizim zikrimize karşı gafil bırakmış, heva ve hevesine uymuş, işinde ise haddi aşmış kimselere asla boyun eğme" (Kehf 18/28).Anlayan için binlerce ikaza hacet yok; tek işaret bile yeter? Öyleyse biz de Yunus gibi Cenab-ı Hakkı zikredelim ki, Hak üzere olalım, Hakk'a varalım, Hakk'a erelim? Ne güzel demiş bizim Yunus:Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlam seni,Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlam seni.Su dibinde mahi ile, sahralarda ahu ile,Ebdâl olup Yâ Hû ile çağırayım Mevlam seni.Zikr ü tesbih ile andığımız Mevlamız, bir hiçbir çağrıyı karşılıksız bırakmayan Alemlerin Rabbidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012