Ülkemizin tarihi yazık ki en hayati konularda İslam’ı 180 derece ters yüz eden Müslüman kılıklı âlim geçinen örneklerle dolu. “Ver parayı, makamı aldığın fetvayı” diye özetleyebileceğimiz bu durum her zaman var olmuş bir realite!
Kundaktaki bebek için büyüdüğünde padişah ağabeyine arıza çıkarır gerekçesi ile “katli vaciptir” diyen, Alevileri öldürmeyi “Cihad-ı muazzama” diye fetvalayan, İngilizlere arka çıkıp İstiklal Savaşını yapanlar için “katli vaciptir” fetvası döktürenler, “vatan seccadeni serdiğin yerdir” diyerek vatan kavramını buharlaştıranlar, Hitler’i, Napolyon’u İslam mücahidi ilan edenler. Daha neler, neler…
İslam tarihi değil, doğru ifade ile tarihimizin yüz karası yüzlerce örnek var! Bunların en temel özelliği kim iktidarsa, güce sahipse onun borusunu öttürürler ve dini onların iktidarları için alet haline getirirler! 28 Şubat varsa askerin din adamı olurlar, ılımlı İslam iktidarda ise ılımlılaşırlar, daha büyükleri Vatikan’ın-Amerikan’ın gözünün içine bakarlar globalist fetvalar üretirler. Kısaca onlar Allah’ın değil, gücün fetvacısı olurlar!
Allah adına hareket etmedikleri için de çok korkak ve zayıftırlar. Dirençleri yoktur! Yanlış ata oynadıkları zaman da çarkçıbaşı olurlar!
Karikatür gibidirler, onları gördüğünüzde, halleri tavırları ile karikatür görmüş hissine kapılırsınız. Yani İslam’ın ciddiyeti, asaleti ve vakarından hiç nasiplerini almamışlardır! Televizyon programlarının çerezidirler ama onlar “hizmet” ettiklerini filan zannederler!
Kısaca her gördükleri hıyara tuzluk olurlar!
* * *
Cübbe biliyorsunuz geçtiğimiz ay cezaevinden çıktı. Daha evvel -çok affedersiniz- Cübbe’nin arkasındaki “yara izini” söyleyen Nataşalar, Rusya’da verdikleri ifade ile “biz yanılmışız” dediler ve Bay Cübbe muradına erdi, cezaevinden çıkıverdi!
Ama bu işin teknik kısmı… Cübbe’ye güneş yüzü gösteren asıl sebep daha başka! Cübbe cezaevinden çıkmadan evvel bir mektup yazdı ve göz yaşları içinde kendisinin nasıl kutsal bir varlık olduğunu ilan etti, özürler diledi, ağladı sızladı, yemin billah etti, “yeter ki beni çıkarın hizmete hazırım” dedi ve kendilerini dışarı alıverdiler!
Şimdi internete düşen o mektuptan bazı bölümleri aktarıyorum. Bakın bakalım bu mektupta bir din adamında olması gereken hangi hususiyetleri bulacaksınız!
“Kardeşler gerçekten bedenim çok zayıf düştü. Bu iş uzarsa veya ağır bir ceza söz konusu olursa ben artık çıktıktan sonra pek hizmet edecek kuvvet bulamayacağımı düşünüyorum. ‘Arap öldükten sonra pilavı göğsüne dök’ diye bir laf vardır. Bu yüzden bana bir iyilik yapılacaksa şimdiden yapılması gerekir…
Ben çıktıktan sonra da emniyet, yargı ve hükümet gibi kurumların aleyhine konuşup; vatana, millete hizmet eden, terörle ve diğer tehlikelerle uğraşan bu kurumları yıpratacak hiçbir beyanda bulunmayacağıma dair Allah (Celle Celaluh)’a söz veriyorum, sizleri de şahit tutuyorum.
…Özellikle bazı İslami grupların hala İran etkisiyle Suriye’deki Nusayrî rejimi desteklediklerini duyuyorum; Ehl-i Sünnet’e yardım eden bir hükümetin, ayrıca Arakan’daki Müslümanlar’a yardım eli uzatması hasebiyle, bizim onları yıpratmamamız gerektiğini göstermektedir”.
Nasıl mektup ama! Kendisini bulunmaz Hint kumaşı zannetmek mi dersiniz? Yanlış ata oynadım ağbiler n’olur beni affedin mi dersiniz? Suriye’de fetvalarımla size hizmet edeceğim mesajı mı ararsınız… Ne ararsanız var bu mektupta. Oportünizm, maslahatçılık, tavırsızlık, iktidara tav olmak!
Ama bir şey yok, bu mektupta!
Vakar, onur, fedakârlık ve yaptığı işe inanmak!
(Devam edeceğiz)
Kundaktaki bebek için büyüdüğünde padişah ağabeyine arıza çıkarır gerekçesi ile “katli vaciptir” diyen, Alevileri öldürmeyi “Cihad-ı muazzama” diye fetvalayan, İngilizlere arka çıkıp İstiklal Savaşını yapanlar için “katli vaciptir” fetvası döktürenler, “vatan seccadeni serdiğin yerdir” diyerek vatan kavramını buharlaştıranlar, Hitler’i, Napolyon’u İslam mücahidi ilan edenler. Daha neler, neler…
İslam tarihi değil, doğru ifade ile tarihimizin yüz karası yüzlerce örnek var! Bunların en temel özelliği kim iktidarsa, güce sahipse onun borusunu öttürürler ve dini onların iktidarları için alet haline getirirler! 28 Şubat varsa askerin din adamı olurlar, ılımlı İslam iktidarda ise ılımlılaşırlar, daha büyükleri Vatikan’ın-Amerikan’ın gözünün içine bakarlar globalist fetvalar üretirler. Kısaca onlar Allah’ın değil, gücün fetvacısı olurlar!
Allah adına hareket etmedikleri için de çok korkak ve zayıftırlar. Dirençleri yoktur! Yanlış ata oynadıkları zaman da çarkçıbaşı olurlar!
Karikatür gibidirler, onları gördüğünüzde, halleri tavırları ile karikatür görmüş hissine kapılırsınız. Yani İslam’ın ciddiyeti, asaleti ve vakarından hiç nasiplerini almamışlardır! Televizyon programlarının çerezidirler ama onlar “hizmet” ettiklerini filan zannederler!
Kısaca her gördükleri hıyara tuzluk olurlar!
* * *
Cübbe biliyorsunuz geçtiğimiz ay cezaevinden çıktı. Daha evvel -çok affedersiniz- Cübbe’nin arkasındaki “yara izini” söyleyen Nataşalar, Rusya’da verdikleri ifade ile “biz yanılmışız” dediler ve Bay Cübbe muradına erdi, cezaevinden çıkıverdi!
Ama bu işin teknik kısmı… Cübbe’ye güneş yüzü gösteren asıl sebep daha başka! Cübbe cezaevinden çıkmadan evvel bir mektup yazdı ve göz yaşları içinde kendisinin nasıl kutsal bir varlık olduğunu ilan etti, özürler diledi, ağladı sızladı, yemin billah etti, “yeter ki beni çıkarın hizmete hazırım” dedi ve kendilerini dışarı alıverdiler!
Şimdi internete düşen o mektuptan bazı bölümleri aktarıyorum. Bakın bakalım bu mektupta bir din adamında olması gereken hangi hususiyetleri bulacaksınız!
“Kardeşler gerçekten bedenim çok zayıf düştü. Bu iş uzarsa veya ağır bir ceza söz konusu olursa ben artık çıktıktan sonra pek hizmet edecek kuvvet bulamayacağımı düşünüyorum. ‘Arap öldükten sonra pilavı göğsüne dök’ diye bir laf vardır. Bu yüzden bana bir iyilik yapılacaksa şimdiden yapılması gerekir…
Ben çıktıktan sonra da emniyet, yargı ve hükümet gibi kurumların aleyhine konuşup; vatana, millete hizmet eden, terörle ve diğer tehlikelerle uğraşan bu kurumları yıpratacak hiçbir beyanda bulunmayacağıma dair Allah (Celle Celaluh)’a söz veriyorum, sizleri de şahit tutuyorum.
…Özellikle bazı İslami grupların hala İran etkisiyle Suriye’deki Nusayrî rejimi desteklediklerini duyuyorum; Ehl-i Sünnet’e yardım eden bir hükümetin, ayrıca Arakan’daki Müslümanlar’a yardım eli uzatması hasebiyle, bizim onları yıpratmamamız gerektiğini göstermektedir”.
Nasıl mektup ama! Kendisini bulunmaz Hint kumaşı zannetmek mi dersiniz? Yanlış ata oynadım ağbiler n’olur beni affedin mi dersiniz? Suriye’de fetvalarımla size hizmet edeceğim mesajı mı ararsınız… Ne ararsanız var bu mektupta. Oportünizm, maslahatçılık, tavırsızlık, iktidara tav olmak!
Ama bir şey yok, bu mektupta!
Vakar, onur, fedakârlık ve yaptığı işe inanmak!
(Devam edeceğiz)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021