n Peki bütün bu tabloyu ortaya koyduktan sonra gelecekten ümitli misiniz, karamsar mısınız?
Diner- Biraz karamsar idim. Ama gelecek hakkında ümitliyim. Yine biraz da olsa güzel insanlarımız var. Bu memlekette çok güzel insanlar da var. Ama fırsat vermiyorlar.
n Bu topraklarda da var mı?
Diner- Var. Ama bunu duyurun ki bu iyi insanların sesi çıkmıyor. Niye sindi bu insanlar? Bizi kimler sindiriyor? Bu memleketi nereye bağladık? Ne yapmak istiyoruz? Bu meseleyi çözmek gerekiyor. Eğer bu mesele çözülürse, bu sinen insanlar, konuşmayan insanlar, o konuşan azınlığın karşısında konuşmaya başlarsa Türkiye'nin önü açıktır. Bu insanlar bir konuşmaya başlarsa şu anda konuşan azınlığı Cenab-ı Allah susturur. Ama biz konuşamıyoruz. Neden konuşamıyoruz, bilmiyorum. 1994'te Görele'de bir cami yapıyoruz. Her gün Güneydoğu'dan bir cenaze geliyor. Türkiye'nin hiç bir tarafında böyle bir şey yoktu. Trabzon havaalanına her gün bir uçak iniyor. İki üç cenaze geliyor. "Toplanalım. Bir iki otobüs tutalım. Memlekette bu muhitin çocuklarından başka çocuk yok mu? diye gidelim, Ankara'ya soralım" dedim. Kimsenin sesi çıkmadı. "Ne oluyor?" diye bir soralım, dedim. Biz kurban mıyız? Bu memleketin çocukları kurban mı? Ondan sonra işi dağıttılar. Memleketin her tarafına dağıttılar. Böyle şeylerden geçinen bir zümre var. Açık konuşalım. Bu işlerin arkasından geçinen bir zümre var. Adamlar "dursun" istemiyor. Ahmet'in oğlu ölmüş ne olacak? "Ben yaşayayım da Ahmet'in oğlu ölsün. Hasan'ın, Hüseyin'in oğlu ölmüş, ne olacak? Ben yaşamama bakayım. Ben çocuklarımla beraber serin memlekette yaşayayım da yüz kişi ölsün ne olacak?" anlayışı var. Bu anlayış karşısında bizim sesimiz çıkmıyor. Memleketimizin, vatanımızın esas sahibinin sesi çıkmıyor. Sesimiz çıkacak. Sesimiz çıktığı zaman bu iş çözülür. Bu memleketi idare eden bir azınlık var. Onların sözü geçiyor hep. Çoğunluk da sessiz kalıyor. Memleketin iyiliğini, güzelliğini, huzurunu düşünenin sesi çıkmıyor. Çıksa bile hemen kesiyorlar. "Benim işime çomak sokuyorsun" diyorlar.
n Hayat tecrübesi olan bir insan olarak söylemek gerekirse bu çoğunluğun sesi sizin tahmininize göre ne zaman çıkar?
Diner- Bu millet bunalacak, "artık başka çare yok" diyecek. Bıçak kemiğe dayanacak, o zaman ancak sesi çıkacak. O zaman da bu ses çok kötü çıkar. Çalışmadan bu memleketin kaymağını yiyenler için o zaman çök kötü olur. Memleketin asıl sahipleri için ise iyi olur. Niye öyle olacak biliyor musun? Bu işsiz nesil bir gün akıllanacak. Adam aç kalacak. Aç adam ise ne yaparsa onu yapacak. Saldıracak. Toplanacaklar. "Yook. Sen artık eskisi gibi yiyemezsin. Ben açım, ben de yiyeceğim" diyecek. O zaman memleket bir yola girer, ama bu süre az sürer, çok sürer onu bilemem.
Diner- Biraz karamsar idim. Ama gelecek hakkında ümitliyim. Yine biraz da olsa güzel insanlarımız var. Bu memlekette çok güzel insanlar da var. Ama fırsat vermiyorlar.
n Bu topraklarda da var mı?
Diner- Var. Ama bunu duyurun ki bu iyi insanların sesi çıkmıyor. Niye sindi bu insanlar? Bizi kimler sindiriyor? Bu memleketi nereye bağladık? Ne yapmak istiyoruz? Bu meseleyi çözmek gerekiyor. Eğer bu mesele çözülürse, bu sinen insanlar, konuşmayan insanlar, o konuşan azınlığın karşısında konuşmaya başlarsa Türkiye'nin önü açıktır. Bu insanlar bir konuşmaya başlarsa şu anda konuşan azınlığı Cenab-ı Allah susturur. Ama biz konuşamıyoruz. Neden konuşamıyoruz, bilmiyorum. 1994'te Görele'de bir cami yapıyoruz. Her gün Güneydoğu'dan bir cenaze geliyor. Türkiye'nin hiç bir tarafında böyle bir şey yoktu. Trabzon havaalanına her gün bir uçak iniyor. İki üç cenaze geliyor. "Toplanalım. Bir iki otobüs tutalım. Memlekette bu muhitin çocuklarından başka çocuk yok mu? diye gidelim, Ankara'ya soralım" dedim. Kimsenin sesi çıkmadı. "Ne oluyor?" diye bir soralım, dedim. Biz kurban mıyız? Bu memleketin çocukları kurban mı? Ondan sonra işi dağıttılar. Memleketin her tarafına dağıttılar. Böyle şeylerden geçinen bir zümre var. Açık konuşalım. Bu işlerin arkasından geçinen bir zümre var. Adamlar "dursun" istemiyor. Ahmet'in oğlu ölmüş ne olacak? "Ben yaşayayım da Ahmet'in oğlu ölsün. Hasan'ın, Hüseyin'in oğlu ölmüş, ne olacak? Ben yaşamama bakayım. Ben çocuklarımla beraber serin memlekette yaşayayım da yüz kişi ölsün ne olacak?" anlayışı var. Bu anlayış karşısında bizim sesimiz çıkmıyor. Memleketimizin, vatanımızın esas sahibinin sesi çıkmıyor. Sesimiz çıkacak. Sesimiz çıktığı zaman bu iş çözülür. Bu memleketi idare eden bir azınlık var. Onların sözü geçiyor hep. Çoğunluk da sessiz kalıyor. Memleketin iyiliğini, güzelliğini, huzurunu düşünenin sesi çıkmıyor. Çıksa bile hemen kesiyorlar. "Benim işime çomak sokuyorsun" diyorlar.
n Hayat tecrübesi olan bir insan olarak söylemek gerekirse bu çoğunluğun sesi sizin tahmininize göre ne zaman çıkar?
Diner- Bu millet bunalacak, "artık başka çare yok" diyecek. Bıçak kemiğe dayanacak, o zaman ancak sesi çıkacak. O zaman da bu ses çok kötü çıkar. Çalışmadan bu memleketin kaymağını yiyenler için o zaman çök kötü olur. Memleketin asıl sahipleri için ise iyi olur. Niye öyle olacak biliyor musun? Bu işsiz nesil bir gün akıllanacak. Adam aç kalacak. Aç adam ise ne yaparsa onu yapacak. Saldıracak. Toplanacaklar. "Yook. Sen artık eskisi gibi yiyemezsin. Ben açım, ben de yiyeceğim" diyecek. O zaman memleket bir yola girer, ama bu süre az sürer, çok sürer onu bilemem.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.