Eğer çıksaydın kim adına hangi başarılara imza atacaktın orası meçhul ama çıkmayıp kaldığın için kıldığın hizmetler dillere destan.
Sen dağda olsaydın dolayısıyla bağda olmasaydın senin boşluğunu kimler doldurabilirdi?
Pürüzsüz ve çok akıcı konuştuğun Türkçe ile hacı-hoca takımını ancak sen yola revan edebilir, Noel hediye paketleri gibi ancak sen paketleyebilir ve malum adrese ancak sen teslim edebilirdin.
Baş sorumlularından biri olduğu halde ülkenin dört bir yanına çifter çifter giden şehit tabutlarını göremeyen, Arşa çıkan feryatları duyamayan ama terör örgütü cenahından çıkan bir mırıldanmayı feryad olarak niteleyip bu feryadı hereksin duyması gerek diyen bir mizacın, bir karakterin yerini kim doldurabilirdi?
Sen dağda olsaydın Türk edebiyatı “şeyini şey ettiğimin şeyi…” vecizesinden mahrum kalacaktı.
Küresel eşkıyaların, İslam coğrafyası ve hasseten Anadolu üzerindeki sinsi planlarının önündeki her çeşit engelleri temizleme operasyonlarını bir akıcı üslup ile millete hazmettirmek ve “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” vecizesini kondurmak ancak ve ancak senin üstesinden gelebileceğin işlerdi.
Sen dağda olsaydın bağda olmasaydın, kimi duygusal konuşmaları renklendirecek, daha da etkili kılacak ağlama seanslarından koca bir millet mahrum kalacaktı, konuşmalar da yavan kaçacaktı.
Sen çıkmış olsaydın, Türk siyasi tarihi arşivlerine şol sebepten ötürü hakkında gen soru verilen bir isim geçmeyecekti:
“Canı pahasına ülkesi ve milletin bölünmez bütünlüğü için terörle mücadele veren güvenlik güçlerinin psikolojisini, moralini, azmini ve mücadele gücünü zayıflatan açıklamaları nedeniyle…”
Geçen bunca zaman içinde geçirilen seçimlerde mensubu olduğun siyasi kadronun kazanmasında pürüzsüz ve akıcı konuşman elbette ki etkili olmuş ve “süpürmeyin kullanın” uzatmalarına hayli katkı sağlamıştır ki bu “hizmetini de” ilgili çevreler mutlaka not etmişlerdir.
Türk Devlet gemisinin delinmesinde, çivilerinin sökülmesinde, tehlikeli boyutlarda su almaya başlamasında ilk üçten biri olmanız hasebiyle hisseniz hayli büyüktür.
Bütün bu “hizmetlerinizin” adı her neyse yedi sülalenize yeter de artar bile.
Çıkmayın ne olur!
Çıkma ne olur!
Eğer çıksaydın kim adına hangi başarılara imza atacaktın orası meçhul ama çıkmayıp kaldığın için kıldığın hizmetler dillere destan.
Sen dağda olsaydın dolayısıyla bağda olmasaydın senin boşluğunu kimler doldurabilirdi?
Pürüzsüz ve çok akıcı konuştuğun Türkçe ile hacı-hoca takımını ancak sen yola revan edebilir, Noel hediye paketleri gibi ancak sen paketleyebilir ve malum adrese ancak sen teslim edebilirdin.
Baş sorumlularından biri olduğu halde ülkenin dört bir yanına çifter çifter giden şehit tabutlarını göremeyen, Arşa çıkan feryatları duyamayan ama terör örgütü cenahından çıkan bir mırıldanmayı feryad olarak niteleyip bu feryadı hereksin duyması gerek diyen bir mizacın, bir karakterin yerini kim doldurabilirdi?
Sen dağda olsaydın Türk edebiyatı “şeyini şey ettiğimin şeyi…” vecizesinden mahrum kalacaktı.
Küresel eşkıyaların, İslam coğrafyası ve hasseten Anadolu üzerindeki sinsi planlarının önündeki her çeşit engelleri temizleme operasyonlarını bir akıcı üslup ile millete hazmettirmek ve “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” vecizesini kondurmak ancak ve ancak senin üstesinden gelebileceğin işlerdi.
Sen dağda olsaydın bağda olmasaydın, kimi duygusal konuşmaları renklendirecek, daha da etkili kılacak ağlama seanslarından koca bir millet mahrum kalacaktı, konuşmalar da yavan kaçacaktı.
Sen çıkmış olsaydın, Türk siyasi tarihi arşivlerine şol sebepten ötürü hakkında gensoru verilen bir isim geçmeyecekti:
“Canı pahasına ülkesi ve milletin bölünmez bütünlüğü için terörle mücadele veren güvenlik güçlerinin psikolojisini, moralini, azmini ve mücadele gücünü zayıflatan açıklamaları nedeniyle…”
Geçen bunca zaman içinde geçirilen seçimlerde mensubu olduğun siyasi kadronun kazanmasında pürüzsüz ve akıcı konuşman elbette ki etkili olmuş ve “süpürmeyin kullanın” uzatmalarına hayli katkı sağlamıştır ki bu “hizmetini de” ilgili çevreler mutlaka not etmişlerdir.
Türk devlet gemisinin delinmesinde, çivilerinin sökülmesinde, tehlikeli boyutlarda su almaya başlamasında ilk üçten biri olmanız hasebiyle hisseniz hayli büyüktür.
Bütün bu “hizmetlerinizin” adı her neyse yedi sülalenize yeter de artar bile.
Çıkmayın ne olur?!
Sen dağda olsaydın dolayısıyla bağda olmasaydın senin boşluğunu kimler doldurabilirdi?
Pürüzsüz ve çok akıcı konuştuğun Türkçe ile hacı-hoca takımını ancak sen yola revan edebilir, Noel hediye paketleri gibi ancak sen paketleyebilir ve malum adrese ancak sen teslim edebilirdin.
Baş sorumlularından biri olduğu halde ülkenin dört bir yanına çifter çifter giden şehit tabutlarını göremeyen, Arşa çıkan feryatları duyamayan ama terör örgütü cenahından çıkan bir mırıldanmayı feryad olarak niteleyip bu feryadı hereksin duyması gerek diyen bir mizacın, bir karakterin yerini kim doldurabilirdi?
Sen dağda olsaydın Türk edebiyatı “şeyini şey ettiğimin şeyi…” vecizesinden mahrum kalacaktı.
Küresel eşkıyaların, İslam coğrafyası ve hasseten Anadolu üzerindeki sinsi planlarının önündeki her çeşit engelleri temizleme operasyonlarını bir akıcı üslup ile millete hazmettirmek ve “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” vecizesini kondurmak ancak ve ancak senin üstesinden gelebileceğin işlerdi.
Sen dağda olsaydın bağda olmasaydın, kimi duygusal konuşmaları renklendirecek, daha da etkili kılacak ağlama seanslarından koca bir millet mahrum kalacaktı, konuşmalar da yavan kaçacaktı.
Sen çıkmış olsaydın, Türk siyasi tarihi arşivlerine şol sebepten ötürü hakkında gen soru verilen bir isim geçmeyecekti:
“Canı pahasına ülkesi ve milletin bölünmez bütünlüğü için terörle mücadele veren güvenlik güçlerinin psikolojisini, moralini, azmini ve mücadele gücünü zayıflatan açıklamaları nedeniyle…”
Geçen bunca zaman içinde geçirilen seçimlerde mensubu olduğun siyasi kadronun kazanmasında pürüzsüz ve akıcı konuşman elbette ki etkili olmuş ve “süpürmeyin kullanın” uzatmalarına hayli katkı sağlamıştır ki bu “hizmetini de” ilgili çevreler mutlaka not etmişlerdir.
Türk Devlet gemisinin delinmesinde, çivilerinin sökülmesinde, tehlikeli boyutlarda su almaya başlamasında ilk üçten biri olmanız hasebiyle hisseniz hayli büyüktür.
Bütün bu “hizmetlerinizin” adı her neyse yedi sülalenize yeter de artar bile.
Çıkmayın ne olur!
Çıkma ne olur!
Eğer çıksaydın kim adına hangi başarılara imza atacaktın orası meçhul ama çıkmayıp kaldığın için kıldığın hizmetler dillere destan.
Sen dağda olsaydın dolayısıyla bağda olmasaydın senin boşluğunu kimler doldurabilirdi?
Pürüzsüz ve çok akıcı konuştuğun Türkçe ile hacı-hoca takımını ancak sen yola revan edebilir, Noel hediye paketleri gibi ancak sen paketleyebilir ve malum adrese ancak sen teslim edebilirdin.
Baş sorumlularından biri olduğu halde ülkenin dört bir yanına çifter çifter giden şehit tabutlarını göremeyen, Arşa çıkan feryatları duyamayan ama terör örgütü cenahından çıkan bir mırıldanmayı feryad olarak niteleyip bu feryadı hereksin duyması gerek diyen bir mizacın, bir karakterin yerini kim doldurabilirdi?
Sen dağda olsaydın Türk edebiyatı “şeyini şey ettiğimin şeyi…” vecizesinden mahrum kalacaktı.
Küresel eşkıyaların, İslam coğrafyası ve hasseten Anadolu üzerindeki sinsi planlarının önündeki her çeşit engelleri temizleme operasyonlarını bir akıcı üslup ile millete hazmettirmek ve “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” vecizesini kondurmak ancak ve ancak senin üstesinden gelebileceğin işlerdi.
Sen dağda olsaydın bağda olmasaydın, kimi duygusal konuşmaları renklendirecek, daha da etkili kılacak ağlama seanslarından koca bir millet mahrum kalacaktı, konuşmalar da yavan kaçacaktı.
Sen çıkmış olsaydın, Türk siyasi tarihi arşivlerine şol sebepten ötürü hakkında gensoru verilen bir isim geçmeyecekti:
“Canı pahasına ülkesi ve milletin bölünmez bütünlüğü için terörle mücadele veren güvenlik güçlerinin psikolojisini, moralini, azmini ve mücadele gücünü zayıflatan açıklamaları nedeniyle…”
Geçen bunca zaman içinde geçirilen seçimlerde mensubu olduğun siyasi kadronun kazanmasında pürüzsüz ve akıcı konuşman elbette ki etkili olmuş ve “süpürmeyin kullanın” uzatmalarına hayli katkı sağlamıştır ki bu “hizmetini de” ilgili çevreler mutlaka not etmişlerdir.
Türk devlet gemisinin delinmesinde, çivilerinin sökülmesinde, tehlikeli boyutlarda su almaya başlamasında ilk üçten biri olmanız hasebiyle hisseniz hayli büyüktür.
Bütün bu “hizmetlerinizin” adı her neyse yedi sülalenize yeter de artar bile.
Çıkmayın ne olur?!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025